bildirgec.org

kaçamak hakkında tüm yazılar

Dişi Sinek

mavilikler | 10 June 2011 11:04

“Deniz olan bir yere gitmek istersin sanmıştım.”

Bir sitem mi saklıydı sesinde? Her zamanki anlayışlı koca ifadesini azıcık da olsa gölgeleyen o şey herneyse cansıkıcı bir şey olmalıydı.

Meltem kocasını iyi tanımanın verdiği sezgiyle sesteki bu çatlamanın daha büyük çatlamalara yol açabileceğini anladı ve en tatlı sesiyle “Hayatım, istersen gidebiliriz.” dedi.

Bikinili kızlar hayalinde resmi geçit yapsalar da o şimdi gerçek bir dünyanın tam ortasındaydı. Gerçek şeylerden söz etmeliydi öyleyse. Gölgelerle savaşmaya niyeti yoktu.

Kaçamak…

alfixdeniz | 19 August 2010 10:04

Adam çıkarken, mesaiye kalacağım geç gelebilirim dedi. Ceketini giydi, çantasını aldı, kocaman bir öpücük kondurdu kadına, çıktı. Az sonra araba çalıştı, sesi gittikçe uzaklaştı.

Bir eli direksiyonda, bir eli telefonda,
-Alo ! Sevgilim geliyorum dedi adam. Bu gün seninim…

-Canom dedi adam, bilmem evde eşine böyle der miydi?

-Efendim, delikanlım dedi kadın. Bir taraftan eli adamın elinde, gözlerinin içine bakıyordu. Adam elini kurtarıp vites değiştirdi, ince, uzun dağ yoluna sapmışlardı. Etrafta yemyeşil bir orman denizi, manzara şahaneydi.

santral taklidi

astral | 20 February 2010 17:22

Ne zaman bu şehirde iki üç kalsa patlıyor, elektrik santrali taklidi yapıyordu.

Oysa yapmasına gerek yoktu. Zaten yapısı oldukça mesafe koruyucu bir çember içeriyordu. Dedim ki, bu adam bu kadına katlanamıyor. Bir adam şehir dışından geldiğinde, çok yorgun olsa da, bal börekse ve buradayken sinirli oluyorsa bu kadının yüzüne katlanamıyordur.

Şu gitse de kimle birlikte oluyorsa olsa diye geçiriyorum içimden. Var bunda bir şey. Banane. Banane olur mu? Bunun tavrı siniri aynen yansıyor.

Koruyucu kalkan mıyım ben? Şu kadınlar, rahatlatıcı nice kadınlar ne kutsal varlıklarmış onlar. Bal oluyormuş kimi insanlar. Töreler de pek iş görmüyormuş, insanın ruhuna hizmet eden gerekliymiş. Kimilerinin ruhu neresinde bilinmez ama bilen biliyor demek ki. Bu şehirde bu ruh eror veriyor, olan bu.

corbis.com
corbis.com

Adam her zaman tertemiz ve karizmatik, hoş kokulu, çok hoş. Sanki kokuya tav olunurmuş gibi kimi zaman. Ki, kimileri de oluyor demek ki. Adamın sinirleri alındığına göre ince ince. İnce ince olan diğer hususları bilemesem de tahmin ediyorum. Kimileri çalışmayı pek sever. Kaçıştır. Evden. Kafadan, düşüncelerden, düşlerden, kurmamak için yoldur. Yollar dahi iyidir. Başka yollara çıksa da ruhun ilaç gelir yorgunluk. Yorgunluk da ilaç mıdır? Öyledir. Tamamiyle. Bunu da anladım ya, başka bir yerdeyim anladım.

Sıradan Gülümsemeler

beatmawe | 12 August 2009 17:38

“Peki kan içmekten hoşlanır mısın?” dedi kulağıma karanlık bar döküntüsü ortalığında. Masalar üzerime düşüyordu sandalyeleri ve arıza sahiplerinin kıçları altında ezilirken ben tüm bar ortalığa dökülüyordu adeta.Döküntü eşliğinde sallanarak biranın yarısını döküyordum deprem etkisiyle yanı başımda yavrulayan bir fareye. Yada fare kıvamındaki bir meleğin omuzlarından aşağıya. Acid etkisi feci şekilde saçmalattırıyordu yine bana. Yan masadaki top sakallının burnunu kesmek, barmaide hediye etmek istiyordum mesela. Sanki fal bakan bir çingenenin taşları gibi fırlatılmıştı bütün bar ve yanımdakinden aşkı görüyordu top sakallıdan ölümü. Bense çingenenin kişisel şovuydum yalnızca. “Kimin kanı olduğuna göre değişir” dedim çekik gözlü kadına.

Her şey olağan akışında

astral | 22 May 2009 10:53

Düğümlerin bittiği yerdeyim. Yolun sonunda bir resmin başlangıcındayım. Bir papaz dua okuyor kapı önünde, kuyruğuna yanlışlıkla basılan beyaz yavru kedi çığlık atarak uzaklaşıyor. Sokakta tek tük oynayan küçük çocuklar. Erkek çocuklar misket oynamaktan yorulmuyor asırlar geçse de.

Yorulan bir kadın pencere kenarında elini çenesine dayamış, ayıkladığı fasulyeleri bir yana iteklemiş -kendince mola verip- dışarıyı seyrediyor, hülyaya dalıyor, bunca gençken gençliğini yaşayabileceği başka bir hayat düşünüyor bulutlara bakıp, bakıp…

Stop !!!

pillibebekkuyuda | 19 March 2009 11:58

Kadın koşar adımlarla, adamın yanından uzaklaştı, 9-8-7-6-5-4-3-2-1-0, başardı..Şiddetli yağan yağmur, elbisesinden içeri girip teriyle karışmış, sırılsıklam olmuştu..

