bildirgec.org

mutsuz hakkında tüm yazılar

Günümüz dizileri neyi amaçlıyor?

bithikotsis | 21 April 2011 11:01

Yeni çağın vazgeçilmez kullanıcısı olduğumuz aygıtı televizyonun da vazgeçilmez, kendine bağladığı bir yayın türü olan diziler ve amaçlarından bahsedeceğiz sizlere.

Son zamanlarda reyting rekorlarına rekor katan, halkı televizyona kilitleyen diziler aldı başını gidiyor. Bu kadar reytingi almasının sebebi seyircide ”acaba sonra ne olacak” merakı uyandırması. Zaten bu yüzden bu yayınlar dizi adını taşıyor.

Peki nedi bu dizilerin amacı? Halkı galeyana getirmek mi? Halkı mutlu kılmak ya da üzmek mi?

Aç Aşçı / Mutsuz Avukat Paradoksu

Kuduz maymun | 15 September 2010 10:44

Mantığı, muhakematı, bilinenden oldukça ayrılan bir dostumla yaptığım bir konuşmadan alınmıştır. Fazlası vardır, eksiği yoktur.

a-Bir kadın varmış, o söylemiş.
k-Hangi kadın?
a-Ünlü bir kadın.
k- Adı ne?
a-Bilmiyorum, unuttum adını. Ama çok ünlü.
k-Çok mu ünlü? Neye benziyor bu kadın?
a- Ünlü işte…
k-Ünlü, anladım. Peki nesiyle ünlü bu kadın?
a-Basbayağı ünlü…
k- Allahım yarabbim, basbayağı nasıl ünlü olabiliyor? Birşeyiyle ünlüdür bu kadın?!
a-Bildiğin ünlü işte.
k-Bilmiyorum ben ünlü münlü. Malatya kayısısı ile ünlüdür. Bu kadın nesiyle ünlü?
a-Bilmiyorum nesiyle ünlü olduğunu.
k-Yahu, sanatçı mı bu kadın, siyasetçi mi, ne bileyim… Yazar mıdır, manken midir…
a-Hatırlamıyorum ama çok ünlü. O kadın söylemiş işte.
k-Hasbinallah… Ne demiş peki?
a-Kaktüsler radyasyonu emer, demiş.
k-Allah Allah…
a-Evet, emer demiş.
k-Emsin bakalım. Demek ünlü kadın söylemiş…
a-Asıl bu kadının bir oğlu var.
k-Oğlu mu var?
a-Avukat oğlu.
k-Avukat…
a-İşte bu çok ünlü kadının avukat oğlu, mutsuz bir avukat olmaktansa, mutlu bir aç aşçı olmaya karar vermiş.
k-Aç aşçı mı?! Niye aç ki lan?
a-Aşçı dedim.
k-Evet aşçı dedin, aç aşçı.
a-Aç demedim.
k-Aç dedin.
a-Demedim.
k-Peki demedin aç. Niye aşçı?
a-E, mutsuz bir avukatmış?
k-Avukat olduğu için mi mutsuzmuş?
a-Hayır, anlamadın. Adam mutsuz bir avukatken, mutlu bir aşçı olmaya karar vermiş.
k-Ben onu anladım da, neden mutsuz olduğunu anlayamadım.
a-Söyledim ya?
k-Yani adam avukat olduğu için mi mutsuzmuş, yoksa aşçı olamadığı için mi mutsuzmuş?
a-Aşçı oldu ya? Yahu adam mutlu bir aşçı olmaya karar vermiş diyorum sana.
k-Ben onu anlıyorum da… Niye mutsuz olduğunu anlayamıyorum. Adam eğer mutlu bir aşçı olmaya karar verebilmeyi başarabiliyorsa, mutlu bir avukat olmaya da karar verebilirmiş?
a-Hayır anlamadın sen… Adam mutsuz bir avukat…
k-Tamam, adam mutsuz bir avukat. Mutsuzluğunun nedeni, çok istemiş olduğu halde aşçı olamamış olması mıymış? O halde avukat olması birşeyi değiştirmiyor. Hangi mesleği yapsa, aşçı olamadığı için mutsuz olacakmış.
a-Hayır adam mutlu bir aşçı olmaya…
k-Yahu aaa! Adam mutlu bir aşçı olmaya karar vermiş. Yoksa onu mutsuz eden avukat olmuş olması mıymış? O halde avukatlık haricinde hangi mesleği yaparsa yapsın mutlu olabilirmiş. Neden aşçılık?
a-Anlamadın sen…
k- Anladım ben…
a-Anlamadın…

