bildirgec.org

kızılderili hakkında tüm yazılar

Kızılderili Türk ilişkisi…

ceteleci | 01 January 2008 21:53

Bundan 35000 yıl önce yani MÖ 30000-34000 tarihleri arasında dünya şu andaki görünümünden bir hayli uzaktı. O zamanlar buzul çağının en şiddetli dönemini yaşayan dünyamız büyük kıtasal ve alabildiğince uzaklara uzanan buzullara sahipti. Şimdiki adıyla Bering denizi olarak bilinen bölge o zamanlarda Asya’yı ve Amerika’yı Bering boğazı denilen bir buzul kara köprüsüyle bağlamaktaydı. Ve o zamanlar Sibirya bölgesinde avlanan Kızılderili kabilelerin yeni av alanları keşfemek amacıyla çıktığı yolculuklar sonrasında; bu boğaz kullanılarak Amerika’ya ilk kez ayak basıyorlar. Tabi bu insanlar yeni bir kıtaya geldiklerinden habersizce Atalarının yaptığı gibi Sibirya bölgesinde avlandıklarını düşünüyorlardı. Bu yeni av yerlerini beğenen Kızlıderililer buralara ve yerleştiler ve kabileler oluşturmaya başladılar.

Günümüze kadar uzanan tarihleriyle bazı kabileleri şu şekilde irdeleyebiliriz:
Amerikaya gelen yerleşimcilerin ilk karşılaştıkları kabileler arasında Seminoller, Çerokiler ve Mişuki kabileleri bulunmaktaydı.
İspanyol kaşiflerin Amerika’ya olan yolculukları sırasında Kaliforniya’da bulunan Soson, Payitu, Kahula, Mevuk ve diğer bazı kabilelerle karşılaştılar.
Günümüzde ise ABD de resmen kabul edilen 554 Kızılderili kabilesi bulunmaktadır.

Gelgelelim Kızılderililer ve Türklük ilişkisine ait bulgulara …

Küçük Ağaç’ın Eğitimi

Harbiyemutlu | 31 October 2007 14:51

KÜÇÜK AĞACIN EĞİTİMİ

“Küçük Ağacın Eğitimi” Çeroki Kızılderilisi olan yazar Forrest Carter’in kendi otobiyografik hikayesini anlattığı kitabıdır..Forrest Carter, yani Küçük Ağaç, küçük yaşında anne ve babasını yitirince büyükbaba ve büyükannesi tarafından, on yaşına gelinceye dek eğitilen bir çocuk..Küçük bir kulübede yaşamaktadırlar.

Büyükbaba, yüksek patikaya gideceği zaman zorlamaz Küçük Ağaç’ı onunla gitmesi için, kendi kendine uyanabilirse birlikte gidebileceklerini söyler sadece.. ama sabah kalktığında onun duyabileceği kadar gürültü yapar ve küçük ağaç kendi iradesi ile kalkarak büyükbabaya katılır. Bu Küçük Ağaç’a verilen ilk derstir..Kararlarını kendi kendine verebilmesi için bir ders..

ABD ve Fırat, Dicle

| 10 October 2007 09:30

İçinde bulunduğumuz yüzyılda su savaşlarının çıkması kaçınılmaz bir gerçek. Dünya üzerindeki her türlü kaynağı, her yolu deneyerek ele geçirmeye çalışmak ABD’nin birinci önceliğidir. Çünkü ABD ekonomik gücünü ve sınıfsal yapısını koruyabilmesi için yeni dış kaynaklara muhtaçtır. Petrol için Irak’ın gerçek dışı ve sudan sebeplerle işgal edilmesi ve daha kolay hakimiyet kurabilmek için de, parçalara ayrılması gibi. Suyun petrolden daha önemli hale geldiği bu dönemde ABD‘nin Fırat ve Dicle üzerinde planları olmaması mümkün mü?
Hele Avrupa Birliği’nin Fırat ve Dicle Yönetimini istediği düşünülürse.

