bildirgec.org

kirginlik hakkında tüm yazılar

Başarmak için asla geç değil…

esra7909 | 21 April 2011 15:36

Durup düşündü bir gece…Yaşadıklarını,sevinçlerini,hüzünlerini,nereden nereye geldiğini…

‘Çocukluğum ‘ dedi önce…Mutlu huzurlu sandığı çocukluğu.Hiçbirşey anlamıyordu ki o zamanlar.Bir oyuncak yetiyordu yüzünü güldürmeye.Oysa şimdi düşünüyordu da o zamanlar da yalnızmış.Kandırıldığı küçük mutlulukları,oyunları varmış.Adı üstünde çocukluk işte…
Gençliği geldi aklına birçok sıkıntıya ailesi ile birlikte göğüs gerdiği ama yinede kimseye yaranamadığı o ziyan olan yılları.Ne olursa olsun kıyamadığı ailesi…Yaşıtları gibi olmamıştı hiçbirzaman hayatı.Hep yarımdı yaşadıkları.Gençlik dedikleri o yıllarını, yaşıtlarıyla eğleneceği,aşkı tadacağı,geriye dönüp baktığında ne yıllardı diyeceği zamanları sıkıntı ve mutsuzluk üstüne kurulmuş,eksik kalmıştı.Gözünden süzülen iki damla yaş boşa geçen keşke dolu o yıllaraydı…


Sadece hayalleri vardı ona huzur veren.Belki diyordu hatta çoğu zaman emindi evlenince diğer yarısını bulduğunda değişecekti herşey .bu hayalle tutundu hayata,bıkmadı,yılmadı direnmekten.
Gün geldi ve doğru sandığı insanla bir hayat kurdu kendine.Masal gibiydi günleri.

Gitmeyi ezberleyenleri durduramaz kapı kollarının tanıdık dokunuşları

kahvekokusu | 11 January 2010 09:33

www.fotolog.com
www.fotolog.com

O gitti bir avuç tuz bırakıp kirpiklerime… Sırtımı yasladığım kayaydı şimdi devriliyorum yokluğunun üstüne. Zindan karası bir dehlizin yalnızlığını reva gördü, koynunda ısıttığı şiirlerimi ayaz bir geceye savurdu kül gibi… Yanık ve yarım bir sigara gibi kalakaldım, ne sönebiliyorum ne yanmamın anlamı var şimdi… O gitti aldırmadan alınmış hallerime, Süngüsü düşmüş bir savaşçı gibi kalakaldım ateşin orta yerinde… Kana susamış bir kurşun saplanıyor bu kez göğsüme… Kaç kez ölünür ki öldükten sonra?
Kefenime kan damlıyor vedalarından. Tırnaklarımla kazıyorum mezarımı, tırnaklayarak büyüttüğüm sevdayı gömüyorum içime… Layık mı bu sevda bu cinayete?

BU DA GEÇECEK Mİ?

kahvekokusu | 02 November 2009 15:16

Nefesinle can bulup, sesinle can verecek bir tek cümlenin iki dudağının arasından dökülüp bana gelmesini öyle çok bekledim ki… Kaç saattir sürüyor bu intizar ya da kaç gündür, saymadım… Batan güneş, işte bir gün daha bitti haberini alay edercesine fısıldarken kulağıma, her sabah yeni bir umut ekleyip bir önceki güne, bekliyorum aynı musaberet ile… Belki bugün diye…

Kahvaltımı sensiz yapıyorum… Tadı tuzu yok hayatın… Çayım hep acılara demliyor kendini ve hep boğazımda bir düğüm…

Anız Başlarında Ata Binecektik Hani?

ODEON | 17 August 2008 21:30

Öyle çok şeyimi kaybettim ki hayatta şimdi de seni kaybetmek istemiyorum. Kaybetmemek için uğraştım ama beceremedim. Ben beceriksizin biriyim demiştim ama sana sen inanmamıştın. Bak gördün mü nasıl da sözümün eri çıktım. Ben anlamıyorum bu işlerden ve hiçbir zaman da anlayamayacağım sanırım.
Ama kışlık hazırlık yapmaktan iyi anlarım. Mesela kırmızıbiberi alır haşlarım içine de sarımsak koyarım. Kavanoza da zeytinyağı doldururum. Kışın seninle birlikte bunu yemeyi hayal ederim. Hayali bile doyururdu beni ama seninle aç kalmayı sensiz hayalinle doymaya tercih ederdim. Bir şarkı geldi aklıma “hani verdiğin sözler, hani ellerin nerde, hani huzur bulduğum.” diye devam ediyor işte.
Kırmızıbiber de istemem, kış gelsin de istemem. Sen yokken ne gelirse gelsin ya da ne gelmezse gelmesin ne fark eder ki.
Huzurumdun sen benim. Bilmem hiç bunu hissettin mi? Hissetmemişsen suçlu benim. Kahve de içmem artık. Hele şiir hiç okumam. Müzik de dinlemem artık. Seni hatırlatan ne varsa çıkarırım hayatımdan ama bir seni çıkaramam bunu öğrendiğin gün gel bana. Hiç soru sormam.

Yalnız Bir Kadın Olmak…

hypatia | 09 May 2007 09:40

Bu gece, kulağımda ki “Camdan Kalp” şarkısının hüznüne, mail kutuma gelen Sayın Ahmet Altan’ın yazısından bir alıntının, kalbime verdiği sızı eşlik ediyor.

Gözler, tüm gerçekleri söyleyen ve baktığınızda acı ve mutluluğu görebileceğiniz, duyguların saklanmasının en zor olduğu yerdir. Hele ki bir kadının gözlerinde…
Zihnimin kabul ettiği tek gerçektir, mutlu ve mutsuz kadını gözlerindeki ışığın ele verdiği. Mümkün değildir ki sevgiye doymuş bir kadının gözlerinin içinin parlamaması, şevk ve heyecan dolu olmaması, enerjisi ve kahkahası ile gururla gezinmemesi. Ne acıdır ki, sevgiye hasret bir kadının gözlerinin feri sönmüştür. Bakışları donuk ve hissiz olabilecek kadar tepkisizdir. Tüm heyecan ve isteklerini yitirmiş, ertelemiş ve hatta unutmuştur. Amaçları da, kendi ben’i gibi kaybolmuştur. Sadece ve sadece yaşamın gereklerini yerine getirmek için hareket etmeye başlamıştır. Kırgın ve kırılgandır. Artık yıkılmış umutlarını bile hatırlamamaktadır.