bildirgec.org

liberalizm hakkında tüm yazılar

KAĞITTAN BİR HAYAT

Aret Can Bal | 05 March 2011 11:07

İskambil kağıtlarından çadırlar, evler hatta villalar, çiftlikler yapardım eskiden. İlk önce iki kağıt kullanırdım temeli atmak için, sonra da sırayla eklerdim diğer kartları, yavaşça, tüm deste bitene kadar. İşim bitince herkese göstermek isterdim ama alıp götüremezdim, ancak evdekilere gösterebilirdim, onlarda zaten umursamazdı.

Kavramsal Boşluk ve Kapitokrasi

HBOZTOPRAK | 11 February 2011 15:17

Dil-bilim açısından ne kadar kabül görür bilmem ama yaşadığımız siyasal modeli açıklamak için ‘demokrasi’ kavramının haricinde yeni bir kavrama ihtiyaç duyduğumuz aşikardır. Kapitokrasi yani ‘kapitalin iktidarı’ mevcut sosyal, ekonomik ve nihayetinde politik yaşamı ifade etmek için oldukça uygun bir kavram. Özellikle; liberalizm ve globalizm arasındaki geçişin doğorduğu evrimsel sancıların yaşandığı ve ‘varandaşlık’ kavramının yerini ‘girişimcilik’ kavramına bıraktığı post-modern toplum tipinde böyle bir kavrama, daha bir ihtiyaç vardır.

Birileri yaşadığımız toplumsal düzenin ‘demokrasi’ olduğunu bas bas bağırsa da, kendi çıkarları için yaptığı bazı davranışları demokrasiye mal etmeye çalışsa da ya da bilmem kaç yılda bir önümüze konan akibeti meçhul ‘sandıkları’ doldurmak için meydanlarda başımızı ağrıtanlar güya millet iradesine başvurduklarınıı söyleseler de; insanın aklını kurcalayan bir hayli tutarsızlık ortaya çıkıyor.

ATATÜRK’TEN KEMALİST OLUR MU ?

