bildirgec.org

intihar hakkında tüm yazılar

“göbekten”

massay | 14 December 2009 11:00

Jan Van Eyck-
Jan Van Eyck- “EVA”

15. yüzyılda yaşayan efsane ressam Eyck, Adem ile Havva tablosunda, epey kavisli kadın göbeğini, cazibenin temel öğesi olarak betimler.

Cazibeden ziyade,
İNSAN VÜCUDUNUN “İKİ BEYNE” SAHİP OLDUĞU GERÇEĞİ ÇOK AZ KİŞİ TARAFINDAN BİLİNİR.

Daha doğru ifade ile, insan vücudu bünyesinde “İKİ SİNİR SİSTEMİ” barındırır.
BİRİNCİSİ, merkez üssü beyin olan sinir sistemi.
İKİNCİSİ, dış etkenlere aynı şekilde cevap veren, tek farkı merkez üssü “bağırsaklar” olan sinir sistemi.

Bu sinir sistemi nedeniyle mide, günlük yaşantıdaki tercihlerde ve duygusal yaşantıda aslında “karar alma organı” görünümündedir.
“Midenin ekşimesi”, “Öfkeden midenin yanması” gibi günlük konuşma diline yerleşen deyimler ise, karın boşluğunun dış dünyaya gösterdiği tepkilerin bir yansımasıdır.

“Göbekteki beynin” dışarıyla mesaj alışverişinde bulunduğu, deneyimleri hafızasına kaydeder ve “duygusal” bir organdır. Bu bölgenin, sindirim sistemi ile bağırsakların çalışmasını kontrol etmesinin yanı sıra, psikolojik sıkıntıları kolit, ülser, ishal ve gaz gibi tepkilerle dışa vurulur.

Karın, evrimini en hızlı tamamlayan vücut bölgelerinden biridir.
Birincil amacı beslenmek ve sindirmek olan yeryüzünün ilk canlılarının sinir sistemleri karın bölgesindedir.
Fiziksel fonksiyonlarını yerine getirebilmek için beyin merkezli bir sinir sistemine gereksinim duyan canlılar ise çok daha sonra ortaya çıkar.

Sevmek Düşmeden Uçmayı Bilenlerin Marifeti

kahvekokusu | 30 October 2009 09:41

Kendi yağmurunda ıslanır şehir
Yüzüm kendi yağmurunda yıkanır..
Her aşk kendine büyüktür
Ve her ayrılık kendi yalnızlığını tanır…

Gel..desen, yalınayak
Kızgın sahralardan, harlı yollardan geçerek gelirdim sana…
Gel! Desen
Düşmekten korkmadan,
Kırık kanatlarımla, uçarak gelirdim sana…
Yüreğimde bin kamyon yükü sevda
Uykusuz gecelerimi nevbetlere devredip
Yıldızlardan sızan bir ziya gibi
İcabet ederdim çağrına
Oysa ne “gel” dedin ne de geldin.
Ey hüznümü umuduna çözdüğüm sevda!
Kaybetmek bulanlara mahsustur
Ben seni hiç bulmadım ki….

