otobüste binmiştim eve varmak için yan tarafımda oturmakta olan üniversiteli bir çiftin konuşmalarına şahit oldum ve ilgincime gitti paylaşmak istedim sizlerleK-ya ben keman çalıyorum ama çok iyi değil…E-bende ney çalıyorum çok seviyorum ney in sesini baka bir entstürman a gerek duymadan dinleyebiliyorsunK- aaa ne kadar güzel…E-ya biliyormusun murat kekillinin son albümü çıkmış dinledin mi..K-hayır dinlemedimE-ben çok seviyorum murat kekilliyi kendisi pekte çıkmıyor televizyona türkiyedeki en iyi sanatçı bence muzikleri ve sesi harika..K- evet haklısıntam olarak aktarmış olamayabilirim ama kelimeleri değişik vurgularla söylüyorlardı yaw efet napios gibi kelimeler kullanan şahıslar gibi..
yorumlar
Murat kekilli hani şu ” bu akşam ölürüm” değil mi?:)) ich finde sehr interessantBenim bildiğim ney üfleyen biri asla ney çalıyorum demezzzNeyse ..untouchable ben senden gmail davetiyesi istesem ??
peki…davetiye verebilirim.. evet murat kekilli o insan…
yazının amacını anlamadım. sanat camiası zevksiz demeye mi geliyor? her eline enstürman aln sanatla ilgilenmez ya da sanatsal düşünemez diyelim
yazının amacı sadece bir paylaşım bir yere gönderme yapmıyor sadece ilginç gelmişti bana sizlerle paylaşmak istedim huruki insanı…
“otobüste binmiştim eve varmak için”, “ilgincime gitti”, “murat kekilliyi”, “kendisi pekte çıkmıyor televizyona”…şimdi bu alıntılara bakarak, bu yazıyı yazan şahsın da anadilimize olan savrukluğunu “ilgincime gitti” diyetarihe not düşmek gerekir her türlü sözel agresyonu göz önüne alarak…senaryodaki kişilerden E, “ney çalıyorum” diyorsa, onun tez elden elindekini bir kenara koyması gerekir.ney çalınmaz, üflenir. neyin felsefesinden uzak biri söyleyebilir bunu ancak.ve de E adlı hayali küçük E adlı zatın, murat kekilli’yi “sanatçı” olarak değerlendirip, sesini “harika” olarak kabulü E’nin müziğin m’sinden prozodinin de p’sinden anlamadığını göstermektedir.sözcükleri bu kadar berbat telaffuz eden birine “sanatçı” denmesine aslında şaşmamak gerek.bu memlekette at izi it izine karışmış, .ok da marmelatla karıştırılır olmuştur.ney ile m. k. ne kadar alakalıysa, münir nurettin ilebongo da o kadar alakalıdır.anadilimizi yazarken azami itinayı esirgemeyelim lütfen.
Sayın Naylon Vicdan;anadilimizin hatalı kullanımları konusundaki serzenişinize katılıyorum ama keşke aşağıdaki cümleniz de aynı serzenişten nasiplenseymiş.
Eleştirimi mazur görün lütfen. 🙂
sayın naylon vicdan insanı kesinlikle haklısınız da elbette fil hakika görmüş olduğunuz ince nuanslardan dolayı sizi tebrik edip kutluyorum ama kesinlikle haklısınız türkçeyi katletmeye hiç kimsenin hakkı yok pek tabi ama lakin benim türkçem pek iyi değil ancak bu kadar düzgün tutabiliyorum beni mazur görün olur mu…
untouchable;1- E insanı hakkındaki yorum sayın Naylon Vicdan’dan alıntıdır, yani bana ait değildir.2- “(…) ama lakin benim türkçem peki iyi değildir… ” şeklinde devam eden cümlenizdeki “ama” ve “lakin” sözcükleri eş anlamlı olduğundan sadece birini kullanmanız yeterliydi. Şayet bu basit dil bilgisine de sahip değilseniz size bir Türkçe kursuna yazılmanızı tavsiye edeceğim üzülerek.