antiemperyal | 18 November 2008 11:41

Son günlerde kamuoyunda en çok tartışılan şeylerden birisi “Mustafa” filmi.
“Filmi izledin mi ?” derseniz cevabım “Hayır”. Ama bazılarını “Ah Atatürk’ün insan tarafı da insan tarafı” diye tempo tuttuğu ortamda yüksek sesle şunu söylüyorum: ATATÜRKÜN İNSAN TARAFI BENİ HİÇ Mİ HİÇ İL-Gİ-LEN-DİR-Mİ-YOR!
Ya arkadaş banane Atatürk’ün insan tarafından…
O’da her insan gibi, doğmuş, yaşamış ve bu dünyadan göçüp gitmiştir.
Diğer insanlardan farkı siyasi ve askeri dehasıdır ve diğer insanlarla ortak noktası da “insani zaaflarıdır”
Ama benim içn önemli olan; farklılıklarının bize kazandırdıkları ve bize bıraktığı mirastır.
İnsani tarafı Atatürk’ün özelidir ve beni bağlamaz…
Olayın bu boyutunu bu şekilde bırakmak istiyorum…
Ama O’nun hakkında konuşulacak çok daha önemli tartışma konuları var diye düşünüyorum…
Atatürk nasıl bir siyasi liderdi ?
Atatürk pragmatist,realist ve rasyonalist bir devlet adamıydı.
Kurtuluş Savaşı’nda Rusya’dan aldığı silahlar karşısında kurdurduğu Komünist Parti’de de, Meclisi açarken yanında bulundurduğu sarıklı hocalarda da, her an için isyan etmeye hazır Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’in milletvekili olmasında da atatürk’ün muhteşem pragmatizminin izlerini görmek için mümkündür.
Dinsizliğin en büyük ideolojisi sosyalizmi devlet rejimi ilan eden Rusya’dan aldığı silahlarla cephee savaşırken, hala “Allah, peygamber ve halife” kelimelerini dillerinden düşürmeyen hocalarla Meclis açabilmek, tam bağımsızlığı şiar edinmişken isyankar tavırları başgösteren Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’i Meclis’te vekil yapabilmek muhteşem bir siyasetin, muhteşem bir denge startejistliğinin örneği değil de nedir ?
Peki Atatürk, Makyavelist’ti demek mümkün mü ?
Kurtuluş Savaşı’nda pragmatizmin yanında belli bir ölçüde Makyavelist bir Atatürk görmekte mümkün…(Sadece Kurtuluş Savaşı döneminde)
Şimdi bazı arkadaşlarımızın “Atatürk Makyavelist olsa manda ve himayeyi kabul edebilirdi” diyebilirler.
Tabii bu Kurtuluş Savaşı’na nasıl baktığınıza bağlı.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın başarı ölçüsünü sadece “yabancı düşman askerlerinin Anadolu’dan çekilmesi” olarak değil, kültürel,sosyal,ekonomik ve siyasal olarak tam bir bağımsızlık olarak gördüğündendir ki “manda ve himayeye” başından beri karşı çıkmıştır.
Ancak bunların dışında bağımsızlık için evet;Atatürk için her yol mübah olmuştur…
Peki askeri olarak böylesi dehaya sahip, pragmatizmi siyaset sahnesinde böylesinde ustalıkla kullanılabilen bir büyük devlet adamının adı ile anılan “Kemalizm” bir ideoloji olabilir mi, olursa bu ideolojiyi bizzat Atatürk’ün oluşturduğu iddia edilebilir mi ?
Öncelikle şunu söylemek gerekir…
Hayatının her döneminde milletinin varlığı, bekası ve tam bağımsızlığı için pragmatizmi çok başarılı bir silah olarak kullanmış bir lider hali ile dönemsel olarak taktiksel siyasal esneklikler göstermiştir.
Peki liberalizm veya komünizm, sosyalizm, nazizm gibi “Kuramsal teoriye” dayalı ideolojiler en ufak bir esnekliğe müsaade edebilir mi?
(S.S.CB’de Kruşçev ile başlayan “özel mülkiyete” ılımlı yaklaşım hareketinin, Gorbaçov döneminde “Glasnost “ve “Presteroyka” uygulamaları ile zirveye varmasının sonucu ortadadır)
Keza Amerika gibi bir ülkede özel mülkiyet hakkının bırakın yasaklanmasını kısıtlanmasının dahi düşünülmesi mümkünmüdür ?
Bu soruların yanıtı tabii ki “Hayır” dır.
Peki o zaman Atatürk gibi konjonktürel esnekliğe sahip bir liderin bir doktriner ideolojiyi-“Kemalizm- kendi iradesi ile, planlayarak oluşturması mümkünmüdür ?
Bence hayır…
İşte bu nedenle bence bu nedenle Kemalizm bir ideoloji, bir doktrin olamaz, olsa olsa bir düşünce biçimidir…
Peki yıllardır “O Kemalizm’e aykırı, o ugun” diyerek hareketlerimize şekil verilmesinin nedeni nedir…
Çünkü Kemalizm, Atatürk’ün ölümünün ardından devlet içerisinde özellikle askeri bürokrasinin ağırlığını oluşturduğu, sayısı birkaç yüz kişiyi geçmeyen “elit yönetici kadronun” ,omurgası o dönemin CHP Programından oluşan, bolca Atatürk vecizesi ile soslanmış toplumu yönetebilme aygıtı olarak geliştirilen Türkiye’nin ilk “Derin Anayasasası”dır.
Bu “Derin Anayasa” dönemsel olarak yenilenmiş, makyajlanmış, konjonktürel şartlara göre uyarlanmıştır ancak önündeki Atatürk posteri hiç bir zaman kaldırılmamıştır.
Yani atılan “Kemalist gençlik”, “Kemalist toplum” ve bilimum Kemalist vesaire naraları bir slogan olmaktan bir adım öteye gidemez.
Pragmatist Atatürk “tam”bağımsız bir ülke bırakmıştır geriye. Ama ardılları sadece sanal bir “doktrin” ortaya çıkarabilmiştir.
Evet yazımın başında belirttiğim gibi Atatürk’ün insani yönünü fikri yönünü tartışmak daha önemli…
Bırakın “Mustafa” rahat rahat uyusun, biz “Atatürk’ü” tartışalım…

Beyaz Yakalılara Sendika Lüks mü?

