INTER Mİ, BAYERN MÜNİH Mİ?Dünya Kupası’na kadar elimizde kalan son heyecan olan Şampiyonlar Ligi Finali olduğuna göre, bu konu hakkında birşeyler karalamak şart oldu. Bu sene farklı bir heyecan olarak bu kupayı uzun süredir isteyen iki takım ile karşı karşıyayız. Yani bir Barcelona, Chelsea, Manchester United, AC Milan durumu söz konusu değil. Son beş yıl boyunca Serie A’da üstüste şampiyon olan Internazionale (namı diğer Inter) ile Alman’ların gözbebeği Bundesliga’da son beş yılda üç şampiyonluk yaşayan Bayern Münih. Her iki takım da 2009-2010 sezonunu kendi liglerinde lider olarak bitirerek bu maça omuzlarında şampiyon apoletleri ile çıkıyor.
Inter bu kupayı son olarak Şampiyon Kulüpler Kupası adı altında 1964 yılında Real Madrid’e karşı oynayıp 3-1 yenerek alırken, Bayern Münih ise 2001 yılında Valencia’ya karşı oynayıp normal süresi 1-1 biten karşılaşmada penaltı atışları sonucu 5-4 yenerek almıştı. Şimdi bu iki takım kozlarını sahada paylaşacak ve Avrupa’nın en büyük takımının kim olduğunu herkese göstermek için kıyasıya mücadele edecek.Ancak isterseniz öncelikle her iki takımın teknik direktörlerinin geçmişlerini inceleyelim..1997-2000 yılları arasında Barcelona’da Louis Van Gaal teknik direktör olarak görev yaparken, yardımcısı ise Jose Mourinho idi. Yani aralarında bir usta-çırak ilişkisi var, bunu kenara not edelim. İkili oldukça başarılı iki sezon geçirip, Barcelona’yı üstüste 2 kez şampiyon yaptıktan sonra Van Gaal yardımcısının gayet yetenekli bir antrenör olduğunu farkedip, kendini geliştirebilmesi için onu serbest bıraktı. O saatten sonra işler Van Gaal için pek de parlak gitmezken, Mourinho için tam anlamıyla bir çıkış başladı.Van Gaal ise 2000-2002 arasında yaşadığı başarısız bir Hollanda Milli Takımı macerasından sonra, kısa süreli bir Barcelona tecrübesi ve sonrasında da 2005-2009 arasında AZ Alkmaar’ı çalıştırdı. AZ Alkmaar’a katkısı büyük olan kurt hoca, takımı 2008-2009 sezonunda şampiyon yaparak hem ilk şampiyonluğunu tattırdı, hem de Eredivisie Ligi’ni uzun süredir devam eden PSV, Ajax mahkumiyetinden kurtardı. Sonrasında da 2009-2010 sezonunda tekrar hatırlanarak Bayern Munih’in başına geçti. İlk senesinde takımı Bundesliga Şampiyonu yapan Van Gaal’in asıl başarısı, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalinde Manchester United’ı elemesi (bir nevi 99 finalinin acı intikamı) ve sonrasında Bayern Münih’i finale taşıması oldu.Mourinho ise Van Gaal’dan ayrıldıktan sonra, bir müddet Portekiz Ligi’nde oyalandı ve sonrasında Porto’nun başına geçti. Porto’yu Portekiz Ligi’nde üstüste iki yıl şampiyon yapmakla yetinmedi, sırasıyla 2003’de UEFA Kupası’nı, 2004’de de devleri eleyip Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırdı. Kulağa biraz garip geliyor değil mi? Evet öyle ama Mourinho da zaten normal biri değil. Sonrasında 2004’de Chelsea’nin başına geçti ve arka arkaya iki sezon Chelsea’yi şampiyon yaptı. Chelsea yenilmez armada olarak ligde fırtına estirirken, İngiltere’de alınabilecek ne kadar kupa varsa kaldırdı. Bu sükseli başarıya rağmen, Şampiyonlar Ligi’nde aynı performansı gösteremedi. Ve boş geçtiği son senesinde 