untouchable;bakıyorum da bana hitaben yazdığınız yazıyı silmişsiniz ve benim yorumumu anlamsızlaştırmışsınız.:)
sayın Lacrimosa,eleştirinizi “mazur” (marilyn mazur’u da anmazsam çatlarım, sıkı bir perküsyoncudur kendileri) görüyorum.ah tabii! çalaklavye yazdıktan sonra, “önizleme” yapsaydım ifade bozukluğuna yol açan duble “adlı”yı çıkartırdım kuşkunuz olmasın.cümle şöyle olmalıydı: “ve de E adlı hayali küçük E’nin murat kekilli’yi…” burada “hayali küçük ali”ye bir gönderme yapmıştım da…çoğunlukla yazdıklarımı göndermeden önce okurdum amabu kez ihmal edince kendim yutmuşum salkımı!:))
:))
süpersin lacrimosa insani bütün anlatım bozukluklarından sadece ama ve lakin i mi yakadin bence daha öğretici olmalisin tüm yanlişlarimi göstermelisin off offf ne desem ki latifeden bile anlamıyor bu insanlar…
yazıyı sildim çünkü lacrimosa insanı fark ettim ki alakasız yazmışım siz naylon vicdan insanının yazdıklarını yazmışsınız bende anlamsız buldum yazdığımı ama siz hangi ara yazmışsanız çünkü ben 5 dk içinde silmiştim tekrar okuyunca gözlerimde artık iyi görmüyor ama sizin yardımlarınızla türkçemi geliştireceğime inanıyorum vede naylon vicdan insanının yardımıyla sağ olun var olun vel hasılı kelam mükerrer defalar bu hatalar umarım başka bir yerde dururlar…
Anadilinizi geliştirmek sizin için bir külfet olmasa gerek.Başarılarınızın devamını dilerim.:))
sağlıcakla kalın lacrimosa insani…
Murat Kekilli…hhahahah…Adam Avrupa’dan müzisyen çağırıyor ben Türkiye’de çok ünlüyüm diye.Tabi adamlar çok sağlam müzisyenler..Ardından bu adamlara çok az bir para verip geri yolluyor ve albüm yapıyor….:)))))..Böyle de kazık atılmaz ki yaa…Beni çağırsa çalmam artık yani..:)
neşelendirdin beni darkage insanı sağolasın..
konu ilgisiz mi ilgisiz yerlere kaymış vaziyette.biz çılgın ve de anadilini adam gibi kullanamayan türkleresas konudan uzaklaşmakta çok mahirizdir.buraya; yani “hafif”e yazanların içinde ifadesi derli toplu ve imla kurallarına bihakkın vakıf çok az kişi var.küçük harfle yazmak kolay ve seri olduğu için tercih edilmekte elbette. “anti parantez” değil, antr parantez belirtelim bunu.untouchable zen kardeşimiz kendine göre bir “tenakuz”a dikkat çekmek istemiş mütevazı bir şekilde.kendi adıma meramını da anlamış bulunmaktayım.tabii ki, meramını yazıya dökerken memleket sathına yayılmış bulunan anadilini yazma hususundaki eksikleri ortaya çıkmış. olabilir.bunu da münasip bir dille kırmadan yazdık.daha fazla uzatmaya gerek yok.okullardaki mefailün failatün takıntısından kurtulmak lazımdır.dünya edebiyatına kafa tutacak yazarlarımızı ve dilimizi sevdirmek milli eğitim’in tek derdi değil maalesef.oy potansiyellerini sulayacak işlerle ilgilenmekten…şiveli türk dili öğretmenleri de cabası!anlı şanlı köşe yazarlarımız, akademisyenlerimiz bile -de ile-da eklerinde, dahi’lerdeki faulleriyle, “olumlu katkı” gibi ucubelerle yazıp konuştuklarına göre “ört ki ölem” diyoruz…haydi çocuklar okula!
