bildirgec.org

rekabet hakkında tüm yazılar

Haksız rekabet!

linnux | 30 January 2007 13:52

Şu ucuz arama kartlarından hiç kullandınız mı?
Ben bir süre Rocktel kullandım.

Ev telefonundan veya ankesörden
özel bir numara arıyorsunuz.
Örneğin 0811 233 0811.
(Bu numarayı aramak eskiden çok ucuzdu,
imdi ise ücretsiz.)
Sesli yanıt sisteminin yönergelerine uyarak
pin numaranızı giriyor ve şehirlerarası ve
özellikle de yurtdışı görüşmelerinizi
çok ucuza getiriyordunuz.

Ben bu kartı alıp ilçe merkezinde kullandım.
Kırsal kesşme dahil olan evimde denediğimde ise
hayal kırıklığına uğradım.
0811 ile başlayan numaraların aranması mümkün olmuyordu.

ücretsiz konuş ve anında film izle..

emrouisen | 16 January 2007 15:37

lowrate voip adlı bir telefon programı ile herhangi bir sabit hattı ücretsiz arayabiliyorsunuz. kullanım süresi haftada 200dk olup başka bir e-mail adresi kullanarak da programı tekrar yüklerseniz görüşmeye devam edebiliyorsunuz. ayrıca bu adreste bazı yerli yabancı filmleri de direk izleyebilirsiniz. bu tür şeylere inanmayın diyenlere inanmayın diyor ve ülkemizde aç karnımızla yaptığımız telefon görüşmelerine daha haklı rekabetler yapılmasını temenni ediyoruz.

Yahoo bix.com u satın alıyor

exedat | 18 November 2006 18:48

yahoo youtube‘u google a kaptırdıktan sonra sosyal kitleye hitap eden sitelere yönelim devam ediyor.Bix.com yarışma sitesi her türlü yarışma mümkün.Durum böyle olunca kendini ispatlamak isteyen yada internet sayesinde star olmak isteyen gençlerin ilgisini fazlasıyla çeken bir site.Bu adresteki haberde bix.com un alımıyla ilgili detaylar mevcut.

rekabet

esatergun | 07 July 2006 02:35

coca cola ve pepsi arasındaki rekabet malumunuz. dünya piyasasındaki çetin bir mücadelenin perde arkasında olan olaylar ise hayret verici

bu arada pepsico’nun coca cola’nın formülünü çaldığı falan söyleniyordu bir aralar… *

“Yaratmayı seç; aşk o zaman aşk olacak…!!!”

wurgun5 | 04 June 2006 23:06

“KIYICILIK VE YIKICILIKLA YARIŞMA, YARATMAYI SEÇ;
AŞK O ZAMAN AŞK OLACAK

paylaşmak ve yaratmak
paylaşmak ve yaratmak

Gerçekten kendine güvenmek, aynı zamanda herkese güvenmektir. Çünkü ömrünü bir gecede kaybedileceklerin peşinde tüketmemişsindir. Çünkü hayata dair projelerin kişisel değildir. Biriktirmeyi seçtiğin şeyler, bu sistemin içinde üretilemez. Onun dışında ve ona rağmen ürettiklerine ise bu sistemin eli yetişmez. Çünkü onun kıyıcılığı ve yıkıcılığıyla yarışmak yerine yaratmayı seçmişsindir. Bu sistemin kıyısında bir yerlere tutunup, oradan akıl yarıştırmayı değil, onu aşan, günü aşan bir uygarlığın peşine düşmüşsündür. Rekabet yerine dayanışmayı, yalnızlaşmak yerine çoğalmayı, biriktirmek yerine paylaşmayı seçmişsindir. Kendin için dileyebileceğin her şeyin, herkes için hale gelmedikçe, ortaya çıkan eşitsizlikte ve bencillikte ne aşkın aşk, ne de sevginin sevgi olarak kalamayacağını, yenilmeye mahkum olduğunu bilirsin. Seni tüketen bu sistemin karşısında alternatifini adım adım örersin. İnsanlar senin yaşadığın hayattan, başka bir hayatın olabilirliğine ilişkin dersler çıkarabiliyorsa, tecrübeleri tersyüz edebiliyorsan, kendine güven meselesi de kişisel niyetlerle, güçlerle, becerilerle alakalı olmaktan çıkmış demektir. Yaşamı çözebilmekle ilgilidir. Bu hayatta, bir ölümlünün yürüyebileceği yolun, iyilikleri ve kötülükleriyle aşağı yukarı bir fotoğrafını çekebilmek ve buna uygun hazırlıkları bir adım önden yapabilmekle ilgilidir. Ve en önemlisi, bu sistemin hiçbir kurumuyla ve kuralıyla ölümüne anlaşmalar yapmamakla ilgilidir. Değiştirilebilir olanı bilip, değiştirmenin, o hayata, bin hayat katan yollarını yürümeye başlamakla ilgilidir. Dünyaya, dünya dışından bakabilme perspektifine sahip olmakla ilgilidir.

