bildirgec.org

kar hakkında tüm yazılar

Kork abrlın beşinden öküzü ayırır eşinden!

witamin | 19 April 2010 11:20

Bugün , yani benim yazıyı yazdığım tarih 18 nisan.Rumi takvime göreyse 5 nisan.Halk takvimine göreyse Abrılın 5 i.
Halk takvimi demek eskinin meteoroloji işleri demek.Yılın hangi gününde hava şartları mevsim normallerinin dışında seyreder Anadolu insanı bunları bilir.Çünkü bilmelidir.Ne mi olur bilmezse?Tarımla,hayvancılıkla uğraşan insanların heba olur emekler,alın terleri.Hayvanları ölür,ekinleri kurur,işleri bozulur.Bana göre en önemli mirastır yüzyıllarca atalarından aktarılan.Şimdi meteoroloji var biz bilmeyiz o yüzden bunları.Bizim de Abrıl’ı gözümüz biyerlerden ısırır ama aynı yerden değil tanışıklığımız.Biz Nisan’ın ingilizcesini biliriz o da April’dir.Eprıl diye de okuruz ayrıca.Abrıl ise yazıldığı gibi okunur.Anneannem iddia eder bizden duymuşlar da kibarlaştırmışlar diye.
Anadolu’nun değişik yerlerinde değişik şekillerde aşınmaya uğramıştır bu kelime.Edirne ‘de April , Sivas’ta Ebrul , Adana’da Abrul.
Bugün Abrılın beşi demiştim ya.Halk takviminde sayılı günler denilen günlerden biri.Baharın sıcak yüzünü göstermeye başladığı ayrıca tarla bahçe işlerinin de yoğunlaştığı bu zamanda aniden öyle soğuk öyle fırtına olurmuş ki kar bile yağabilirmiş.

“Abrıl apıştı koca öküz ota yapıştı “

sözünü doğrular şekilde ota yapışırcasına yiyen hayvaları bu günlerde dışarıya çıkarmazlarmış ki dışarıda olan öküzler mandalar soğuktan romatizma olup ölmesinler “Abrulun beşi sığır leşi” olmasın.
Tarımda da önemli etkileri olurmuş bu soğukların.”Tohum ya elde olmalı ya yerde olmalı” denirmiş.Eğer daha önce ekilmiş ve filiz çıkarmışsa bu filizler soğuk alır verim düşermiş.
Burada şimdilik fırtına var.Zaten yılın hemen hemen her günü olur ama bugün biraz fazla ve soğuk.Kar yağmasın da bu kadarına razıyım ben.Öküzüm tarlam yok ama keyfim var keyfim kaçar 🙂

EN SOĞUKKANLI IRK…İNUİTLER!

| 09 March 2010 13:22

Yaşlanan insanları ölüme terkedecek kadar kalpleri soğuk ve yaşlandıklarında da bundan kaçmayacak kadar onurlu insanlar aslına bakarsak İnuit, Yupik, Yuit denilen bu şirin ırk…

Kendilerine Eskimo denmesinden son derece rahatsız olmalarını anlamıyorum çünkü kelime “çiğ et yiyen kişi” anlamında kullanılıyor ve bu insanlarda doğa şartlarından dolayı eti çiğ yiyorlar. (eti salamura kıvamına getirip yeselerde)

“Lafı daha fazla uzatmadan bu ırkın Tarihçesiyle başlamak istiyorum”!

  • Buzul Çağın bitimine doğru(yaklaşık 12000 yıl önce) ve Amerika ile Asya kıtaları birbirine bağlıyken Sibirya’dan Asya’ya geçen insanların torunları olarak kabul edilirler.
    Amerika Yerlilerinden mi yoksa Moğollara mı dahil oldukları bilinmemektedir.
  • Boyları 1-50; 1-60m,
    Elleri ayakları küçücük,
    Derileri sarıya yakın,açık kahverengi,
    Saçları siyah,göz renkleri ise kahverengi,
    Sakal bıyık hiç çıkmaz,
    Ya yuvarlak yüzlü ya da Moğollar gibi düz yüzlü,
    Ve Şişman değillerdir,
    Özelliklerine de bakılırsa, dünyanın en farklı ırkına sahip topluluktur.

