bildirgec.org

kadın hakkında tüm yazılar

HAYATA ÇELME ATMAK….

zeyynep | 27 August 2007 12:48

Okuduğum yazılarda mutsuzluk ve hüzün ön planda aşklar ve terkedilişler. Bazı yazılarda intahardan bile söz edilebiliyor.Oysa hayata tertemiz bomboş bir beyaz defterle başlarken istemeden de olsa o defterde karalamalar da yapıyoruz. İşte hayata çelme atmak ve ömür boyu yaralanmak burda başlıyor.Neden olduğunu ben bile bilmiyorum. Sadece istediğim bize sunulan yaşantımız içinde mutlu olmak,kendı kendımıze çelme takmamak… Düştük mü kalkması zor oluyor. Kadın veya erkek için demiyorum .Birey olarak, insan olarak hayata pozitif bakarsak hayat defterımızde daha çok temiz ve az karalanmış sayfalar olacaktır.En azından ben öyle düşünüyorum.

Hayatın ÖZ’ü…

darjeeling | 21 August 2007 09:37

‘Sokak karanlık ve yanımdan gülen insanlar geçiyor. Yüzlerini seçemesem de sesleri yetiyor. Mutlu bir çift.. ‘Peki benim mutluluğum nerde?’ diye iç geçiriyorum, kimse duymuyor..
O daracık, nefret ettiğin yokuştan çıkıyorum kimbilir kaçıncı kez. Üzerime doğru son hızla bir taksi geliyor, ezdi ezecek çekilmesem. Yerde ölü bir güvercin görüyorum. Bütün güzelliğiyle yatıyor. Biz de öldüğümüz anda bile güzel değilmiyiz, aynen öyle.. Eve gidip kendime hazırlayacağım içki kadehinin arzusuyla yanıp tutuşuyorum. Birazdan yanından geçeceğim arabanın içindeki sarışın yelloz bana kötü kötü bakıyor. Kimsenin yüzü asık olamaz mı, ağlayamaz mı? Neden bana öyle bakıyor?
Yol bitsin istemiyorum inan. Ne olacak ki yol bitince? Bu dar, pis kokulu yol bitti diye sevinmeyeceğim çünkü eski püskü evime varacağım sonunda. Hem yürürken insan huzurlu oluyor. Bir tek yürürken ve senin yanındayken bu huzuru buluyorum. Şimdiye dek gerçekleştirdiğim ve gerçekleştiremediğim tüm hayallerim geliyor aklıma yürürken. Gerçekleştiremediklerim daha fazla inan. Bu canımı sıkıyor biraz. Geçecektir diye teselli ediyorum kendimi. Başarırım bir gün. Hep umutluyumdur bilirsin. Ve inan apartmanın önüne geldim sayılır. Bildiğimiz o pis koku yayılıyor dışarı. Pis apartmanımın pis kokusu. Geldiğim gibi posta kutusundaki telefon faturasıyla karşılaşıyorum. Bakışıyoruz bir süre. Almasam diyorum, ödemesem, öylece kalsa, bende evde gebersem, çürüsem, kokumdan evi bassalar, sonra da götürüp bir güzel gömseler. Tabi olmuyor bunlar alıyorum faturayı. Hani şu senin yardım etmesen ödeyemeyeceğim faturam. O da diğerleri gibi çantayı boyluyor. Geldim,dairemin önündeyim. İnan buraya gelmeden önce sahile gidecektim biraz, turlayacaktım ama korktum nedense.. İnsanlardan, hemde bu saatte. 9’da. Sonuç? Muhteşem sarayımla başbaşayım. Hizmetkarlarım oradan oraya koşuşturuyorlar. O diyor ‘ben hizmet edeceğim’ o diyor ‘ben’! ‘Durun’ diyorum, ‘ben yemeğimi kendim’ alırım. Ahh şu esprilerim.. Girer girmez votka koydum, en Rus’undan. Bakarsın yarıya indiririm bu gece, yarın da gerisini ,ohh mis..
Bilgisayarı açıyorum. Müziği açıyorum. Teoman ‘gemiler’ çalıyor. Dinle arka arkaya 50 kere,bak ne hale geliyorsun. Seni arayacaktım cepten ama aramadım. Sen merak et istedim beni. ETMEDİN. Arayıp eve vardığımı söylediğimde ruhsuz ve tadsızdın. Film izliyordun, bölmüştüm,sözlerin küfretmese de ses tonun bana küfrediyordu, biliyorum. Kapadım telefonu. Daha 40 dakika oldu,başım güzel dönüyor. Bak bir gün daha bitiyor. Şurda 2 saat sonra yatarım ben ya da sızarım. Çabuk geçiyor günler. Bak biri daha bitti. Keşke bitmese. Keşke 25 Eylül 2007 gelmese. Keşke ayrılığı tadacağıma bilincimi kaybetsem. Hiçbirşeyi ve sana olan aşkımı hatırlamasam. Kendimi bilmesem.Sorarak öğrensem, seni beğenmesem. Tipini, ruhunu,karakterini,gülüşünü,gözlerini beğenmesem. İnsan hep imkansızı ister, ah bu ben…
Senin yanından ayrılışım 1,5 saat olduysa evde de 1 saat geçirdiysem, bak bu, sensiz geçirdiğim 2,5 saatin özeti. Nasıl sıkıcı ve boğucu anlayamazsın. Sanki birlikte geçirdiğimiz güzel günlerin acısını çıkarıyor biri benden. Sanki birileri benden nefret etti, beddua etti ve mutsuz olmamı istiyor. Varsa öyle biri ve her kimse evet mutsuzum. Sensizlik damarlarımda, kan yok, alkolle besliyorum. Ve bu, daha yazacaklarımın başlangıcı’ dedi kız romanı için aldığı deftere bakarken ve romanının ismini koymaya karar vermişken:
‘Hayatın ÖZ’ü…..’

