Kış.

Çetin cevizdir, kara kış. Atlatmak zordur, her seferinde farklı bir haliyle yıkmak ister insanı, her seferinde farklı bir şekilde devirmek ister karşısındakini. Kimi zaman tipi olur yağar; göz gözü görmez, kimi zaman fırtına olur eser; toprağa bağlı bir kök bırakmaz, kimi zaman da buz olur dondurur, insan kendine sığınacak bir kapı arar.Hayatımın kara kışını yaşadığımı düşünüyorum ama insanın hayatında tek bir kara kış olmaz biliyorum.

Bunu bilmek beni üzüyor, yıpratıyor. Hep kara kış olmayacak biliyorum ama bir sonraki nasıl olacak korkuyorum. Sokakta yaşayan kimsesiz bir ruha sahibim, korkum bundan dolayı. Daha bu kışı atlatamadan bir sonraki kışı düşünüp kendime kâbuslar yaratmaya programlanmışım.Hâlbuki ben ruhumu hep el üstünde tutmak istedim, el bebek gül bebek büyüttüm. Büyüttüğümü mü sanıyordum, ben bu şekilde düşünürken hala büyümedim mi, ya da birinin dediği gibi bunlar büyüme sancıları mı? Öyle bile olsa, artık, o çok sevdiğim kış mevsimi beni korkutuyor, bir daha ki kara kışta başıma ne gelir bilmiyorum, daha bunu atlatamamışken bir sonrakinde yaşar mıyım, ne halde olurum, düşünmek bile acı veriyor. Eskiden ben severdim kışları, soğuğu, kar yağışını. Şimdi ise kar yağması… bu ihtimal beni ürkütüyor.

Soğuktan donarak ölmekten, ölesiye korkuyorum. Kendime sahip çıkamamaktan, rüzgârın zayıf cılız vücudumu bir o yana bir bu yana savurmasından, bilmediğim bir kapıda uyanıp, ev sahibinden yardım dilemekten korkuyorum. Bunların hepsinden daha çok korktuğum şey ise, ev sahibinin bana acıyan bakışlarıyla beraber, yardım etme ya da etmeme düşüncesini gözlerinden okumak, bunu okuyacak kadar uyanık olmak.Ya görmesin gözüm hiçbir şeyi, bana ne kadar acındığını, o gel-gitleri görmeyeyim. Ya da kimsenin kapısında uyanmamayım, kendimi sahipsiz, kimsesiz bilmeyeyim. Tek sahibi ben olayım bu ruhun, başka hiçbir ruha esir etmeyeyim.

Bir yandan da ölesiye ona sığınmak istiyorum, yanında olmak istiyorum O’nun. Battaniyenin altından elimde sıcak çikolatamla seyredeyim dışarıda kar yağışını istiyorum ve biliyorum özlenen o kış bir tek O’nun yanında olacak, bir tek O’nunla iken kendimi battaniyesine sokulmuş gibi hissedeceğim, kitabımı okumanın, içeride, evde, yuvamda olmanın huzurunu doyasıya yaşayacağım. Eğer yine de kışım zorlu geçecekse bir tek onun kapısında gözlerimi açayım, ama yine de onun gözlerindeki acımayı hiç ama hiç görmeyeyim, görmeyecek kadar baygın olayım.Bir kışı da atlatacağımı umut ederek soruyorum;Bir ruh hem isyankâr, hem de aynı zamanda itaatkâr olabilir mi?