Kış

Galanthus | 28 February 2010 18:16

Kış.

Çetin cevizdir, kara kış. Atlatmak zordur, her seferinde farklı bir haliyle yıkmak ister insanı, her seferinde farklı bir şekilde devirmek ister karşısındakini. Kimi zaman tipi olur yağar; göz gözü görmez, kimi zaman fırtına olur eser; toprağa bağlı bir kök bırakmaz, kimi zaman da buz olur dondurur, insan kendine sığınacak bir kapı arar.

Hayatımın kara kışını yaşadığımı düşünüyorum ama insanın hayatında tek bir kara kış olmaz biliyorum.

Kapitalizmin başlangıcı ve bitişi

allnite | 24 February 2010 16:43

Marx‘ın Engels‘le yazdığı Das Kapital adlı eserini duymayanımız yoktur.Bu 3 cilt halinde yayınlanan eseri burada tümden açıklamaya yeterli süre bulunamaz.
Ben daha önceki yazıma ek olarak bu konuda Karl Marx’ın görüşlerini sunacağım.Kapitalizmin öncelikle nedir?Her hangi bir ülkenin parası nasıl oluyor da bu etkiyi doğurabiliyor?
Öncelikle para bir sermaye aracına dönüşür. Bu sermayeden bir artı değer üretilir yine bu artı değer ise kapitalist üretim sistemini meydana getiriyor.
Tabi ki kapitalist üretim bir mal sahibinin elinde önceden emek,sermaye ve üretim araçlarına sahip olmasını gerektirir.
Kısacası kapitalizm demek bu demektir.Bunu Marx, Adem babanın elmayı ısırıp insanoğlunu günaha bulanmasına benzetir.
Kapitalist üretimin ilkel biçimlerini 16.yy da görüyoruz.Peki ne oluyor da kapitalizm denen olguya neden oluyor?
Bu ilk önce üretim şeklinin ve araçlarının değişimiyle
devrimsel bir nitelikte olmuştur.Orta Çağ’ın klasik üretim biçimi tarımcılıktı.Kralların büyük topraklarında yaşayan özgür olmayan serfler bir anda kendilerini “sokakta” bularak bir emek pazarına proleterya sınıfı gelmiştir. Özgürlüklerini satın alarak beylerin hakimiyetinden kopan serfler yetiştirdikleri ürünleri pazarlarda satarak bir para ekonomisi oluşturmayı başarabilmişlerdir. Gittikçe zenginleşen serfler Orta Çağ’ın 1000 yıllık süren geleneğini devrimci çizgide değiştirmeyi bilmişlerdir.
Tabi bunun tek nedeni olamaz.Ben sadece en önemli nedeni saydım, büyük toprak sahiplerini yani krallıkları bitiren esas olayı.Eskinin köylüleri şimdi kendi işlerinde uğraşarak, örgütlenerek hatta loncalar kurarak- yeni teknolojiler geliştirmişlerdir.Krallar ticaretle uğraşmamışlardır çünkü bu onlara göre aşağı bir iş sayılıyordu.Fakat hiçbiri bu durumun sonlarını getireceğini tahmin edememişti.
Buradan da günümüze kadar gelişerek bu döneminde bitmesi gereken zaman beklenmeye başlanmıştır.

PARANIN KIYMETİ

super hero | 11 January 2010 16:52

Hepimiz, yaşadığımız evreni kapsayan, bir kısmını çözdüğümüz ama büyük bir kısmından henüz haberdar bile olmadığımız fizik kanunlarına bağlı olarak yaşamak zorundayız.