teşekkür ederim naylon vicdan insani özellikle tenakuz kelimesini kullanmanızdan pek memnun oldum türkçe yi kullanmada hassasiyet gerektiğinin farkındayım özellikle ekler bağlamında yanlışımında farkındalığı içerisindeyim bunun uzatılmasını biraz lutufkar ve latifkar bir şekilde sineye çektiğimden hafif meşrep iki kelam edeyim dedim ayrı bir derdimde vardır ki dil hususunda o da çok geniş bir dil olan türkçemizin gün be gün ingilizce fransızca da kullanınan kelimelerle terimlerle kirletilmesi tabi bu hususta bana laf düşmez çünkü dil konusunda yetkin biri değilim ama insanın anlatmak istediğini en iyi şekilde anlatabileceği bir dil olduğunu biliyorum türkçenin son diyeceğim bu mizaç itibariyle biraz marazlı ve de kiraz ı seven biriyim ahu tuğba nın dediği gibi size saygı duyuyorum…
önemli bir adımı atmış bulunuyorsun untouchable zen insanı.antr parantez; senin rumuzların sonuna eklediğin “insanı” tam(am)laması çok hoş!o adım şudur: bilmediğini biliyorsun. bu, çok önemli bir erdemdir.ve bu memleket, bilmediğini bilmeyenler cehennemidir.bilmediğini bilmemekten neşet eden kof bilgiçlik, küstahlık ise en felaket şeydir.leyla erbil, hilmi yavuz (arapça ve farsçaya hakimiyeti göz kamaştırıcıdır), enis batur, sabahattin ali ilk elde aklıma düşenler…bol bol oku sevgili untouchable zen insanı…sevgi ve selamlarımla…
Ben bu rumuzların sonuna getiriler “insanı” tamlamasında, kişinin kendi saygısızlığına defalarca kayıtsız kalışını görüyorum. Gereksiz bir üslup yaratma özentisinden başka bir şey değil!Sayın untouchable zen;kişilere sadece rumuzlarıyla seslenmeniz kafi. Gereksiz bir saygısızlığı sürdürmenizin hiç lüzumu yok. Kendinizi geliştirmek adına attığınız adımın daimi olmasını dilerim.Saygılar…
lacrimosa insanı insan sıfatı neden size bu denli tiksinç gelmekte bunu anlamakta zorlanıyorum kendinizin nasıl görünmeniz gerektiğini veyahut nasıl çağrılmak istediğinizi size hayran olan yeğenlerinize söylemeniz daha makuldur uslubumda bir şeyler yaratma durumu yoktur beni tanımadığınız halde bu şekilde konuşmanız üzücü ki sizin gibi atatürkçü bir insana yakışmayan bir durum bu lütfen farklı açılardanda bakabilin duruma ki size sorarım neden bu kadar takılıyorsunuz insanı kısmına şimdi size neden insan dediğimi açıklardım ama bu çok komik olurdu sanırım neyse latife yaptığınızı düşünerek bende saygı duyuyorum size ahu tuğba nın dediği gibi…
Sizi tanıyor olmam gerekmez. Üslubunuz sizi tanımama gerek bırakmadı zaten. İnsanlara kullandıkları isimler haricinde isimlerle hitap etme hakkını kimse kimseye vermez. Ayrıca bir şeylerin bana tiksinç geldiği falan da yok. Sadece hitap tarzınız hoşuma gitmedi ve bunu dile getirdim.Ben de size saygı duyuyorum -“de”nin bağlaç olduğunu bilerek- ama Ahu Tuğba’nın dediği gibi değil, kendim olarak.Saygılar.
atatürkçü bir insana yakışmayan nedir? pek meraklandım 🙂
Türkçe’yi düzgün kullanmaya çalışıyor olmak sanırım.:)))
ataürkçü bir insana yakışmıyor çünkü insan kavramı güzel bir kavramdır onu aşağılık ve de alay etme gibi düşünülmesinde art niyet arıyorum ve bana sunulan art niyetin sahibinin kendisi olduğunu düşünüyorum pek sevgili lacrimosa insanı konuyu uzatmaya gerek yok uslubum sizi rahatsız edebilir benle de diyaloğa girme zorunluluğunuz yok ben kendi halinde bir insanım sizin kadar entellektüel birikimimde yok hem türkçeyi bile düzgün konuşamıyorum ama gurur duyuyorum bu ülkede bulunduğum için ve çok seviyorum hayatınızda başarılar diliyorum ve normal saygılar size ahu tuğbasız benbey insanı sizinde ahkamlarda gerekli yerlerde girişleriniz hoşuma gidiyor eğleniyorum yazdıklarınızı okurken sağlıcakla kalın sizdeben hepinizi seviyorum bana sunulan art niyet ve saygısızlık atfedilen şeyler kişinin aynasıdır bence yapmış olduğum latifelerden de kısamam kimse kusuruma bakmasın esen kalın…
ya ben? ya ben?.. naylon vicdan insanı?..untouchable zen insanı, sen aldırma buradaki “polemiklere”…şu fakir “naylon vicdan” ne galiz küfürler yemiştir, köpekli gölgeli şarkıya yazdığı taslak yazısıyla..ama bıçkın ve de felek çemberlerinde dönme dolap oynayan kopillerin hacamat kültüründen neşet eden fırlamalıklarının kof çizgisinde müşahhaslaşan eşhasın gılırının keyfini sürdüğü, bu tür sanal rahatlama divanlarında huşuylazihinsel gerdekler içinde olduğu da tespit edilmiştir.sıkma canını, okşa sırtını… kedinin canım… belki de köpeğinin…zamanında benim düştüğüm hataya düşmeyesin…yazılanları “aşırı” ciddiye alma, eğlenmene ve öğrenecek birşeyler olduğunda da öğrenmene bak!
