bildirgec.org

kötü şirket hakkında tüm yazılar

Postmodern bir müze olarak süpermarket

hamilikart | 02 August 2002 01:11

Evrimin ilk basamaklarından itibaren insanoğlu yaşamda kalmasını sağlayabilecek, ileri aşamada bugün ve daha ileri aşamada yarın daha da iyi yaşamasını sağlayabilecek milyonlarca içiçe geçmiş yöntem oluşturdu. Avlandı, bitkiler yetiştirdi, temizlendi, karnını doyurdu, sevişti, çocuk sahibi oldu, daha rafine zevklerin peşinden gitti. Yıllar boyunca yaşamış yüz milyarlarca insan tarafından, zeytinyağı yapmaktan, biber yetiştirmeye, altına eden çocuklarının altını temiz tutmaktan, yüzündeki sakalları traş etmeye, evcil hayvanlarını beslemekten bilgileri birbirine iletmeye varan binlerce değişik konuda oluşturulmuş bilgi haznemiz inanılmaz bir boyuta ulaştı. Parayı Likyalılar basıp kullanmıştır diye bilinir. Düzinelerce anaakım (mainstream) ekonomi metodunun yanında, bunların binlerce farklı çeşiti evrimleşip, globalleşme adında kapımıza dayandığında, bizden arzu ettiği en önemli şey cüzdanımızın içindekiydi. Yargılamıyorum. Kapitalizm de insanoğlunun diğer buluşları gibi evrimleşmek zorunda. Bu da diğer bir dolu insan yöntemi içinden sadece bir tanesi. Geçelim…

kandırıkçı mail

winmaker | 01 August 2002 02:00

Mischief Mail sayesinde, istediğiniz bir mail adresinden, yine istediğiniz bir başka adrese mail atabiliyorsunuz. fakat bedava olan sürümünde, gönderdiğiniz mail’in altına: You’ve been had. Mischief Mail http://www.mischiefmail.com

diye küçük bir ekleme yapıyor. yani bana mail atarsanız yemem. bir haftalık kullanım ücreti 5$. ama böyle illegal bir servise güvenipte para verilir mi, orasını bilemem.

İTÜ insanı ne yapar?

| 05 July 2002 10:43

İTÜ özellikle kayıt sistemiyle insanı ancak deli eder.

3 ay kadar önce İTÜ Bilgisayar Ortamında Mimari Tasarım bölümünde geçen sene aldığım bazı derslerin alınmamış gözüktüğünü farkettim. Dilekçeler, görüşmeler, düzeltme başvuruları işe yaramadı. Çünkü dersi almış olmanız, ödevi teslim edip finali vermiş olmanız sevgili bilgi işlem bölümüne hiç bir şey ifade etmiyor. Database de yoksa o dersi almamış sayılıyorsunuz, database de hata olma ihtimaline ise kesinlikle karşılar. “Bilgisayar hata yapmaz” bunu söyleyen İTÜ mimarlığın güya bilgisayar teknolojilerinden en çok anlayan hocası.

Sonunda tek yol okula dava açmak kaldı. Zaten sırf geçen sene mimarlık fakültesinde açılmış 16 dava vardı. Ama bir anda farkettim ki yeni dönem için seçtiğim dersler de yer değiştirmiş. Zaten aldığım bir dersi alırken almam gereken bir dersi silmişler. Sigortalar iyice attı, okulu bıraktım.

Geçen gün aynı bölümden bir arkadaşın bir dersi gözükmemeye başlamış, dilekçe verirken “Biz o hatayı farkettik düzelttik” demişler. Ben de girip bir bakıyim dedim. Ve bomba, hiç birşey düzelmediği gibi, bir dersten de T almış gözüküyorum. Uzunca bir süre kahkaha attım evde.

İTÜ’ye gelin sinirlerinizi test edin.

Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Bp ile Akses

olhor | 25 June 2002 01:35

Son günlerin flaş aşkıyla ilgili bir şeyler yazasım hiç yoktu ama her görüşümde hakarete uğramış hissediyorum kendimi. Görenler çözmüştür durumu, yazı Bp ve akses’in aşkı üzerine. Daha doğrusu söz konusu aşkın vuku bulduğu reklam üzerine. Gerçi öyle çevreci bir çığlık falan değil, o bölümü tamamen geçmiş durumdayım. Beni rahatsız eden reklamın deterjan reklamlarını sanat eseri gibi gösteren tarafı, buyrun inceleyelim. Hatta hazır başlamışken reklam terminolojisini de kullanmaya çalışalım elimizden geldiğince. Sinopsis: Reklam bir gemide geçmektedir (bu kısmı reklamın sonunda anlarız, aslında gemide geçmiyor da olabilir, reklamda gizemli bir ışınlanma olayı vardır), söz konusu gemide, 2 parlak genç iş adamı birbirlerini sözlerle yalama yarışına girmişlerdir. Biri diğerine Bp’nin nasıl güzel olduğunu anlatırken, diğeri bu yalakaya Bp güzelse aksesin Nicole Kidman olduğunu belirtmektedir. Bu muhabbet aynı aptallıkta sürer. Hatta izleyici embesil kabul edildiğinden dallandırılıp budaklandırılır. Aynı kelimeler değişik kılıflarla yeni okuma yazma öğrenenlere uygulanan teknikle izleyicinin kafasına kakılır, zonk zonk zonk olması sağlanır. Muhabbetin sonu şöyle bir espriyle gelir: “hemde tam dört kat hediye şeysi veriyoruz” bu laf üzerine iki genç iş adamı yıkılır. İlk bakışta o gülüşlerin söz konusu genç iş adamlarının angutluğundan kaynaklandığı sanılırsada işin iç yüzü başka olabilir. Buraya kadar reklam restoranımsı bir yerde cereyan etmektedir, anlatılan muhabbet sayılmazsa ortam normaldir. Sonrasındaysa bu iki genç iş adamı yerlerinden kalkıp kapıya doğru ilerlerler, kapılar bir tekneye açılır. Teknedeki diğer insanlar da Bp ve akses aşkından feyz almış olacak herkes dans etmektedir. Uzakta bir sahne göze çarpar, sahnede ellerinde nostaljik mikrofon tutan bir bayan ve bir erkek şarkı söylemektedir. Genç iş adamlarından biri söylenen şarkıya Singin’ in the rain‘deki Gene Kelly’imsi hareketlerle tepki verir, diğeri daha pasiftir ama onunda neşeli olduğu bellidir. Reklam bu minvalde sona erer. Buraya kadar olan kısma başka yorum yapasım yok zaten herşey yeterince açık gibi, gelelim bu reklam nasıl olsa bu kadar hakarete uğramış hissetmezdim kendimi konusuna. Bu noktada önerim reklam boyunca gerçeklerin söylenmesi, hemen bir örnek düşünelim.

Aşk sen her şeye kadirsin derlerse sana sakın inanma tımam mı…

LuCiuS312 | 24 June 2002 21:57

Aşk nasıl bir olagudur ki daha tanışmadım kendisiyle. Evet evet 22 yıllık hayat serüvenimde bana bir kere bile uğramış değildir. Ama hoş bir duygudur tahminimce. Yani varlığını keşfettiğim insanlarda olumlu sonuçlar vermiştir. Peki benimle olan bu temassızlığını nelere borçluyum acaba? Bugüne kadar hoşlaştığım çok kız oldu. Hatta bazıları beni sürükledi. Ama asla kaptıramadı kendine.

Çoğunun beynine, bir kısmının güzelliğine, bir kısmının problemlerine, çok azınınsa var olup olmadığı belli olmayan cazibesine kapıldım. Sonra hepsinde bir dert çıktı. Kiminin beynini sevdim o benimkini sevmedi. Kiminin hoş ama çok boş olduğunu farkettim çabucak. Bazısının ayrıntıları vardı, ama genel olarak sıfırdı. Çok azınınsa cazibesi suda çözünebiliyordu(eferversandı). Ama hiç bir zaman bütün kraterlere amannn kriterlere uyan bir kız çıkmadı karşıma. Bu arada teptiği fırsatların bir kısmı bende hata yapığım imajını uyandırdı uyandırmadı değil. Ama uyku sersemi olarak pek bişi yapamadım. Peki bulursam ne olacak. Hemen evleneceğim. Çok ciddiyim evlilik hayatta kurmak ve sahip olmak istediğim tek kurum. Ve bir çocuk. Kendi çocuğum başkalarınınkini pek sevmem ama kendi çocuğum… Aman allahım ya. Düşünmesi bile çok hoş. Nerdeeenn nereyeee. Ama önce aşk. Sonra bunlar. Çünkü hayatımı birleştirip geri kalanını beraber geçireceğim insan önemli. Vs. Vs. Vs. Ne bielyim yazdım işte bunları. Dur şunu bir çöpçatan sitesine copy-paste ediyim. Bir talip çıkar belki. 😛