Bir nesneyi havada serbest bırakırsanız düşer. Yerçekimi vardır. Bundan kaçamazsınız. Bir uçağı havalandırdıktan sonra “Ben artık yerçekimini yendim.” diyerek motorları kapatamazsınız. Uçak yine düşer. Veya yokuş aşağı giden ağır bir vasıtanın motorunu yakıttan tasarruf etmek için boşa alamazsınız. Çünkü belirli bir hıza ulaştıktan sonra o ağır vasıtayı durduramazsınız. Sonuçları çok ağır olur.

orhan pamuk’un yeni kitabı

kahramancayirli | 18 November 2009 12:45

universitekulis.com adresinden alınmıştır.
universitekulis.com adresinden alınmıştır.

Ali ile Ramazan’ı beklemeye devam ediyorum tabii müzmin bir Perihan Mağden okuru olarak. Peşinden de Kutluğ Ataman filmini çekse. Mağden’in kitaplarını ancak Ataman çekerse güzel olur. Bence.

analienearthling.files.wordpress adresinden alınmıştır.
analienearthling.files.wordpress adresinden alınmıştır.

Orhan Pamuk’un yeni kitabı çıkıyor bir ya da iki ay içinde. Pamuk’un Harvard Üniversitesi’nde verdiği dersleri okuyacağız bu kez. Ünlü yazar, kitabının ismini “Anlatırken: Hayat, Sokaklar, Edebiyat” olarak düşünüyor. Pek okunacağını tahmin etmiyorum bu kitabın. Yani elbette satacak görece yüklü bir miktarda ama Kar, Benim Adım Kırmızı vb. romanları gibi çok satan bir kitap olacağını tahmin etmiyorum.
Kitapçıya girdiğinizde büyük bir yazarın kitabıyla birlikte muhakkak genç bir yazarın ya da ismini tanımadığınız bir yazarın da kitabını alın, okuyun.

NEFESİ TÜRKÜ KOKAN YARİM

kahvekokusu | 05 November 2009 14:34

Biri vardı… Uzak dağ köylerinin serinletici poyrazıydı nefesi… Başım her derde düştüğünde derdin derdimdir, demesini sevdim.
İğde ve çam ağaçlarının rayihası dolarken havaya, ben onun kokusunu duyardım kaç kilometre öteden…

Gözleri gözlerime değdiğinde ruhum muydu eriyen? Ben O’nda eriyip O’nunla birleşmeyi sevdim…
Korkmazdım O yanımdayken engebelerden, uçurumlardan, derin mavilerden…
Aşkıyla hemhal olmuş kalbime güveni de sunmasını sevdim…

BEMBEYAZ GECELERİYLE KUZEY’İN VENEDİK’İ ST. PETERSBURG

marjiburcu | 28 September 2009 13:06

Rusya…Hepimiz başkent Moskova’sıyla biliriz daha çok,bembeyaz tenli insanları,soğuğu ve karlı manzaraları da zihnimizin arka fonundadır.İşte St. Petersburg’da bu soğuk,yılın sadece birkaç ayında karın yerden kalktığı ülkede Venedik’i andıran görüntüsüyle içimizi ısıtan bir güzelliğe sahiptir.

Moskova’nın 715 km kuzeybatısında yer alan St. Petersburg,Rusya’da Moskova’dan sonraki en büyük şehirdir.Avrupa ‘da ise 5.büyük şehir olarak bilinir.Muhteşem mimarisi ayrıntıları ve ince işçiliğiyle gözünüzün sınırlarını zorlar.

Adım başı bir müze görürsünüz St.Petersburg’da.Şaşkınlığınızı üstünüzden atamayıp neden bu kadar çok müzeye sahip olduklarını birine sorğunuzda alacağınız muhtemel cevap ”Müzeler bizim en büyük zenginliğimiz”olacaktır.Çünkü burada yaşayan tüm insanlar tarihlerinin zenginliğiyle hep gurur duymuşlardır.