ağzınıza sağlık naylon vicdan insanı anlayabildiğim bir dili konuşan biri görmekten ne kadar bahtiyar olduğumu söylesem hüsnü şinazlık yapmış sayılmam ahvali teşekkülün ard niyetlerinin beni yıldırmadaki takdirleri ancak bir sinek yumurtasının tavaya kırdığınızda yaydığı kokunun burnunuzda yarattığı koku kadar oldu bende vel hasılı kelam hassasiyetinizden ve latifelerimin algılanmasından duyduğum huşuyu dile getirerek huzurdan ayrılıyorum selamlar olsun size sağlıcakla kalın…ama biliyoruz ki bu hassasiyet yağda kızartılmış bir yumurtayı paylaşan iki kişinin son lokmayı birbirine bırakması gibi görülsede bu ancak o kişilerin cahilliğinin ve ayinesinin buğulu bir camda tezahürü olur ama mazur görmemiz gerekir ki latifeden anlamayanlara ancak kızılcık değnekleriyle karşılık verilebilir çünkü hassasiyeti olmayan insanlar ancak birbirine kalaslarla saldırabilir en basit ifadesiyle neyse çok konuşmak istemiyorum sıkıldım yine…
Naylon Vicdan ve untouchable zen;eski Türkçe’yi kullanmaktaki başarınız gözlerimi yaşarttı doğrusu. Aynı dili paylaştığım ülkenin evlatlarının yazdıklarını okurken Osmanlıca sözlük kullanma gereği duymak ne acı. Entellektüel(!) bir hava içerisine sokmak istediğiniz ağdalı cümlelerinizdeki alay çabası gerçekten çok gereksiz. Dilimiz, anlatılmak isteneni en öz biçimde anlatmaya yarayacak biçimsel yapıya sahip zaten. Kısa ve anlaşılır cümleler kurmanız size entelliğinizden hiçbir şey kaybettirmez.Mümkün mertebe noktalama işareti kullanmanız dileğiyle,saygılar…
kıymetli Lacrimosa,lüzumsuz bir münakaşaya (polemik, dersem anlarsınız di mi?) yelken açtıracak üfürükten tayyare yorumlarla neşemi artıran kelime öbekleriniz, göbeğimin ritmik salınımlarıyla o kadar mütenasip, yazabilmemin imkanı ihtimali yok filhakika!siz çok yaşayın e mi, muhterem Lacrimosa! “nick”inizi de güzel türkçemizden seçmiş olsaydınız bahtiyarlığım daha bir irtifa kazanırdı amma… neyse efenim… o kadar kusuru onur erol’a bırakalım bari!Lacrimosa’nın telaffuzundaki musiki gayet hoş el hak!belki de bundan kelli bu “frankafon” “nick”i münasip buldunuz kendinize, bilemoorum!pek muhterem Lacrimosa, sizin de tembelliği kutsayan, baskıcı, zora gelmeyen, dil zenginliğine bihaber haliniz benim gözlerimi yaşartmakla kalmadı, yeni neslin dilimize olan ilgisizliğinden dolayı bedbaht halim tavana vurdu.yani; “peak yaptı” demek istoorum!art niyetli yaklaşımını gördüm. beğenmedim. savcı, jüri, hakim rollerini bir batında canlandırma hatasına düşmüşsün.iyi niyetli olmadığını söylemek zorundayım. neden mi?kendi adıma yazıyorum: benim öyle sahte entelliklerle falan işim olmaz!kendi sınırlarımı biliyorum. yapaylığın her türünden de bucak bucak kaçarım. okumayı ve öğrenmeyi seven her vatan evladı dilini, üslubunu zenginleştirmeyi, renklendirmeyi benimser zamanla.dile meftunsa… vurgunsa yani… aşıksa diline…osmanlıca, latince, farsça, arapça, fransızca demez!dememeli de zaten. dili ne kadar kısıtlar, ne kadar kısırlığa hapsedersen sabahtan akşama ha babam”süpper be aaabii yaaa” der durursun sayın Lacrimosa!muhteşem, harikulade, harika, muazzam, enfes… yeter mi?bir daha boyundan büyük laflar etmeden ve insanların bir konu hakkında ne düşündüklerini tam anlamıyla öğrenmeden ukalalıklar yapma lütfen!toyluğuna veriyorum bu halini. cahil, cesur olur, diye boşuna denmemiş.ayrıca, hangi hakla ve hangi sıfatla; nasıl cümle kurup kurmayacağımı bana buyurabilirsin ki?!kimi, neyi, hangi kurumu temsil etmektesin de, bana sınırlar koymaya yelteniyorsun! bu ne cüret! ve ne saygısızlık!..üslub-u beyan aynıyla insandır. öğren, sonra saldır.deryayı çay kaşığına sığdırmak ne mümkün!”testinin içinde ne varsa, dışına o sızar”
