bildirgec.org

kadın erkek hakkında tüm yazılar

lâf

astral | 20 February 2008 14:44

‘Lafla adam olunsaydı, en erdemli insanlar politikacılar olurdu.’

dedim. Özel’in olsaydım, mücadele ederdin, sahiplenirdin, benim seni sahiplendiğim gibi. Kızıyorum hem sana hem bana. En çok da, kendime.

Sana kızıyorum sahiplenmediğin için. Kendime kızıyorum, seni sevdiğim, düşündüğüm, aradığım, özlediğim için…

Ev bomboş geldiği için. Alışmakta zorlandığım için. 4 ay öncesine dönmeyi isteyip de zorlandığım için. Antidepresan almadan gün geçiremediğim için.

Serzeniş

jansetkaravin | 22 April 2007 18:38

Şimdi, sana 'gel' demek ne mümkün!
Yorgunum…

Şimdi, sana ‘gel’ demek ne mümkün! Kapatıp gözlerini, terket bedenini; güvendesin, yokum artık…
Şimdi sana, herşeye rağmen yaşanan ve tortusu zamanın dibine çöken, ‘dön’ demek ne mümkün! Bakışlarındaki memnuniyetti beni sana iten oysa aşkının son hecesi sabahın dördünde bukağılıymış; bilemezdim…

başkalarının hayatı/Florian Henckel von Donnersmarck

astral | 30 March 2007 02:00

Florian Henckel von Donnersmarck’ın yönetip senaryosunu da kendisinin yazdığı filmde, Martina Gedeck, Ulrich Mühe, Sebastian Koch, Ulrich Tukur başarılı oyunculuk çıkardılar.

Filme giderken içine kapanık, anlaşılması zor bir film sanırım dedim. İlk sahnesinde aldı beni oysa. Aşk, ihtiras, yalnızlık, sistemin tutsakları olmamızın sorgulanması, kaçış yollarının analizi, bir istihbarat memurunun dinleme cihazıyla başkalarının hayatını dinlerken tüm hayatı ve kendini sorgulaması.

Adamın kadını sevmesi. Kadının sevgisi, sevgi miydi düşüncesi… Peki, öyle bir sistemde nasıl olabilirdi diye yorulmak…

ilişki testleri

asiti kacmis kola | 15 March 2007 16:37

dokunuş
dokunuş

kadın dergilerinin hayatımıza kattığı en büyük değer(!)lerden biri olan ilişki testleri, ister reddedin, ister kabul edin, bir çok insanın hayatında büyük öneme sahip.
“karşı cins nasıl tavlanır”, “ne kadar seksisin”, “kıskanç mısın”, “seni gerçekten seviyor mu”, “platonik aşık mısın”, “yeni bir ilişkiye başlamaya hazır mısın”, “mükemmel bir çift misiniz” gibi çeşitleri olan bu testler birçok insanın iişkilerini nasıl yönlendireceklerini belirleyen en önemli faktörlerden biri.
peki neden bu testleri yapmaktan inanılmaz haz duyuyoruz? çünkü etiketlenmeyi, kategorilere ayrılmayı ve birilerinin bizim adımıza karar vermesine bayılıyoruz.
bu yazıyı yazarken içeriği salt aşk testinden oluşan 1 siteye göz attım ve bazı testleri yaptım.
işte sonuçlar:
seksi misiniz testinin cevabı:
“Bize göre siz bir seksilik abidesisiniz. Verdiğiniz cevaplar şunu gösteriyor ki, insanları fiziksel özelliklerinizle olduğu kadar, bakışlarınız, tavırlarınız ve hatta duruşunuzla kendinize hayran bırakıyor ve etkliyorsunuz. Seksi olmak için çaba sarfetmiyorsunuz, ama bu sizin için bir tarz haline gelmiş ve sizinle bütünleşmiş. Ne yaparsanız yapın, seksi olduğunuzu sizde biliyorsunuz, başkaları da. Seksisiniz işte, bununla şu anda da gurur duyduğunuzu görür gibiyiz. Seksi şey nolacak?!? :)”
iyi öpüşüyor musunuz sorusunuz cevabı:
“Wooooow…!!! Öpüşmek ve öpüşme sanatı konusunda üstünüze yok. Sevgilinizi öperken onu nasıl bulutların üstüne çıkartabileceğinizi çok iyi biliyorsunuz. Sizinle her öpüşmesinden sonra kendine gelmek için zamana ihtiyacı oluyor ve her seferinde size bir kez daha aşık oluyor. Onu bir kez de bu testin sonucuna ortaklık ettiği için öpmelisiniz. :)”
işte 1 kez daha soruyorum: insanlar neden sever bu testleri? sonuçlardaki verilen “gaz” buna en iyi cevap sanırım. insan reklamdaki gibi “ben neymişim be abi, aaa, aaa, aaa” diyor.