2007 yılında başkanla arasındaki sürtüşmeden ötürü istifa etti. 2008 yılında yeni adresi Inter oldu. Gittiği ilk sene takımı şampiyon yapan Mourinho alışkanlıklarını bozmadı ve Inter İtalya’da alabileceği tüm kupaları aldı. Sonraki 2 yıl boyunca da durum değişmedi ve Inter hep tepedeki yerini korudu. Yalnız Chelsea’de yaşadığı Şampiyonlar Ligi talihsizliğini burada da yaşadı ve 2 yıl boyunca herhangi bir başarı elde edemedi. Bu son senesinde Inter ile finale kadar gelebilen Mourinho, Chelsea ve Barcelona’yı elerken takıma oynattığı oyun ile göz doldurdu.Karşımızda iki farklı takım ve teknik direktörlerinin oyun karakterlerine göre futbol oynayan iki kulüp var. Van Gaal takımına sürekli hücum oynatmayı seven biriyken, onun aksine Mourinho defans kurgusundan asla ödün vermeyen biri. Tamamen taktik kurgu üzerine oynanacak mükemmel bir karşılaşma. Van Gaal buraya kadar Arjen Robben’in inanılmaz çabası ile geldi dersem sanırım abartmış olmam, Robben resmen takımını sırtladı. Ancak final maçında da işleri takımı lehine çevirebilir mi bilemiyorum. Bu maçta çok etkili bir oyuncu olan Franck Ribery de cezası sebebiyle oynamayacak, ki bence takımı için büyük kayıp. Geriye B.Münih’te elle tutulur oyuncu olarak Ivica Olic kalıyor, etkili ve her an skoru değiştirebilecek yeteneğe sahip. Defans kurgusu anlamında B.Münih zayıf. Martin Demichelis ve Daniel van Buyten istikrarlı bir ikili değil. Inter’in o alandaki zaafiyeti değerlendirebilecek çok oyuncusu var. Eto’o olsun, Balotelli olsun, Diego Milito olsun her fırsatı değerlendirebilecek oyuncular. Keza Inter’in öyle bir savunma sistemi var ki, dünyanın en iyi futbolunu oynadığı herkes tarafından onaylanmış Barcelona bile Inter karşısında (10 kişi oynamalarına rağmen) çaresiz kaldı. Lucio ve W.Samuel mükemmele yakın diyebileceğimiz stoperlerden. Bu maçta da öyle aman aman bir hata yapmalarını beklemek hata olur. Bu takım Barcelona ve Chelsea gibi rakiplere karşı 4 maçta sadece 3 gol yedi.Bence Inter gerek defans, gerekse ortasaha anlamında B.Münih’e göre çok daha etkili bir takım. B.Münih’in bu maçı kazanabilmek için güçlü olan yönünü kullanıp hücum etmesi gerekiyor. Olic ve Robben etkili silahları. Ancak bu esnada defans güvenliğini de elden bırakmamak zorundalar. Balotelli ve Eto’o’ nun süratli, mesafe kateden oyuncular olduğu unutulmamalı. Inter’in ise çok defansa yapışıp kalmaması lazım, neticede Barcelona ile oynamayacaklar. Topu ileriye doğru oynadıkları sürece bu maçı kazanmamaları için bir sebep yok. Orta sahada ise Wesley Sneijder bu maçta milli takımdan arkadaşı Arjen Robben’e karşı oynayacak. Bu ikiliden maç boyunca güzel görüntüler bekliyorum. Her ikisi de geçtiğimiz sene Real Madrid’ten gönderilen oyunculardı. Bir şekilde Barnebau Stadı’nda final oynamak her ikisi için de farklı bir deneyim olacaktır diye düşünüyorum. Bu maçta orta sahada teknik ve mücadele gücü yüksek olan takım topa sahip olup, çok daha rahat pozisyon üretecektir. Keza duran topları iki takımda da kullanan gayet başarılı oyuncular var, bu tip toplardan da gol bulmaları mümkün.Son söz olarak şunu demek isterim ki, bu maçtaki favorim;INTERNAZIONALE