Yuvarlak Pasta

onnupro | 08 July 2009 17:02

Problem şu !
Ortada güzel mi güzel bir yuvarlak pasta ve karnı deli gibi aç olan 3 kişi var.
Bu pastayı bu 3 kişiye öyle bir pay edin ki kimse itiraz etmeden hakkına razı olsun.

Bu pastayı üçe nasıl bölersiniz ?


1-Bu 3 kişi dünyadaki herhangi 3 kişi olabilir
2-Herhangi bir sosyo-ekonomik sınıftan olabilirler. 3-Sizde bu 3 kişiden biri olabilirsiniz.
4-İstediğiniz herhangi bir aleti kullanabilirsiniz.
5-Amaç pasta bölündükten sonra bu 3 kişininde payına itiraz etmemesi..

imparatoriçe sisi

nazokiraze | 07 June 2009 11:43

Kraliçe Sisi (Sissi) asıl adı Elisabeth Bavaria (Elisabeth Bavyera) olan tarih sayfalarında Sisi olarak bilinen Avrupa’nın en güzel kadınlarından biri olan Avusturya-Macaristan İmparatoriçesidir.Bazen hayatı asi, dikbaşlı oluşu, halka yakınlıgı ve mutsuzlugu yüzünden Prenses Diana ile benzetilir .

Elisabeth Baveria hayatı boyunca nevrotik huzursuzlukları yüzünden hiçbir zaman mutlu olmamamıştır, kaynaklar onun sürekli mutsuz oldugunu, hiçbirşeyden memnun olmadığını, güzelliginin, iktidarın ona huzur vermediğini yazar hatta bazı dönemler kilosunu muhafaza etmek için günde sadece 1 portakal yedigi bile belirtilir.Hatta adını taşıyan müzede onun kıyafetleri ziyaret eden çocuklara giydirilmeye izin verildigi için ,onun kıyafetlerinin ancak küçük bir çocuga oldugu belirtilir o kadar zayıfmış yani.

Karşılıksız aşk, nereye kadar?

makaleci | 18 March 2008 00:46

Bu yazıda, karşılık veren aşk yahut karşılığı olmayan aşkın âlametlerini cinsiyetlerin üzerinde arıyor, daha doğrusu kişilerin fiziksel özelliklerinde özellikle bakışlarında ve yüz mimiklerinde yaşanılan aşkın karşılıklı olup olmadığı araştırılmış.

Buradan hareketle rahatlıkla sorabiliriz; aşk karşılıklı olmak zorunda mıdır?

Tek taraflı aşk olabilse de, sınırları nelerdir?

Bence insan aşkına karşılık bulamayabilir, illâ her halükârda cicili bicili, karşılıklı, şen bir aşk yaşanma şansı her zaman mümkün olmayabilir…

bir yalnızlık anı.

absence of mind | 15 February 2008 02:08

Ben şimdi gitsem kaç kişi beni ayak izlerimden tanır..kaç kişi izleri takiben yeniden bana ulaşır.
Nasıl bir yalnızlık biçimindeyim böyle..izahı zor .
En az Tanrı kadar yalnızlığım..

Annemin memesine , babamın eline olan bağlılığımı özledim..bir vakit elini tutabildiğim babamın..sonra kaç yiğide uzattım elimi de hiç biri babam gibi sağlam tutmadı.

Kalbim yerinden çıkacak gibi. Neden hala bu atak halinde yazı yazmaya çabalıyorum..kulaklarımda bir gong sesi, o gongu çalacak erkeğin ellerini bağladım..istersem yeniden açarım..isteyeceğimi sanmıyorum.

