bildirgec.org

kulak hakkında tüm yazılar

Bir tas yemek ve insan insana sohbet…

bithikotsis | 23 April 2011 11:03

Hep duymuşuzdur. Dünya kadar malı var ama mutsuz. Kulak misafiri olmuşuzdur, neredeyse herşeye sahip ama tatmin olamamış, huzursuz…Evet, var boyle birileri. Sizin, bizim belki ismen bildiğimiz yahut bilmediğimiz insanlar var bu konumda olan.

GÖRÜNMEZ KADININ GÖRÜNMEZ MACERASI

super hero | 12 December 2010 16:45

Kader, Emrecan’a oldukça cömert davranmış, ona pek çok alternatif sunmuştu. Emrecan da kendisine sunulan bu alternatifler içerisinde, bilerek ya da daha çok bilmeyerek seçimlerini yapmış, sonunda Doktor Emrecan Bey olmuştu.

Hayatın bambaşka bir düzlemde cereyan ettiği paralel evrenlerdeyse başka seçimlerde bulunmuş, kaderin kendisine sunduğu alternatifler dahilinde çok iyi bir oyuncu olmuştu.

Paralel evrenler, ilk bakışta adının çağrıştırdığının aksine, birbirleriyle hiç kesişmeyen düzlemlerde cereyan eden akışlar değildir. Birbirleriyle sık sık kesişirler; ve birbirlerini sıklıkla etkilerler. Haliyle, Emrecan’ın paralel evrenleri de etkileşim halindeydi. Kaderin ona sunduğu alternatifler farklı evrenlerde farklı hayatlar olarak tezahür etse de, Doktor Emrecan Bey ile ünlü oyuncu Emrecan’ın özleri iç içe geçmişti.

Öksürük

ekince | 23 February 2010 12:21

Bir bakıma vücudun savunma mekanizması sayılabilecek öksürük, çeşitli nedenlerden oluşabilir. Bunlardan bazıları, nefes borusuna kaçan cisimler ya da yiyecek parçalarıdır. Öksürük ayrıca bronşların içinde oluşan ve balgamında dışarıya atılmasını sağlar ve büyük ihtimalle bir hastalık habercisidir.
Sadece akciğerle alakalı olmayabilir. Burun, kulak zarı ve midede de başlayabilir.Basit şikayetlere bağlı öksürükler, genellikle ilaçlarla tedavi edilirler. İleri seviyede olanlarında ise antibiyotik tedavisi uygulanabilir.Öksürükten kurtulmak için, evinizde kendi kendinize bir karışım hazırlayabilirsiniz. Bir adet soğanın suyunu bal ile karıştırıp, gece yatmadan önce bir kaşık yediğinizde, kısa zamanda olumlu etkilerini görebilirsiniz. Soğanın acı olması daha etkili olmaktadır. Ancak miğde rahatsızlığı olanlara, şeker hastalarına, soğan ya da bala karşı alerjisi olanlara yedirmek doğru değildir. Bu karışım bir ilaç değildir. Her zaman doktorunuza danışmanız gerekir.

“TV Ears” Sesi Fazla Açmanıza Gerek Bırakmıyor

beCko | 04 January 2010 18:10

Gittikçe yaşlanıyoruz ve gittikçe yaşlılığın etkilerini görüyoruz: daha kötü görmeye, daha az hissetmeye, daha az tat almaya başlıyoruz. Doğal olarak da duyma hissimiz azalıyor.

Duyma hissimiz azaldıkça da televizyonun sesi artmaya başlıyor. Artıyor, artıyor..

Fakat, şimdi bunun için bir ürün var: TV Ears!

Gözlerimi yumdum kör oldum

zyprexa | 23 June 2009 10:23

Gözlerimi yumdum , kör oldum …
Karanlık biraz huzur biraz hüzün
birazda yüzün sanki …
Ellerimi kanatan cam kırıkları değil !
Gözlerimden akan kristel göz yaşlarım …
Bitkinim …
Yaşamak istemediğim her ana inat yaşama sevci biraz …
Belki biraz sen …
Kulaklarıma basıyorum avuçlarımı …
Duymuyorum geçmişin haykırışlarını …
Yorgunum …
Fırtınalarda yırtılmış yelkenlerim …
Ve acı sızıyo, adı kalbim olan geminin güvertesine ,
Kaptanı benmiyim ?
Sensizliğin sularında parçalara ayrılan geminin …
Dudaklarımı kesiyorum en dibinden jiletle …
Söyliyemediklerim belki fırlar he bu sefer içimden …
Tamamen sen !
Baştan aşağıya , yedi ütopyada , sonsuzlukta ,
sanırım son’da …
İşte sen , evet orda karşımda ,
Ve sen körelmiş gözlerimin kapak baskısında ..
Sen duymaz kulaklarımın iç yankısında
Evet sen kopmuş dudaklarımın hecelere bölünen kan pıhtısında …
Sen yeniden yaratılışımın hamurunda !

İsraf Çeşitleri

sametparpar | 10 June 2009 10:15

İsraf deyince aklımıza hep su israfı, para israfı, elektrik israfı en bilinçli olanımızın aklına ZAMAN israfı geliyor. Peki israf çeşitleri bunlardan mı ibaret.