siyuu | 09 May 2007 14:12

Ülkemizde bankacılıkta, sigorta sektöründe, iletişim sektöründe, medya sektöründe, reklamcılık sektöründe ve buna benzer birçok özel sektörde “beyaz yakalı” olarak adlandırılan üniversite mezunu insan çalışmaktadır. Bu insanlar hergün kariyer, rekabet, küreselleşme, insan kaynakları vs. laflarıyla binbir stres altında işlerine gidip gelmektedir. İş güvencesi hemen hemen yok gibidir. Her an işten çıkarılma, alt kademelere kaydırılma tehlikeleri gündemdedir. Her yeni üniversite mezunu, çalışan “beyaz yakalılar” için bir iş kaybetme riskidir. İş kaybetmek demek; taksit ödeyememek, çocuğu özel okuldan almak, daha kötü bir semte taşınmak hatta büyük şehirleri bırakıp memlekete dönmek demektir. Bütün bu ezici baskı, “beyaz yakalıları” daha çok boyun eğmeye, üst düzey şirket yöneticilerine daha fazla esir olmaya itmektedir. Oysa her insanın belirli bir ortalama iş yapması halinde, gelecek endişesi olmadan iş hayatının ufkunu görmeye hakkı vardır. Buradan, “beyaz yakalılar” şirketleri yönetsin, hakimiyet onlarda olsun anlamı çıkarılmasın.Her insan, kendisinin ve ailesinin geleceğini planlayabilecek, iş güvencesine, çalışma haklarına sahip olmalıdır. Evet bu “beyaz yakalılar” içinde bu tür haklar yerine üstlerine yalakalıkla daha iyi koşullarda çalışanlar mutlaka vardır. Ama büyük kitleleri ilgilendiren sorunlar yalakalık veya iyi ilişkilerle çözülemez. Buradan gelerek; Türkiye’deki “beyaz yakalılar”ın bir sendikalaşma süreci yaşaması gerektiğine vurgu yapmak istiyorum. Siyasal amaçlarla değil, sadece kendilerinin ve ailelerin güvenli geleceği için.Türkiye’de bürokraside çalışanlar, iş güvencesine ve sosyal haklara sahipken, ülkenin ana itici motor gücünü oluşturan özel sektör çalışanlarının sendikasız çalışması akla aykırıdır. Gayet tabi, tertemiz, açık ekonomiyle bütünleşmiş bir sendika oluşturulabilir. Bu yazıyı okuyanların, sendika kelimesini “devrimcilik”le, “sosyalistlik”le, karıştırmasını istemiyorum. Biraraya gelip, haklarınızı savunacağınız kuruluşun adıdır “sendika”. Adı herşey olabilir. İngilizcesi “UNION”dur. Birlikten kuvvet doğar.

Sizin için lüks müdür?

İndirin Dosyaları, Tartışma Var!..

beypazarli pinokyo | 25 April 2007 11:53

Tartışmalarımız sonlandırılıp bir sonuca bağlanamadığı için, yıllar önce tartışılmış, söylenmiş şeyleri yıllar sonra yeniden “aynı kelimeler” ve aynı argümanlarla tekrar tekrar tartışıp duruyor, vakit ve enerji kaybediyoruz. Toplumsal hafızamız zaten “Allahlık” durumda olduğu için, bu durum birkaç kişi dışında kimsenin dikkatini çekmiyor, o birkaç kişi de ya önemsenmiyor ya da boşa kürek çektiklerini hissettikleri için bir süre sonra kendilerini suyun akışına bırakıyorlar.

İşin kötüsü, tartışma, yine bir nihayete erdirilmeden, bir süre sonra aynı argümanlarla ve aynı kelimelerle, vakti geldiğinde tartışılmak üzere rafa kaldırılıyor.

Bloglar arasında ilk savaş başlıyor!! Liberallerin sonu geldi mi yoksa? Amaney!

powerslave | 28 November 2006 09:17

Az önce takip ettiğim bloglar içinde kalitesi her geçen gün artan ve köşe yazarları tarafından bile takdirle karşılanan Ekonomi Türk’te gördüm ve nasıl güleceğime karar veremedim gece gece. 2 arkadaş kafa kafaya vermişler ve bakmışlar ülke elektronik sermayenin elinde vermişler gazı, almışlar gazı; Atatürkçü düşünce adı altında ne kadar liberal görüşlü blog varsa onlara yağdırmışlar. Ha siz solcusunuz ve liberalizme, küreselleşmeye, komprador burjuvaziye karşınız hatta yetmiyor Erke Dönergecini de mi destekliyorsunuz? İşte o zaman gerçek bir dost ilan ediliyorsunuz hatta daha da güzeli siteler ayrılırken dost ve düşman olarak ayrılmışlar o da yetmemiş liberal bloglara sataşılmış tek tek. Demokrasilerde çare tükenmiyor eyvallah, da bağnazlık da niye bu kadar artıyor ben bunu anlamıyorum? Türk blogosferin baba yazarları (Derin Sular, Mustafa Akyol ve Dolmakalem yanında sert tavrıyla farklı bir yeri olan Murat Karun) düşmanlıkla suçlanıyor. Bu adamlar eğlence mi arıyor yoksa gerçekten dünyada böyle insanlar yaşıyor mu? Kendilerine buradan yıldızlı pekiyi veriyor, demokrasi bağnazlığında çığır açtıkları için kendilerine Erke Döner’de kendilerine tam porsiyon iskender ısmarlıyorum, yoğurtlu mu yersiniz yoğurtsuz mu?