TAHTA TABAK

please | 13 September 2007 14:52

Şimdi sizlere farklı bir hikaye anlatacağım. Eminim herkesin yaşadığı veya çevresinden duyduğu bu tür olaylar olmuştur.
Günlerden bir gün eşi ölen dede oğlunun yanına yerleşir, elden ayaktan düşmüştür artık. Bir süre sonra gelin sürekli ona bakmaktan sıkılır. Aynı evde yaşamak istemez. Aslında oğlu da pek istemez ama dedeye acımaktadır. Dedeyi yanlız evin küçük beyefendisi sevmektedir. Dede yemek yerken porselen tabakları kullanamamaktadır. Çevresi alçak olduğundan lokmaları dökmekte ve gelininden bu yüzden azar işitmektedir. Dedenin oğlu çözüm bulmak amacıyla tahtayı oyarak kenarlarını kalınlaştırarak ona basit bir tabak yapar.Ertesi sabah küçük çocuk tahtayı oymaktadır. Annesi oğlum ne oyuyorsun dediğinde “yaşlanacaksın diye tahta tabak yapıyorum” diye yanıtlar. Gerisi sizlere kalmış.

SEN MÜHİMSİN

zeyynep | 12 September 2007 12:35

Ben seni mi sevdim..Senin gözlerinle mi baktım dünyaya.. Kocaman bir yalanı seninle mi yaşadım?
Kendini, sevginle seni yücelten insanın hücrelerine böldüğü haliyle tanıyamazsın… Bir sürü sen var; üzgün, kırgın, mutsuz… Hangisisin?
İnsan doğduğunda ağladı diye “gözyaşı” hep hayatın bir parçası gibi gösterildi. Oysa hayatındaki nice cevherlerle beraber sevgini sunduğun insan senin “aydınlık” yönünü görmeyi tercih etmedi başka “ışıklı yollar” ararken… Önce içine dönüp yüreğini “karartan” hüzünlerden kurtul, senden önemli “hiç kimse” ve “hiçbir şey” olmadığını ispatlayacağım sana… Neden önemli ve vazgeçilmez olduğuna dair sebepler say, sana sayısız nedenler sıralayacağım… Düşün ve umut et… Sen MÜHİMSİN!

Küskün ev halkının intikamı..

darjeeling | 28 May 2007 23:55

Eve geldiği nadir gecelerden biriydi..
Mumları yakıp loş bir hava verdiği o daracık ve soğuk diye nitelendirdiği odası daha da beter görünüyordu ona şimdi. Daha kolay uyuyabileceğini düşünmüştü halbuki ama nafile. Birden hiç beklemediği bir şey oldu. Ev halkı ona sıkıntılarını anlatmaya karar vermişti. Onu karşılarına aldılar ve anlatmaya başladılar.

Duvarcıklar o yokken astığı resimlere bakarak hep ağladıklarını söylediler.. Sandalyecikler masanın etrafında öylece yapayalnız hiç mutlu olmadıklarını, onun ayak sesini bile özlediklerini söylediler. Televizyon kumandası oradan oraya fırlatılmayı, içinden pillerinin fırlamasını özler olmuştu. Telefonun tuşları özlem dolu hiç bir arayışa ev sahipliği yapmıyordu ve çok sıkılıyordu. Ama en çok yastıkçık kızgındı ona.. O değilmiydi en sıkıntılı olduğu günlerde üzerini gözyaşıyla doldurduğu ama gıkını bile çıkarmayan eşyası. Sarılıp yatışı, bazen tekmeleyip uzaklaştırışı… Her halini seviyordu sahibinin..

Mutsuz Kraliçenin Hikayesi-3

| 28 February 2007 01:45

Darjeeling’in Mutsuz Kralicenin Hikayesi ve Mutsuz Kralicenin Hikayesi 2 adlı yazısının devamı…(izin almadan yazıyorum ama umarım çok kızmazsın darjeeling:( )

Bir süre geçirdikleri mutlu günlerin ardından,yine sebebini keşfedemediği birşeyden dolayı araları açılmıştı iki sevgilinin.”Herşey o kadar güzel giderken,karnımda onun bebeğini taşırken,ne oldu yine,ne oldu da koptuk tekrar birbirimizden?”diye düşündü kraliçe.Gözyaşlarının arasında loş odasında ağır geliyordu artık ona yaşadıkları.Bütün herşey daha önce göremediği veya görüpte içine gömdüğü herşey gözünün önüne birer birer geldi.İçini acıttı bunlar.