Merdivenlerden indi, sokak çok dar ve karanlıktı..İlk bulduğu duvara yaslanıp derin bir nefes aldı..Kocasını aldatmamıştı..

21 yıl önce en temiz duygularla birlikte olduğu adamla yediği akşam yemeğinden sonra onunla sevişmemek için kendini zor tuttu..

Stresten arının! Şehirden kurtulun!

eratis | 13 September 2008 18:37

İstanbul’da yaşıyorsanız, bir de üstüne çalışıyorsanız ve İstanbul’un trafiğine maruz kalıyorsanız ‘siz bitmişsiniz’ demektir. Biraz kendinize gelmek, temiz hava solumak, trafikten kaçmak ve en önemlisi sevdiklerinizle başbaşa kalmak belki de hayata ‘yeniden başlamak’ için güzel bir bahane olacaktır.
Biz gittik ve size de tavsiye ediyoruz…
Çatalca’da Terkos – Durusu – Karaburun Köyünde kendimizle başbaşa kaldık. Temiz hava soluduk ve tüm stresimizin üzerimizden akıp gittiğini orada hissettik.
Dar yollardan geçip bir köy meydanına geliyorsunuz, orada köy kahvelerinde keyifle oturan amcaları selamlayıp denize doğru ilerlediğinizde Karaburun sizleri tüm dingilliğiyle karşılıyor. Buraya gelmişken, kendinizi denize bırakabilir ve sonrasında balık ziyafeti çekebilirsiniz.
Çok kısa bir sahil şeridine sahip. E tabi dolayısıyla topu topu da 3 tane balıkçıya 🙂 Biz en iyisini sorduk ve deniz kenarında değil denize tepeden bakan bir restoranı bulduk. İsmi gizli bahçe, gerçekten de çok gizli, bulana kadar bir hayli yorulduk meğer önünden 5 kez geçmişiz ama adı üstünde oldukça ‘gizli’ 🙂 Taptaze balıklar yedik, ılık esen rüzgarın altında ve birden sazlar, kanunlar bize doğru geldi meğer canlı TSM de varmış, istek şarkı bile istedik, rakımızı da içtik ve oldukça makul bir fiyata oldukça lezzetli ve keyifli bir akşam geçirip kendimize geldik.
Eğer sizler de stresten arınmak ve kendinize gelmek istiyorsanız bu küçük kaçamak tam size göre…

Teknoloji, kaçamakların da sonunu mu getirdi?

PAUQYLN | 28 August 2008 13:25

Herkes “Ben bu tür işlere kesinlikle karşıyım!” diyor ama sosyal sitelerinin üye sayıları katlanarak artıyor.Her gün sanal âlemin büyüsüne kapılıp, kendini kaptırmış ve yuvasını dağıtmış olanların hazin hikâyelerini okuyoruz ya da duyuyoruz. Sanal âlem bizlere her türlü seçeneği sunuyor. Bunu bizim iyiliğimiz için yapmıyor kendi kazancını düşünerek tüketicileri çekmeye çalışıyor.Sanal âlemde beni kimse tanımaz ben istediğim gibi yaparım, yaşarım diye düşünüyorsanız büyük bir yanılgıya düşersiniz. Sanal âlemde gezinirken dijital izler bırakırız. Çinlilerin bir Atasözü vardır “hayatta hiçbir şey gizli kalmaz” diye. Sizin sanal gezintileriniz ve chatleriniz de gizli kalmayacaktır. Zaten gizli kalsa da siz bileceksiniz bu da yeterli değil mi?Yaptıklarınızın eşiniz ya da sevdiğiniz tarafından yakalanma ihtimali olduğunu unutmayınız ama sizi doğru yaşamaya sevk eden olay yakalanma korkusu olmamalı. Kendi tercihlerinizle yolunuzu çizmelisiniz. Teknoloji ilerledi hem çok faydalı hem çok zararlı seçim sizin!Teknoloji ile bilgi dağılımı ve paylaşımı da hız kazandı artık evinde oturan bir insan bile çok rahatlıkla dünyadaki gelişmeleri internet bağlantısına sahip olduğu sürece kolayca ulaşabiliyor. Sizden önce bilgisayara oturan kişinin nerelerde dolaştığını bile bulabiliyorsunuz. Teknolojiye sırt çevirin demiyorum ama sevdiklerinize teknoloji yüzünden sırt çevirmeyin. Sonuçlarını yaşayacak olan bu seçimini doğru kullanamayanlar olacaktır.
Size güvenen, değer veren insanları kaybetmeyi göze almaya değer mi?

Lütfen rahatsız etmeyin :)

zmrzilinka | 11 April 2008 19:30

Sizi bilmem ama benim çocukluğum minderlerle kurulan çadırlarla, dolap için saklanmalarla geçmiştir. Bu nedenle Julia Landgren’in tyko isimli zamazingosu benim için bulunmaz bir nimettir!! “Kazık kadar oldun ne işin var minderle dolapla” sesleri arasında bu güzel sığınağın içine yerleşip mutlu mutlu dünyadan soyutlayabilirsiniz kendinizi.

Bu güzel dizayn aynı zamanda origamivari bir tarz ile kullanılmadığı zaman katlanarak küçültülebildiği için çok yer kaplamıyor. Kullanılış biçimine göre arkadaşlarınızla takılabileceğiniz sosyal bir kulube de olabileceği belirtilen bu zamazingo bence daha önceden zula edilmiş kitap, oyun, gazoz, aburcuburlarla rahatça içine kurulup huzur bulunabilecek bir kaçış alanı gibi bir his yaratıyor. Sizce?