japonadamın trajik hikayesi

knemo | 22 June 2002 11:28

21 Haziran. -Dünya Müzik günü.- Taksim. Odakule önü. Uzun saçlı, beyaz yüzlü, yalın ayaklı bir japon. Üzerinde şamanları anımsatan uzun bir elbise, elinde iki bambu kamışı var, vücuduna ufak çanlar asmış. Şarkılı bir hikaye anlatıyor. Hareketleri ve sesi. Yere oturuyor. Bambu kamışları birbirine sürtüyor. Yere vuruyor. Yanında bir yastık, üzerinde sihirli desenli bir örtü var. Önündeki sepet kayığı. Bambu kamışlar kürek oluyor şimdi, eliyle dalgaları sürüklüyor. 40-50 kişi toplandı etrafında: Çığlık benzeri hecelere , gezgin şarkıcının yaptığı bu ayine bakıyorlar. Yaşlı tıknaz bir teyze, hikayeciyi sarmalayan çemberden sıyrılmış, hayranlık dolu gözlerle her hareketini izliyor, ağzını kıpırdatıp, mırıldanarak ayine katılıyor o da. Tinerciler başucunda koro görevinde: Adamın gölgesi olarak dansediyorlar… Japon adamın ürkütücü bakışları hikayenin sonuna doğru sükunete kavuşuyor. Dizleri üstünde yere kapaklanıp ellerini göğe çeviriyor. Sessizlik. Ve alkış.

bir mail aldım, aynen aktarıyorum.

pinkfloyd | 08 June 2002 05:29

Internet Tüketicilerini Koruma Organizasyonu (ITKO) olarak sizlere bu e-postamizda Telekom’un ve dört büyük özel internet servis saglayicisinin bir yillik internet erisim aboneliklerini karsilastirdik. Telekom biryandan 64K internet dogrudan erisimi (framerelay) aylik 312.5 milyon TL ye satiyor ve bir de 139 milyon TL baglanti ücreti aliyor diger taraftan da son kullaniciya 36 milyon TL den yillik abonelik satiyor.

Bu farkin temelinde yatan iki ana etken var. Bir tanesi yaklasik 52K lik hizla çalisan bireysel kullanicilarin 5-10 tanesi için bir port ayriliyor. Kullanici bos port bulamazsa da derdini anlatabilecegi kimse yok. Biz 10 tane ayrildigini varsaysak bile 10 kullanicinin yillik abonelik fiyati 360 milyon TL oluyor, hemen hemen diger baglantinin 1 aylik bedeli. Kalan farki nasil izah etmek gerekir, once diyebiliriz ki karsisinda ticari bir sirket oldugunu düsünerek ona biraz kazik atiyor. Mesela %100 fazla fiyat verse onu iki ayliga esitlemis olur. Peki kalan bölüm nedir? Kalan bölümün bir kismi hepimizin bildigi hesapsizlik ama asil fark biri telefon parasi ödemiyor digeri ödüyor. Telekom da bu fiyatlandirma politikasi ile aslinda bireysel internet abonelerinin ne kadar çok telefon parasi ödedigini kabul etmis oluyor.
1 Yillik Sinirsiz Internet Erisim Paket Fiyatlari

kurt vonnegut’a saygı

mushroom-hafif | 29 May 2002 14:04

yazdığı en iyi kitaplardan biri olan “şampiyonların kahvaltısı” filme çekilmiş ve başarısız olmuştu. türkiye’de de gösterildi. oradan tanıyabilirsiniz belki diye baştan hatırlatayım dedim. fantastik, absürd, muhalif, kara mizah vs. tüm bu ulvi türlerin ustalarındandır. işte sitesi, işte çizimleri, işte öylesine bir röportaj. slaughter house/5 ve breakfast of champions türkçeye çevrilmiştir. ikisini de hararetle tavsiye ederim. sahaflarda bulunabilir.

channelone

hafifuyku | 28 May 2002 09:21

iş olarak bir teenager sitesinin metinlerini yapıyoruz bu günlerde. örnek olarak alabileceğimizi söyledikleri siteler arasında channelone diye bir site var. Bu aslında bir televizyon kanalının sitesiymiş. Ve meğer ne korkunç birşeymiş. Bu kanal aslında paralı bir digital kanal. Digitürk gibi. Gençlere eğitim amaçlı programlar yayınlıyor. Bütün Amerika’da okullara çanak anteni televizyonları hatta videoları ile bedava dağıtılıyor. Ancaak, okulların bu hizmetten yararlanması için bir şart var. Her gün belli bir saate bütün öğrenciler belli bir süre channelone izlemek zorunda. Öğretmenin televizyonun sesini kısması kapatması yasak. bütün öğrenciler aval aval ekrana bakmak zorunda. Ve işte o ara nasıl reklam dönüyor biliyor musunuz,.. 30 saniyesi 195.000$ mesela. Bırakın reklam dönmeyi, o eğitim programlarının da sponsorları sürekli büyük corporate’lar oluyor,.. mesela adidas hakkında belgesel yayınlanıyor. (bu da garip tamam ama daha garibi) bu belgesellerde kötü şartlar altında atölyelerde ayakkabı yapan çocuklar ve kadınlar gösteriliyor,.. ve sponsoru adidas değil, kim? reebok. Ayrıca bu günlerde kanalın ana sponsoru kim? ORDU. daha ayrıntılı bilgi,..