Uzaktan Kumandalı Ürünlerde Yeni Trend

skuzgun | 26 May 2006 13:55

Remote Soccer
Remote Soccer

Uzaktan kumandalı ürünlerle şimdiye kadar hep tek başımıza oynadık. Artık rekabet zamanı. İşte yeni nesil uzaktan kumandalı futbol ve hokey,
Artık bunun her türlü devamı gelir de acaba basketbol yapabilirlermi?
örnekler: -1-, -2-, -3-

homo ludens : ena mena dosi, dosi safran bosi

mishkin | 24 October 2005 23:08

genişleyen sektörel haller futbolu beklenmedik biçimlere evriltir ki albert camus gibi ahlaka dair her şeyi futboldan öğrenen insanlara “canımmm pek de safmışşş” densizliğiyle bakıp geçeriz.zira topun hala hangi köşeden geleceği belli olmasa bile, top feci halde yuvarlaklaşmıştır ve sanırım, kimin oynadığına dair kafalar çok karışıktır.hani bir noktaya kadar ölmeye gelen taraftar olarak tuttuğunuz takımı ölesiye desteklersiniz de iş bahis oynamaya gelince akıl keseden yana çizer rotasını.para ummadan ölmeye ölmeye ölmeye gelen taraftar,futbolun’peripeteie’sini, ‘hamartia’sını,her şeyden önemlisi ‘katharsis’ini kazanç ibresinden yana döndürmüştür.koronun sağduyulu sesi gitmiş,koro yerini; tuhaf cambazlıklar yapan güruhlara bırakmıştır(fazla panik yaptım galiba).tablo bu kadar karamsar değil elbette.çünkü heyecan olduğu yerde duruyor. sektörde para eskiden beri de vardı ve çoktu;bizzat kendim transfer ücretlerinden dibimizin defalarca düştüğüne şahit olmuş,oyuncunun parası zügürt izleyiciliğimin çenesini çokça yormuştu(“üreten biz kazanan da biz olacağız” gibi sosyal adalet yanlısı bir durum da çıkmaz ki burdan).tuttuğu takımın yenileceğini bile bile hala bahis alanlarında takımına misli oynayıp heyecanını katmerleyen fevkalbeşer donkişotlarımız neyse ki halen var…ama nereye kadar sevgili günlük.taraftarlık, seyrini değiştiriyor bahisten sonra, “yensen de yenilsen de gönlüm hep sende” nostaljik bir söylem olarak mazideki yerini alacak. “ölmeye ölmeye ölmeye geldik” iddiası ile bayrakları ve rengarenk taraftarlıklarıyla tribün görkemine bezenmiş yekvücut,yekâvâz ve yeksan kalabalık: çok etkileyicidir… ve ister istemez soru sordurur:oyun nerde oynanır:sahada mı tribünde mi? ortama mabet muamelesi ne kadar anlamlıdır bilmem ama futbolun büyüsü ve tragedyası belki de budur:seyircisi de oynar!ve seyircisi de en az izlediği “oyun -kadar- irrasyoneldir”. taraftar oyunun izleyicisi olmaktan çok oyunun kendisi olur…yani santra vuruşuyla başlayan oyun tribünlerde biter…ya da bitmez…biteviye olur…mütemadi olur…bedbaht olur vs. futbol seyircisi olarak bana en az sahadaki eylemlilik kadar tribünde şiddete dönüşmeyen temaşa da oldukça sempatik ve kayda değer gelir…kalabalığın ezici olmayan gösterisi, sahadaki oyunun dışında ama ordaki oyunu güzelleştiren ve görkemli kılan bir “dışoyun” gibidir.futbol eskiden masumdu demek biraz safiyane bir bakış olur sanırım.belki de hiç bir döneminde sadece futbul ya da sadece oyun olmadı futbol.Lakin bahisten sonra taraftar, takımının değil paranın ve kazancın tarafına geçecek gibi geliyor bana.

blogger depresyonu

azurenus | 31 July 2005 21:47

yurtdışında artan blog çılgınlığı üzerine bir site bloggerların yaşayabileceği depresyonlara yardım amaçlı bir broşür hazırlamış. broşürde, bir blogcunun yaşadığı iniş çıkışlar, ümidinin tükendiği anlar, üretme sıkıntısı yaşadığı zamanlar ile ilgili yol göstericiler bulunuyor. henüz türkiye’de rekabet bu denli olmasa da gelecekte bizim de ihtiyacımız olabilir sanırsam.

[blog depression]