bildirgec.org

melek hakkında tüm yazılar

melek ve şeytan

metezade | 24 July 2009 09:49

kadın ve erkek…
birbirinin tamamlayıcısı olarak bilinen iki nesne. hem aynı hem de bambaşka.
kadınlar melek yüzlü şeytanlar, kışkırtıcı, baş dündüren, masum görünümlü ama asla masum olmayan, ulaşılmayı isteyen ama ulaşılmak istendiğinde köşe bucak saklanan iki yüzlüler. niceleri kandı onların yalancı bakışlarına sonrası hazan…
hep kadınlar melek erkekler ise şeytan olarak bilindi bu güne kadar. evet bi yerde doğru ama erkeklerin şeytanlığı kafalarından geçenleri sinsi planlarla uygulamamak açık açık ve cesurca… kadınlar kadar sinsi olmadıklarından şeytanlar ya onlar….

Meleğe sesleniş

zyprexa | 20 June 2009 13:58

Melek; gözlerimin içine sız ve oradan kalbime damla …
Ruhum azat edilsin varlığınla …
Ve her cümleme yerleş …
Orası senin evin …
Orası senin …
Melek; parmak izlerime otur …
Tenin olsun her dokunuşum …
Her yerde izin olsun …
Avuçlarımın içine mum gibi dikeyim seni,
Ebesi ben olayım bu hüzün oyununun …
Melek; sakallarıma sinsin kokun …
Hiç hasat mevsimi olmasın ondan sonra
Ve ondan sonra her mevsim bereket açsın yüzümde …
Aynaya bakında sen olsun siluetim, sen koksun terim .
Melek; gir damarlarımdan bu aciz halimde bir serum gibi .
Parçala hatta tenimin kavruk rengini .
Ne olur ?
Sen işleyeceksen etimin bir yerine,
Birazda acı olsa ne olur ?
Melek; zaman gece şimdi burada.
Göz kapaklarımın iç astarına iğneledim bende kalan gülüşlerini …
Ve senin mutluluğun ile yumuyorum her an ben gözlerimi …

Kalemimden

İspiyoncu Melek

nacak | 07 June 2009 13:24

Merhaba küçük tatlı melek.Hoşgeldin evimize.Nasıl da masum masum bakıyorsun etrafa.Bir huzur geldi sanki evimize seninle beraber.Ben senin halanım tatlım.Seninle çok güzel günlerimiz geçecek.Sen çok şanslı bir bebeksin.

Her geçen gün daha da büyüyorsun.Aylar ne de çabuk geçip gidiyor seninle ilgilenirken.Hiç farkında olamıyorum.Ayaklarım yerden kesildi sanki senin sevginle.Sen benim dünyam oldun artık.Şımarma ama hemen. Tek kıymetlim sen değilsin Melek.Başka kıymetlim de var.

Bakma ama bana sitemkar sitemkar.İçim burkuluyor sonra.Sen benim en gözdemsin.Ama onun yeri de ayrı. Sen başkasın o başka. Tamam mı halacım?

65 yılda yazılan bir eser: Faust

nacak | 04 June 2009 10:53

Ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.

Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.

Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.

“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten.

İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.

Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…

Falname’den çıkan İlk Âşk öyküsü

kumsacli | 02 June 2009 10:27

Sürekli tekrarlanan bir mantra gibi, “Tanrım beni şeytanın zulmünden koru”…
Neye yaradı peki bu kutsallık, tadına bakılan ısırıkta bize dikte edilerek?
Hatırlayalım, olayın geçtiği yer cennet bahçesi ve şeytanın fısıltısında damaklara akışkan bir lezzet veren, rengi ile büyüleyen ve suyunda dilimizi ıslatan obje, ELMA ile başlar.
Torunu olan insanoğlu tarafından dile getirilir. İlk Adem yaratılır(çamurdan) Daha sonra Havva yaratılır (Adem’in kaburga kemiğinden). Havva, yılan kılığına girmiş Şeytan tarafından kandırılarak iyilik ve kötülük bilgisi ağacının yasak meyvesini (elma)yer ve Adem’i baştan çıkararak meyveyi ona da tattırır. Bu meyveyi tadar tatmaz çıplaklıklarının farkına varır ve mahrem yerlerini kapatırlar (incir yaprakları). Yaptıkları bu büyük hata yüzünden yaratıcıları tarafından cezalandırılır ve dünyaya gönderilirler.

Savaşın Melekleri…

| 06 January 2009 18:29

Melek gibi kapamışlar, gözlerini
Hafifte gülümseme konmuş, dudaklarına
Belki de gülüyorlar, oradan
Bunları yapanlara
Belki de ağlıyorlar, anneciğine
Söyleyemediler son sözlerini
Belki de birilerine…
Söyleyemediler “bizim günahımız ne?”
“Neydi, sizi bize düşman eden?”
“Neydi, küçücük kalplerimizden, hesabınız?”
“Gökyüzü mavi midir abiler?” soramadılar.
“Barış sayın abi, benim adım barış”
Söyleyebilirler miydi ki, bunları
Söyletebilirler miydi, onlar
Küçücük tatlı melekler…
Oradan el sallıyorlar, sevdiklerine
Oradan ağlıyorlar, sevdiklerine
Küçücük tatlı melekler…

TÜRKİYE’NİN EN ZENGİN ENGELLİSİ

keremx | 23 October 2008 09:00

BABASININ ÖLDÜĞÜNÜ BİLMEYEN ÇOCUK

Bu yılın ortalarında Capital Dergisi, ‘Türkiye’nin en güçlü 30 İşkadını’ araştırmasının sonuçlarını yayınlamıştı. Listenin ilk sırasında Güler Sabancı yer alıyordu. Güler Sabancı’yı tanıyorsunuz. Sabancı ailesinin meşhur iş kadını… Sabancı kardeşlerden İhsan Sabancı’nın kızı… 2004 yılında amcası Sakıp Sabancı’nın vefatı üzerine Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilmişti. Bu başkanlığı O’nu Türkiye’nin en güçlü iş kadını yaptı.

Bulut ol

yelkenlitren | 06 October 2008 09:38

damla
damla

Yağmur damlalarının kaderidir düşmek
Bir damla olmak bulutta
Düşeceğini bile bile yardan gitmek
Sen benim bulutumdun
Ben sonumu bile bile sevdim
O anın hazzını yaşamak için
Gözümü kör etmişti aşkın
Umrumda değildi hiç bir şey
Ve vaktim gelmişti
Bir sonbahar günü hafif rüzgarlı
Ağaçlar vedalaşırken yapraklarla
Dalgalar döverken sahili
Kuşlar uçmaktan vazgeçince
Kaderimle başbaşaydım
Ağlıyordum yağıyordum
Sen hep gökte ol sevgili
Bulut ol melek ol