Oraya dokunma sakın! Görmüyorsun sen… Ama çok derin bir yara var aslında orada. Biliyorum, o mesafeden bana ellerinle dokunamazsın. Ama kelimelerinle pekala yapabilirsin bunu. Görünmez yaraların en büyük düşmanıdır çünkü kelimeler…Sana çocukluğumu hiç anlatmadım. Bu yüzden bilmiyorsun, içimdeki yarım kalmış o çocuğu. Senin için çocukluk, kahkaha ve oyundur sadece… Büyük olmaktan yorulduğunda, kaçıp kaçıp saklandığın içindeki o sıcacık sığınaktır.Bu yüzden, sevdiğin kadına en çok ondan söz etmek istersin. O’nun gözlerinde beliren o gölgeye bir anlam veremez, kelimeleri gönlünce sıralarsın ard arda. Herbirinin bir ok olup yüreğine saplanışını hiç görmeden…Oysa o kadın, yüreğinin en nadide köşesinde yarı çocuk yarı kadın birini saklar binbir özenle… O yarımlardan hiçbir zaman bir bütün oluşturamamıştır. Ne çocuk olmuştur, ne kadın… Bu yüzden de bir çocuğa ait tüm hikayeler yarımlığını hatırlatır O’na… Canını acıtır.İşte sevgilim, bu yüzden kırılma bana lütfen! Çocukken oynadığın o oyunların çoğunu hiç oynamadım ben. Bu yüzden içimdeki o yarı çocuk, hala kıskanıyor koşan çocukları.Sen anlatmaya devam et lütfen! Birazdan gider O nasılsa. Başbaşa bırakır bizi. O zaman, anlattığın o çocuğu kıskanarak değil severek dinlerim. Hatta kalbimde, tam seninkinin yanında kocaman bir yer de O’na açarım belki.