İsterseniz önce israfın insana göre tanımına bir bakalım. İsraf, yerli yerince kullanılmayan, insan yararına döndürülmeyen, verimsizce heba edilen, maddi ve manevi her şey israftır.

Şimdi soralı kendimize, gözümüzün israfınız düşündük mü, kulğımızın srafını düşündük mü, zihnimizin israfını düşündük mü…

SİHİRLİ İĞNELER VE AKUPUNKTUR

nacak | 03 June 2009 13:42

Akupunkturun en çok sigarayı bırakmada ve zayıflamada yaygın bir şekilde kullanıldığı düşünülür. Aslında çok daha yaygın bir kullanım alanı var akupunkturun. Solunum yolu hastalıkları (astım, bronşit, sinüzit vs), kalp-damar hastalıkları (hipertansiyon, hipotansiyon), sindirim sistemi hastalıkları (gastrit, ülser, diş ağrısı, aft), üro-genital sistem hastalıkları (sistit, kısırlık), romatizmal hastalıklar, alerjiler, alışkanlıklar (sigar, alkol vs), selülit, obezite, kronik yorgunluk, stres, depresyon gibi. Listeyi daha da uzatabiliriz. Birçok hastalığın tamamlayıcı tedavisinde uygulanıyor akupunktur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporuna göre yan etkisi olmayan bir tedavi şekli. Türkiye’de 1991’den beri yasal olarak uygulanıyor.

M.Ö. 200 yılında konuyla ilgili kaynak kitaplara rastlıyoruz. Brezilya’da yamyam bir kabilenin kamış yardımıyla akupunktur noktalarına iri okçuklar üflediği kaynaklarda yer alıyor. Ancak akupunkturu ilk sistematize edenler Çinliler. Akupunktur Çincede ‘chen- chin’ (iğne ve ısı) olarak adlandırılıyor. Batıda ise akus (iğne) ve punctura (batırmak) sözcüklerinin birleşimiden oluşuyor. Evrende birbirine zıt iki enerji olduğundan bahsedilir Çin’de. Yin ve Yang adı verilen bu zıt enerjiler aynı zamanda birbiriyle uyumludur da. Yin siyahı, Yang ise beyazı temsil eder. Ancak Yang ve Yin iç içedir. Birbirinin içindedir. Yang’ın içinde Yin, Yin’in içinde ise Yang vardır. Yin ve Yang devamlı dengesizlik içindedir ve dengeyi bulmaya çalışır. İşte vücudumuzda da yin ve yang karşıtlığı vardır. Örneğin vücudumuzun sol tarafı Yang, sağ tarafı Yin’dir. Yin ve Yang’ın dengesizliği vücutta bazı anormalliklere (hastalıklara) yol açmaktadır. İşte akupunktur denilen iğne tedavisi ile uyarı noktalarının uyarılması sonucu bu denge sağlanmaktadır.

Hafiften eğlence; “Boynuz Kulağı Geçerse”…

| 13 January 2009 08:40

KISA FİLM BAŞLAR…

SAHNE 1
İÇ ÇEKİM…………………………HERHANGİ BİR YER(Günd
üz)
Dış ses(Harlemsaray)
“Lö gene mi? Şiir…”
İç ses
“yok valla…”
Dış ses(Harlemsaray)
“Lö yoksa gene mi araştırma?”
İç ses
“yok yok…”
Dış ses(Harlemsaray)
“Lö ne o zaman?”
İç ses
“Bekle ağabeycim, bekle de gör…”
Önce, “boynuz kulağı geçer” atasözünü açıklayayım. Temel anlamı, bir işi birinden öğrenirsin, ondan sonrada onu boynuzlarsın (ekarte edersin yani). Yani, kişinin boynuzlama becerisine dayalı durumlar da diyebiliriz. Bu durumda ne yaparsın? Kulağını, gözünü ve hatta başka yerlerini de dört açarsın, açarsın ki başına kötü hadiseler gelmesin…
Şimdi geçelim konunun ince hallerine; efendim bu konu vahim ve müphem bir konu olup, herkesi yakından ilgilendirir. Öyle yakından ilgilendirir ki, adama aşkı öğretirsin, o da sana boynuzunu parlatmayı, öğretir. Elemanına işi öğretirsin, boynuz gelir, “e ben kaçar artık” der, sende kalan parıltılı ve boynuzlu bir kulak. Arkadaşına sır verirsin, alır o sırrı satar, elinde kalan yine boynuzlu bir sır. Yahudiler, öğrenir Hitler’den dayağı, takar boynuzunu bayağı. Devlet, senden alır kulağı, takar sana boynuzunu. Ben diyeyim nane nane, çıkar ortaya naneli Ajdar. Sen dersin ki dane dane, o der ki sana ne… İşte böyle boynuzluların, asıl olanlara taktıkları boynuzları sayarsak, akşamı bulurda, geçerde…

SAHNE 2
HAFİF ÇEKİM………………..HAFİF BİR YER(Hafiften bir zaman dilimi)