hayal!!!

uuuucar | 20 August 2007 10:33

bir hayalim var ama onun bana gelmesini bekliyorum.oysa normal olan benim ona gitmem fakat ben beklemekle yetiniyorum.siz şimdi diyeceksiniz ki “çok beklersin.beklemekle gelseydi herkes beklerdi.peşinden koşmalısın” gibilerinden şeyler yazacaksınız ama ben her zaman ki gibi bunları önemsemeyeceğim.aslında beklememin en büyük nedeni garip bir şekilde onun bana geleceğine inanıyorum.yani bunun nasıl olabileceğini bilemiyorum ama eninde sonunda o hayal beni bulacak ve işte o zaman ben hayalimle göklere uçacağım.ben şimdilik hayalim geldiğinde onu mutlu edebileceğim şeyleri düşünüyorum ve onu mutlu edebileceğime inanıyorum.hayalimi bekliyorum çünkü bugüne kadar nasıl olduğunu bilmediğim şekilde ve hiçbir çaba harcamama gerek kalmadan istediğim birçok şey oldu ve bunun da olacağını biliyorum.olmazsa da yeni hayaller kurup yoluma devam edebileceğimi de biliyorum çünkü ben hiçbir zaman hiçbir şeye ölümüne bağlanmadım ve bağlanmamda.aslında istediklerimin bana gelmelerinin ardında kısa süreli olarak yaşamımı ona göre şekillendirip ona bağlandığımı düşünüyorum fakat zamanla sıkılmaya başlıyorum ve umursamıyorum o hayalleri çünkü benim için

kıskançlık

makaleci | 16 August 2007 09:22

Kıskançlık…

Kimine göre kararında olursa zararsızmış. Ne yani yemek mi yapıyoruz, baharatı çok kaçmasın diye bir dip not mu ilişkilere bu tavsiye?

Bir insan ya kıskançtır, yada hakkaten değildir…

Ben hiiiç kıskanmam şekerim diyenlere temkinli yaklaşıyorum. Evet var böyle bir azınlık ama herkesin dilinde olunca bu cümle, insan soru işaretini de koyuyor cümlenin yanına…

Çok kıskanmak paranoyak yapıyor, araştırmaya göre..
Bence de aşırı bir kıskançlık sergileniyorsa, huzur ve rahat kaçırıyorsa bu meret, hastalıklara ulaşmak sürpriz olmayacaktır.

“Kedi” özledim seni-2

aggali | 15 August 2007 13:46

İşte “kedi” ile arkadaşlığımız böyle başladı. Evet kediciğim, seni özledim, ama ardan geçen zaman senin bana olan duygularını köreltmişti. Tabii bu zamanın nasıl geçtiği de önemli,senin bu zamanı nasıl geçirdiğini bilmiyorum, neler yaşadığını da.

Mutluluk herzaman insana altın tepside sunulmuyor, arada ayrılıklar ve gözyaşı da sunuluyor çoğu zaman sevgili kedi. Son buluşmamızda bana ” bencil” olduğumu söyledin. Evet seni sevmek konusunda bencilim, bunu itiraf ediyorum.

Sana açıklamaya çalıştım, ama bana inanmadın. Çünkü sen de benim yaşadıklarımı bilmiyordun. Ama garip bir tesadüf bizi karşılaştırmasaydı da ben senin izini bulmuştum zaten. Sadece yeterli cesareti toplamaya ihtiyacım vardı.