Jim ile Kızılderili

Cevval Portakal | 02 August 2007 14:57

Günlerden bir gün, ben, Jim ve kızılderili yürüyoruz. Hava güzel cıvıl cıvıl ortamlar. Gidelim köprüde iki bira içelim seyre dalalım dedim Haliç’i, tepeden sarkan oltalara bakalım, aha çok pis vurdu, ya çok büyük geliyo ya da iki üç tane birden var, diyelim.
Jim ile kızılderili ses çıkartmadı, neden bahsettiğimi bile anlamadı zaten öküzler, ne bilsinler Haliç’i, köprüyü allasen. Kızılderili, ora nere olaki, der gibi oldu ama Jim’in bir bakışıyla sustu boyun eğdi. Böyle olduğuna bakmayın sosyal ortamlarda pek lider konumda olamasada, kızılderili panik anında pek bir cevvaldir, götümüzü kurtardığı çok görülmüştür.
Neyse gittik köprüye indik alt kata. Oturduk bir mekana. Garson yanaştı, üç bira söyledim, anlamadı salak. Arkadaşım 3 bira getirirmisin, diyerekten kavgaya tutuşmak üzere olan insan izlenimi kattım kendime. Tek başıma olsam böyle agresif tavırlar sergileyemezdim ama nasılsa kızılderili vardı yanımda, garsonlarıda yerdi, camı çerçeveyide indirirdi yeri geldimi.
Garson gitti, diğer bir garsonla muhabbete dalar gibi oldu, gülüştüler. Kızılderili, abi bırak dalıyım şunlara, dedi. Bende, bi sakin ol oğlum şuraya iki muhabbet edelim seyre dalalım manzarayı dedik, geldik. Vukuatın lüzumu yok, şeklinde cevapladım bu önermeyi.
Bir sigara yaktım. Jim’e de uzattım, almadı. Kızılderili zaten kullanmazdı.
Dayak kokusunu almış olacakki, daha fazla oyalanmadan getirdi garson biraları.Bu esnada kızılderili sordu.
-Abi sen seyredelim filan dedin getirdin bizi buraya ama biz ne seyrediyoruz allasen.
Jim kızılderiliye yine bir bakış attı, kızılderili görmemezlikten geldi, merakla cevabımı bekliyordu.
-eee… oğlum işte böyle deniz var, martı var, bıngıl bıngıl hatunlar geçiyo ayriyetten, bak böyle tepeler yükseliyo galata kulesi desen ahanda orda, vapur desen, tekne desen onlarda geçiyo işte güzel bi ambians yani.
-Geçenleri izliyoruz yani?
-Resmin bütününe bakıyoruz yavrucum.
Kızılderili bir soru daha yöneltecek gibi oldu ama Jim sabrının taştığını belirtir şekilde döndü ondan tarafa. Sustu resme baktı. Bütününü göremediğini anlamıştım.
Jim, dedim. Hayrola pek sessizsin bugün. Ses gelmedi.
Bir süre sessiz sessiz oturduk, kızılderili arada bir konuşacak gibi oluyordu ama Jim’den tırstığı için susuyordu. Onun için hayatındaki tek otorite Jim’di. Sözünden çıkmazdı. İkisi tek bir mükemmel insandı aslında. Jim dahiydi, kızılderili güçlü. Raistlin ile Caramıon gibiydiler.
Birden Jim konuştu.
-Val Kilmer’dan ölesiye tiksiniyorum. dedi. O büzüşük dudaklarına attırayım onun, öyle tiksiniyorum ben bu adamdan.
-Jim’cim bu kadar içerleme hem kötü birşey yapmadı,oda emir kulu neticede, bu kadar rahatsız olman anlamsız.
-Sus lan!!!
Jim’den böyle ani bir çıkış beklemiyordum normalde ürkmem ama sonuçta 3 kişiydik ikiye tek kalmayı açıkçası götüm yemezdi. Kızılderilinin saygısından şüphem yoktu esasında fakat Jim’in bir lafıyla saygı filan dinlemezdi, sille tokat manyağı yapardı beni.Yine de altta kalmamak için aynı sertlikte atıldım.
-Ne biçim konuşuyosun lan biz ne yaptık sana!.
Biz diyerek kafası karışık kızılderiliyide biraz olsun yanıma çekmeyi amaçlamıştım.
-Daha ne yapıcaksınız lan hadi zamanında bu mendebur geldi buldu beni, tamam o zaman geçinip gidiyoduk az çok karizmasıda vardı, ilginçti yani kızılderili filan trajıma traj ekliyodu. Peki burda ne işim var lan benim. Yok manzaraya bak, yok karılara bak, hadi bi hava alalım… niye sürüklüyosun lan beni peşinden!!!
-Canınız sıkılmasın dedik. Bi bakıma turist sayılırsınız gezin görün tanıyın dedik! kötü mü ettik, bira bile ısmarladık bi yudum içmediniz mınakoyyim.
Tepem atmıştı silleyi tokadı umursamaz olmuştum bir anda.
Yeter lan ben gidiyorum, dedim. Kalktım masadan garsona doğru yürüdüm, ilk andaki aptallığıyla bakıyordu bana. Ne kadar? diye sordum. 12 yetele abi, dedi. parayı uzattım, aptal aptal bakmaya devam ediyordu.
Alsana lan parayı sinirimi senden çıkartırım hee!, dedim. Tırsmış göründü, aldı parayı. Garsonun tırsmasından kuvvet bularak, arkamı dönüp giderken, hay skicem yaa! diyerek ekledim. Jim ile kızılderili de duysun diye bilerek sesli söylemiştim.
Çekip gittim. Hesabıda bana kitlemişti şerefsizler.