hayvan intiharı

admin | 08 July 2009 15:12

İntihar insanın kendini koruma ve yaşamının sürdürme güdüsüne en ağır darbeyi vuran bir eylemdir. O kadar ağır bir darbedir ki; intiharın kendisinden bile daha çok can acıtır kişinin kendi canına kıymaya karar vermesi.
İntiharın bilinçli gerçekleştirilmiş bir öz kıyım eylemi olduğu düşünülünce, hayvanların bunu gerçekleştirme konusundaki yeterliliklerini araştırma görevinin üstlenen H. Schaefer
bir fare intihar eder mi” isimli bir makale yazmış ve işte sonuçlar;
-Schaefer, deney kutusuna koyduğu fareleri kullanarak deneyinin gözlem kısmını gerçekleştirmeye başlamış. Gözleminin birinci nedeni; bir hayvanın ölümcül ve ölümcül olmayan ortamları ayırma yeterliliğiymiş. Ve görmüş ki hayvan, kendine ölüm getirecek ve getirmeyecek iki ortama sahipse, ölüm getirenini seçmezmiş. Bu da, iki ortamı ayırabildiğini gösterirmiş.
-Tüm bunların yani yaşamak için tehlikelerden kaçınmanın kendiliğinden gerçekleşen içgüdüsel davranışlar olduğu düşünülürse bir hayvanın bilinçli olarak kendini öldürmeyi düşünmesi olanaksızdır. Ölüm şeklini, yerini ve türünü seçebilme yetisi sadece insanlara hastır ve bir hayvanın intihar etme yeterliliği yoktur.
Araştırmanın sonuçları mantık sınırları içinde olsa da her yıl karaya vurarak ölen balinalar, ölen sahibinin acısına dayanamayarak ölen kedi-köpekler, karşı cins tarafından reddedildiği için ölen zürafalar, özgürlüğüne müdahale edildiği için ölen kuşlar ve balıklar gibi haberler düşünülünce sanki araştırmanın daha fazla detaylandırılması gerekiyormuş gibi geliyor insana.
Gerçekten de hayvanlar çok çok üzülüp, hayatını sürdüremeyecek noktaya gelip ölümlerini kendi elleriyle (patileriyle) gerçekleştirmekten aciz mi?
Son olarak minik bir videoyla yazımı noktalıyorum.

Ölmek Bir Sanattır; Sylvia Plath

admin | 03 July 2009 19:10

Nasıl bir yazıdır ki mezar taşıyla ve ölümle başlasın? Bana göre ancak Sylvia Plath’ı anlatan bir yazı mezar taşıyla başlayabilir.

Sylvia Plath
Sylvia Plath

Aslında hayat denilen olgu kısa bir yoldan ibaret değil mi? Doğmak, büyümek, ölmek ya da kimine göre yok olmak…

Sylvia Plath, hayatının sonunu kendi getirmek istedi, eceliyle değil de kendi çizdiği sonla uğurlanmak istedi, belki de eceli o şekildeydi…

27 Ekim 1932, Massachusetts orta sınıf bir ailenin üyesi olarak Alman bir baba ve Amerikalı bir anneden dünyaya geldi. Profesör olan babası Otto Emil Plath 1940 yılında vefat etti. Ölümle belki de ilk olarak bu tarihte tanıştığı düşünülen yazarınilk şiiri Boston Herald ‘da 1940 yılında, sadece sekiz yaşındayken yayınlandı. Anlaşılan 1940 yılı Sylvia Plath için bir dönüm noktası oldu.

Sylvia Plath
Sylvia Plath

Hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla baş etmek zorunda kaldı ve belki çoğu zaman da baş edemedi.

Smith College’da okumak için bir burs kazanır ve bu burs ona ünlü yazar Olive Higgins Prouty tarafından verilir. Olive Higginsle bu dönemde dostlukları başlar ve hayatları boyunca yazışmaları devam eder. Sylvia Plath, Smith College’daki yaşantısı boyunca “hem zeki hem de arkadaş canlısı olmak isterim” der ve ikisini de başarır.

Smith College’daki ilk yıllarında bir gazete çıkartır ve bir süre sonra çıkardığı gazetede vermiş olduğu haberlerin güvenilir olmasının yanı sıra aynı zamanda da beğenilir. Yine buradaki ilk yıllarında çok etkileyici şiirler yazar.