Sayın Naylon Vicdan;öncelikle size saygı duyduğumu belirtmek istiyorum şahsıma yaptığınız tüm hakaretlere rağmen. Cahil, toy, üfürükten tayyare şeklindeki yakıştırmalarınızla; eleştiriye olan tahammülsüzlüğünüzü ortaya koymuşsunuz. Bunun için size bir şey diyemeyeceğim. Mizaç meselesi… Yapabileceğim tek şey göbeğinizin ritmik salınımlarına eşlik etmek olacak bu durumda.Bir hakla veya bir sıfatla size nasıl cümle kurup kuramayacağınızı buyurmadım ben. Siz buyruk olarak algıladıysanız yorumlarımı, üzgünüm bunun için de yapabileceğim tek şey ritmik salınımlara eşlik etmek olacak. O zaman ben size bir soru sorayım; siz ne hakla ettiğim lafların boyumdan büyük olduğuna karar verebiliyorsunuz? Yoksa karar merciisiniz de benim mi haberim yok! Bakın; böyle tahammülsüzlük saçan cümleler kurmak çok kolaydır, herkesin harcı bir durum yani. Ama ne yapayım, siz üslup olarak bunu seçmişsiniz. Çok haklısınız ki; üslub-u beyan aynıyla insandır.En derin saygılarımla…
“Pek çok romancının aksine ne anlattığım kadar neyi nasıl anlattığımı da önemsedim hep. Dil, edebiyatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Türkçenin katmanlarını çok seviyorum. Ne var ki, Türkçe baltalanmış, zedelenmiş bir dil. Osmanlıca mirastan, Arapça Farsça kelimelerden kurtulma adına fena halde budanmış bir dil. Benim eski kelimeler ile yeni kelimeleri harmanlamam pek çok insanı şaşırttı Türkiye’de. Kullandığım Osmanlıca kelimelere hayret ettiler. Osmanlıca kelimelerden vazgeçmediğim için beni “modernite projesi”ne ihanet etmekle suçlayanlar oldu. Ben Türkiye’de cehaletin kutsanmasına anlam veremiyorum. Bilmediği kelimeleri öğreneceği yerde, cehaletini kutsayıp Türkçeyi 200 kelimeden ibaret bir dile çevirmeye kalkışabiliyor insanlar.”yukarıdaki alıntıyı dikkatlice, sindire sindire okumanızı salık veririm öncelikle. elif şafak’tan alıntıdır.sayın “gözü yaşlı”,şahsınıza hakaret etmedim. allah herkesi benim hakaretlerimden korusun! etmek de istemem. ta ki, o kişi bana acımasızca hakaret edip saldırmasın…eleştiriye tahammülsüzlüğümü nereden çıkarıyorsunuz kuzum allah aşkına!sizin beni “entel” görünmekle etiketlemenize ne diyeceğiz?yazdıklarınıza layık bir cevap vermek boynumun borcuydu.bu adamın üslubu budur, dememiş, bana “entel görünmek” adına böyle yazıyorsun demişsiniz… bir hakarettir bu…sonra da gelmiş, mağdureyim diyorsunuz! hiç mi hiç inandırıcı değil.haklı olsaydınız da, özür dilemek zorunda kalsaydım. gerçekten…”mizaç meselesi” falan diyerek de hala laf sokma uğraşındasınız üstelik. çok yazık. mizaç meselesi değil sayın “gözü yaşlı”; bana yöneltilen temelsiz, didiklenmemiş, acele yargılara aynı minvalde cevaptır bunun adı.sanal şahsiyetime karşı yazdıklarınızı hatırlatayım mı?”entel görünmek adına ağdalı dil kullanıyorsun, türkçeyi kullanmaktaki başarın gözlerimi yaşarttı, osmanlıca sözlük kullanmak ne acı, entellektüel(!) hava…”buyrunuz lütfen…ritmik salınan göbek esprimi beğenmemiş olabilirsiniz ama o “yorum”a sadece