This is the end. Beautiful friend.

PEYOTE :)

snuffadelic | 11 April 2007 16:35

Kızılderililerin eski inançlarını koruyarak yeni nesillere aktarılmasını sağlayan etkinlikleri arasında “Pow-wow” adı verilen, genelde bir hafta ya da daha uzun süren toplu kutlamalarda geleneksel kıyafetler eşliğinde şarkı söyleyip dans etmek yer alır. “Pow-wow” terimini incelediğimizde; ‘o hayal ediyor, o rüya görüyor’ anlamı ile karşılaşırız. İsminden de anlaşıldığı gibi bu törenler esnasında ruhlarla iletişim ve ruhların diyarına doğru bir yakınlaşma söz konusu olur. Müzik ise bunu başarmada en önemli etkendir.

Ruhların insanlara şarkılar öğreterek zorluklara karşı direnç ve dayanma gücü verdikleri düşünülür. Dolayısıyla, şarkıların çoğu dualardan oluşur ve dinsel duyguların derinliğini taşır. Bazı şarkıların anlamı ise çok kutsaldır. Saatlerce süren dinsel dualarda hiç yanlış yapmadan ve tek bir hece bile atlamadan şarkı söylemek gerekir.

Kızılderililerilerin ve batı uygarlığının karşıt dünya görüşleri

medical waste | 29 December 2006 23:35

native american girl
native american girl

Size kızılderililer ile batı dünyasına hakim olan düşünce ve dünya görüşündeki temel farklılıkları anlatacağım burada. Kendimi bildim bileli güçlü duygularla hayran olduğum kızılderili insanların bütünsel ve yapıcı felsefeleriyle, batı dünyasının savunduğu ikilikçi ve yıkıcı felsefelerin derinlerine bir yolculuk yapalım.İlk olarak, kendimizden başlayalım, insanoğlundan. Biz her zaman ruh ve bedenimizi bibirinden ayırırız, ikisini sanki karşıt kavramlarmışçasına irdeleriz, kabul ederiz. Oysa ki kızılderililer ruhla bedeni bütün olarak görürler ve onlarda bu iki kavram birleşmiştir. Yani ayrı ayrı tanımlanmamıştır.

Bu bütünsellik kavramı kızılderililerin yaşamının ana fikrini oluşturmaktadır.Onlar tanrı ile insanı ve diğer canlıları, bununla birlikte doğayı ayırmaz, kademe haline getirmezler. Onlara göre, tanrı her şeyin üstünde değil, her şeyin içindedir. Aynı zamanda insanın, güneş ışığının, bitki örtüsünün özünde tanrı vardır. Oysa ki batı uygarlığı ve islam dünyası tanrıyı her şeyin üstünde tutar ve tek kutsallığı tanrıya verir. Kızılderililer ise kutsallığı doğanın her öğesinde bulabilmişlerdir.

pathfinder

schizophrenia13 | 09 December 2006 11:10

kuzey amerika’ya istilaya gelen vikingler seferden geri dönerken içlerinden bir çocuğu geride bırakırlar, geri geldiklerinde kızılderililer tarafından yetiştirilen 25 yaşına gelmiş çocuğu kendilerine karışı bulurlar. her ne kadar sitesinde yaş sınırı belirlenmemiştir yazsa da r{17 yaş altı izleyemez} ile sınırlandırılmış film marcus nispel tarafından çekilmiş, filmin merkezinde görünen kuzeyli çocuğu ise karl urban oynamış. kan ve zulümle dolu aksiyonu 2007’nin ilk çeyreğinde izlemek mümkün.