İsmail anısına ..

zyprexa | 28 June 2009 12:34

Gücünü kanıtladı o ..
İlk defa dedi belki son defa …
Ama olsun yılmadı … Güçlüydü …
Ve kanıtladı …
Kendi becerikli elleriyle sakince
ve birazda göz yaşlarıyla
çaktı hayatın çıkan çivisini …
Titrek ve mahçup bir yazıyla dediki:
UYUŞTURUCUYA HAYIR !
Allaha sıgındı …
O bağışlayandır… Yarrabbim beni bağışla …
Tuzlu göz yaşları deyince dua eden dudaklarına
Ve dedi yine … O yücedir o yaratan dır yok edendir ..
Sana geliyorum beni kucakla …Nice zamandır odasını
aydınlatan bir elektirik kablosunu dolarken boynuna
Umutsuz gözleriyle baktı tekrar hayata ….
Belkide o an yanlızlıgını asıyodu … Belki
günahlarını , aşklarını , dostlarını , üzüntülerini ,
belki hayatın ta kendisini asıyodu kim bilir…
Ben bir şey bilirim o temiz yürek , o saf delikanlı
o ismail o işte o artık yok oluyordu …
Elveda dedi hayata … saat bizde 11 orda sonsuzdu.
ismail artık yoktu ….

intihar bombacısı profili

denizkar | 01 May 2009 12:02

Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleşen intihar bombacısı olayından sonra aklı başında olan herkes bombacıya lanet okumuştur, hatta keşke ölseydi diyenler bile çıkmıştır. Peki ama bu insanlara bu kadar radikal bir eylemi yaptıran nedir?


fotoğraf: milliyet.com.tr

Tahmin edilenin aksine çoğu intihar bombacısı normal diyebileceğimiz insanlardır. Sürekli güncellenen çalışmalar gösteriyor ki intihar bombacıları çevrelerinde ortalamanın üzerinde başarı gösteren ve daha iyi eğitim görmüş kişiler olmaktadır. Patolojik anlamda nadiren intihar eğilimi gösteren insanlardır. Tel Aviv Üniversitesi’nden psikiyatrist Ariel Merari 1983 yılından bugüne orta doğu bölgesinde intihar saldırısı yapan kişileri incelemiş ve çok azında ruh hastalığı, uyuşturucu veya alkol bağımlılığı tespit etmiştir.

Ayrıca intihar bombacılarının radikal İslamcı veya radikal din görüşü olan kişiler olduğu genellemesi de doğru değildir. 1980’lerde lübnan’da yapılan intihar saldırıları tutucu hristiyanlar tarafından gerçekleştirilmiştir, günümüzdeki anlamıyla intihar saldırısı kavramının yaratıcıları ise marxist-leninist görüşteki tamil kaplanları isimli gruptur.

Peki nasıl oluyor da sağlıklı ve iyi eğitilmiş genç insanlar sivilleri öldürmek uğruna kendilerini kurban ediyorlar? Cevap bombacılardan çok onları bünyelerine alan ve eğiten organizasyonlarda saklı.

(ARTIK) BABAMI EVDEN UZAKLAŞTIRMA!

sevde837 | 10 March 2009 11:48

Dışarıda bir şeyler olup bittiğinin farkında olduğumu niçin büyüyünce anladığımın üzerinden tam 18 yıl geçmişti? Geriye dönüp baktığımda hatırladığım bir kadının çığlığıydı kulaklarımda yankılanan!
Karşıda yapılandırılmış derme çatma bir kulubenin üzerine,iskelete dönmüş, bir tahta bacaklı korsanı andırırcasına ürküntü veren merdivenden tırmanarak çatıya çıkan 7 yaşındaki oğlunun intihar etme eyleminden korkan bir annenin çığlığı…

Tarık’tı çatıda gördüğüm! Ama ne yaptığına anlam veremediğim, hatta ve hatta yıllardır tanıdığım okul arkadaşım tam anlamıyla kafayı yemişti…
Annesinin korkusu , Tarık’ın kararlılığı beni de korkutmuş, duymak istediğim bir çığlıkta boğazıma düğümlenmişti.
Tarık bağırıordu:
– “Artık babamı evden uzaklaştırma!” bağırıyordu annesine.
“Artık babamı evden uzaklaştırma!”