gülebilirdim. mübalağa ettim tabii ki.”egzajere” yani…”boyunuzun büyüklüğü” şuradan geliyor… dile bakışım üzerine tek laf okumamışsınız, fikrimi bilmiyorsunuz, üslubumun yapaylığından dem vurup beni “entelllektüel(!)” görünmekle küçümsüyorsunuz, yazarken ağdalı cümle kurmadan yazmamı (rica mı ediyordunuz yoksa?) istiyorsunuz…eee?.. buna savcı, hakim ve jürilik yapmak denmez de,ne denir söyler misiniz?küfür edene küfür, saygılı-edebiyle fikrini yazıya dökene aynı saygılı-edepli karşılık, alay edip de kendinden menkuldil polisliği yapana da zengin dil kullanımından habersizliğinden ötürü “ironik osmanlıca”…herkese layığınca…üslubumun sahteliği konusunda turnusolunuz nedir ki, anında “entellektüel(!)” diye dalgaya kalkışıp, küçümseme ve kolaycı bir yaftalamayı iştahla iğneliyorsunuz…yapmayınız, etmeyiniz. ayıp oluyor.yutmam ben bu küllleri, kusuruma bakmayın.irfan külyutmaz üstadımın kulakları çınlasın!en samimi hislerimle…
İdolünüz Elif Şafak anladığım kadarıyla. Ne de olsa taklitler asıllarını yaşatır, değil mi?Rumuzumun anlamını bir nebze olsa da anlamaya çalışmış ve gayet güzel de alay konusu etmişsiniz sizden beklenileni karşılarcasına. Eleştiriye tahammülsüzlüğünüz o komik(!) ve ironik Osmanlıca göndermelerinizde kendini çok iyi ele vermiş, fazla söze ne hacet…ve hislerinizde samimi olduğunuza gerçekten eminim.Son söz olarak da sizden bir alıntı yapıyorum yeniden:
saygılar…
kusura bakmayın ama bu kadar cehalet ancak tahsille olur!pes, pes, pes! bir miktar da insaf!..demek ki, bir yazarın benimsediğim bir düşüncesini alıntılayınca o yazar benim “idolüm” oluyor öyle mi?!bu kadar mı basit düşünebilir bir insan?! yazık.elif şafak’ın “dil” üzerine olan düşüncesine katılmam onun benim “idolüm” olduğu anlamına gelmez.bu memleketteki en rezil hastalık olan “toptancı” yaklaşımıntezahürünü görmek beni oldukça umutsuzluğa sevketti.ne “taklit”i, ne “asıl”ı?!.. bir insanın o kadar laftan bu saçmalığa varabilmesi analiz etme nosyonunun sıfıra yakın olduğunun göstergesidir kanaatimce.tıpkı, karl marks’ın birtakım düşüncelerini benimseyişimin beni marksist yapmaması gibi…bunları tefrik etmekten uzak biriyle yazışmamın bir manası olmadığını görüyorum.allah çok boyutlu düşünme yeteneği ihsan eylesin size ve sizin gibi düşünenlere…lafebeliği ve ucuz demagojilerle bir yere varamazsınız.gerekçeli eleştirilerime tek laf edemeyen birini daha fazla ciddiye almak istemiyorum.kullandığım birkaç arapça, farsça kelime için sözlük karıştırmanız kelime dağarcığınızın yetersizliğini gösteriyordu ama buna tek laf etmemiştim. şimdi ettim!kullanılan birkaç “bilmediğiniz” kelimeden yola çıkıp bana “entellektüel(!) görünme” eleştirisi ve suçlaması yapmanıza ne ad vereceğiz?siz önce, kendinize bir bakın sonra benim eleştiriye tahammül noktamı tartışın.ben, eleştiriye sonuna kadar açık biriyimdir (yine burayı ve buraya yazanları aşırı ciddiye almaya başladım, hey allahım!)ama en küçük bir “ipucu”ndan genel yargılarla insanlaranokta atışı yapılmasına karşıyım.umarım atgözlüğünüzü atarsınız da ne demek istediğimi anlarsınız.devletle…
Sizler Türkçe’yi hakettiği yere getirmekle uğraşırken bu dialogdaki gerçek konuyu kaçırıyorsunuz. Buradaki şifreyi çözerseniz konunun sanatla alakası olmadığını anlarsınız. Otobüste topluluk içinde açık açık nasıl konuşsunlar herşeyi.