Önce utanmayı öğrettiler bana. Gülüşlerimi kilitledim içimde bir kutuya. Biraz aralık bıraktım, çok da somurtmayayım diye… Vur deyince öldürecek değildim ya! Aşırıya kaçmadıktan sonra gülmek onların bile onaylayabileceği bir güzelliğe dönüşebilirdi pekala.
Başka küçük kızlara da kahkahaları yasaklamışlar mıydı bilmiyordum. Arkadaşlarıma soramazdım ki anneniz size çok güldüğünüzde ayıplayan bakışlar fırlatıyor mu diye? Yaşantımın o dönemini hatırladığım her seferinde bir hamur görüntüsü peyda olur zihnimde. Annem kurabiye yapıyordur. Yağı, mayası her şeyi dört dörtlük bir hamura dönüştürüyordur elindeki malzemeleri. Sonra o hamuru da başka bir şeye dönüştürecek, kendinin tayin ettiği şekiller verecektir ona özgürce. İşte o yılları hatırlarken o kurabiyelerin yerine geçiyordum kısa bir süre için. Beni de onlar gibi zihnindeki bir resme uyarlamaya çalışan bir anneyi buluyordum annemin kolları sıvalı, üstü başı una bulanmış o görüntüsünde.