patrick süskind- koku

astral | 27 February 2007 13:21

Ey hat!Koku vizyona girmiş. Rahat bin kitap okumuşumdur. Klasiklerin çoğu hafızamdan silindi. Koku kaldı. Daha okurken görmüştüm her sahnesini.

Nefis bir dili vardı ve etkileyicilik. Kokunun duymanın etkileyiciliğine kapılmıştım iyi koku alan biri olarak…

‘Ey hat! Koku vizyonda’ dedim kardeşime. Acil gitmeliyiz!

Acaba kitabın tadını verir mi?
Veremez dedi içimde bir ses. Kitap o kadar güzeldi ki, o lezzet zor dedi. Oysa umarım o lezzeti verir diyerek tuttum sinemanın yolunu…
Romanın arasında kaybolduğum gibi kaybolacak mıydım, filmin arasında akıp gidecek miydim, dim, dim???….???
Çok sevdiğim bir adamı ilk defa koklarmış gibi tat aldım ilk iki saatten. Son yarım saati saymazsam romana yakın bir tat aldım. Son yarım saatte yönetmen saçmalamış, velakin romanın güzelliğini alamadı. Kafamda katilin kim olduğunu anladıklarında çıktım sinema salonundan ve film bozulmadan kaldı bende.

otobüsteki sanatsal muhabbet…

| 09 November 2006 16:35

otobüste binmiştim eve varmak için yan tarafımda oturmakta olan üniversiteli bir çiftin konuşmalarına şahit oldum ve ilgincime gitti paylaşmak istedim sizlerle
K-ya ben keman çalıyorum ama çok iyi değil…
E-bende ney çalıyorum çok seviyorum ney in sesini baka bir entstürman a gerek duymadan dinleyebiliyorsun
K- aaa ne kadar güzel…
E-ya biliyormusun murat kekillinin son albümü çıkmış dinledin mi..
K-hayır dinlemedim
E-ben çok seviyorum murat kekilliyi kendisi pekte çıkmıyor televizyona türkiyedeki en iyi sanatçı bence muzikleri ve sesi harika..
K- evet haklısın
tam olarak aktarmış olamayabilirim ama kelimeleri değişik vurgularla söylüyorlardı yaw efet napios gibi kelimeler kullanan şahıslar gibi..

O küçük kitapçı

astral | 04 November 2006 18:57

Sırf onun gözlerini görmek için gene o kitapçıya girdim..
O, oradaydı. Girer girmez gördü. Gördüğünü gördüm. Umut çoğaldı… Kardeşimle kitap baktık, kardeşlimin araştırması ve benim ilgi alanıma uygun kitaplara baktık. Sorduk. Sohbet imkanı doğurduk. Doğurdu. Nereye gitsem oraya geldi. Gözlerimde mutluluk ışıkları belirdi.. ‘Kahve içer misiniz?’ dedi. ‘Olur, sağol’ dedim. ‘Ne demek, bir daha iste, bir kahve daha koyayım’ dedi. Yüzsüzlüğümü ortaya çıkarmaktan çekinmeyerek ‘Umarım o da dışarı da bir yerde olur.’ dedim.

Biraz sohbet biraz kitap kurcaladıktan ve kredi kartımın limitini dolduracak kitap aldıktan sonra ruhumdan kırıntılar bıraktıkarak çıktım o küçük kitapçıdan. Ondan. Bakışlarından. Umut etmekten..

KAVURAN

astral | 15 October 2006 23:30

içimi kıyan tüm yağmurlar
aynı hasatın tohumuymuş…
bilmez dediler
dinlemedi gözlerim

sevmez dediler
-her zaman ki gibi-
gündoğumunda çıkar acısı
din le me dim

ağladım
geceler boyu

kime
kendi salaklığıma

31.ağustos’05