genişleyen sektörel haller futbolu beklenmedik biçimlere evriltir ki albert camus gibi ahlaka dair her şeyi futboldan öğrenen insanlara “canımmm pek de safmışşş” densizliğiyle bakıp geçeriz.zira topun hala hangi köşeden geleceği belli olmasa bile, top feci halde yuvarlaklaşmıştır ve sanırım, kimin oynadığına dair kafalar çok karışıktır.hani bir noktaya kadar ölmeye gelen taraftar olarak tuttuğunuz takımı ölesiye desteklersiniz de iş bahis oynamaya gelince akıl keseden yana çizer rotasını.para ummadan ölmeye ölmeyeölmeye gelen taraftar,futbolun’peripeteie’sini,’hamartia’sını,her şeyden önemlisi ‘katharsis’ini kazanç ibresinden yana döndürmüştür.koronun sağduyulu sesi gitmiş,koro yerini; tuhaf cambazlıklar yapan güruhlara bırakmıştır(fazla panik yaptım galiba).tablo bu kadar karamsar değil elbette.çünkü heyecan olduğu yerde duruyor.sektörde para eskiden beri de vardı ve çoktu;bizzat kendim transfer ücretlerinden dibimizin defalarca düştüğüne şahit olmuş,oyuncunun parası zügürt izleyiciliğimin çenesini çokça yormuştu(“üreten biz kazanan da biz olacağız” gibi sosyal adalet yanlısı bir durum da çıkmaz ki burdan).tuttuğu takımın yenileceğini bile bile hala bahis alanlarında takımına misli oynayıp heyecanını katmerleyen fevkalbeşer donkişotlarımız neyse ki halen var…ama nereye kadar sevgili günlük.taraftarlık, seyrini değiştiriyor bahisten sonra, “yensen de yenilsen de gönlüm hep sende” nostaljik bir söylem olarak mazideki yerini alacak.”ölmeye ölmeye ölmeye geldik” iddiası ile bayrakları ve rengarenk taraftarlıklarıyla tribün görkemine bezenmiş yekvücut,yekâvâz ve yeksan kalabalık: çok etkileyicidir… ve ister istemez soru sordurur:oyun nerde oynanır:sahada mı tribünde mi?ortama mabet muamelesi ne kadar anlamlıdır bilmem ama futbolun büyüsü ve tragedyası belki de budur:seyircisi de oynar!ve seyircisi de en az izlediği”oyun -kadar- irrasyoneldir”. taraftar oyunun izleyicisi olmaktan çok oyunun kendisi olur…yani santra vuruşuyla başlayan oyun tribünlerde biter…ya da bitmez…biteviye olur…mütemadi olur…bedbaht olur vs.futbol seyircisi olarak bana en az sahadaki eylemlilik kadar tribünde şiddete dönüşmeyen temaşa da oldukça sempatik ve kayda değer gelir…kalabalığın ezici olmayan gösterisi, sahadaki oyunun dışında ama ordaki oyunu güzelleştiren ve görkemli kılan bir “dışoyun” gibidir.futbol eskiden masumdu demek biraz safiyane bir bakış olur sanırım.belki de hiç bir döneminde sadece futbul ya da sadece oyun olmadı futbol.Lakin bahisten sonra taraftar, takımının değil paranın ve kazancın tarafına geçecek gibi geliyor bana.önemli parantez:( yazıya yorum yazılmaması ,dileyenlerin türk eğitim vakfı ya da istedikleri bir hayır kurumuna gidip bağışta bulunmaları rica olunur.)