max-sauco
max-sauco

Hiç de temiz değilim, seninle kıyaslanınca. Kabulsüzlüğün sınırlarında dolaşan sen için ben, çok sıradan bir ablayım. O kadar. Süt’e yakın değilim. O ben değilim. Yalan mı, olmaz ama bazen olabiliyor; işte bunu görüyorsun. İnsan çok kızılacağını, kıyamet kopmasını istemediği zaman söylüyor. Ya da geç savunmaları. Buyum. Telafisiz. Savunma yok. Hiç de temiz değilim.Çok masum da değilim her zaman. Bunun için daha güçlü olmak gerekiyor. Ben o kadar güçlü değilim. İşin açığı seni hak eden ben değilim.Hem buna rağmen o kadar fevriyim ki; sabırsızlığım, iki keçiyi –gereksizce- defalarca karşı karşıya getirir, bitirir; bitirdi. İstesem ne ki, o ben değilim. Ne saf ne salt. Birçok kokunun olduğu kişi işte ben. Kimi zaman dermansız, kimi zaman çokça derman veren. Yaşayan, kimi zaman korkan, kimi zaman korkularına sığınan, kimi zaman her şeye boş veren, kimi zaman takıntılı; kimi zaman annesinden bir farkı kalmadığını anlayan, kimi zaman ağlayan, kimi zaman ağlasa da hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini anlayan, kimi zaman yoran; kimi zaman ‘Yeter, yoruldum!’ diyen… Boğulan…Bunca sevmek de yetmezmiş ya, o zaman arayacağım bir şey kalmadı. Bitti. Sendin bekledim, her şey. Sendeydi. Daha ötesi yok ki. Neyi bekleyeyim? Daha fazla sevmeyi mi, daha fazla sevmesini mi? Kelimeler mi, geç dostum. Dostluğunun dahi olmadığı soğuk bir dünya arkadaşım olacak.Öylesine olduğum o kadar çok konu var ki. Ben de sıradanım. Bedenliyim. Deneyimleyenim. Varlığın yeterdi bana. Ben sana yetmedim lakin. Sinirin benden, senden; bu aşktan büyüktü. Bizi yenendi. Ben bittim. Bul bir melek, onunla birlikte ol; melek değilim. Bolca hatam var. Ağzımdan çıkanı da duymadığım da oluyor. Kıskandırdığım da oluyormuş, fark ettim. Lakin fark etsem ne, insan ‘Dan!’ diye değişir mi?Ego diyoruz ya, sabır diyoruz; e, aşk diyoruz… Egoya da sabıra da yenildi. Oysa biz’dik. Sendik, bendik. Tende derindik. Fırtınaydık. ‘Çoktan yetendik.’ Yok, yapılacak bir şey yok. Sesin yok. Olmayacak. Sesin egonun altında kalmış çoktan. Aşkımız karlar altında kalmış, bir roman yazılmış, romanda kalmışlar. Bilmem, belki biri, bir hayat onu sevmiş, dememiş bir daha ‘Seviyorum’ diye de… Diğeri bilmemiş. Bir söz olmuş, başka bir tene karışmış, gün gelmiş başka bir sızının dudağında yaş olmuş, öpmüş. Bitmiş.Romanda kalan hikayeymiş. Bir adamın söylediği şarkıymış. Kadın, ‘Şarkı da olur bu adamlar ancak böyle, gördük işte. Sonuç ortada.’ demiş. Bir şarkı çalmış, bir of çekmiş, fark etmeden… Bir başkasının dumanında efkârmış. Bir daha telefonu asla öyle çalmamış. Unutmuş, yine o hissiz kadın olmuş, dünya dönmüş. Unutmuş mu, bilmem.Bir gece bir rüya görmüş: Birden yanında bulmuş, dokunmuş, içmiş, nefesini koklamış, sığınıp ağlamış; ‘Gitmeyeceğim’ demiş adam. ‘Gitmem için ölmem lazım.’ Kadın kafasını evine yaslamış, arka bahçeleri hep yeşilmiş. Bir masal yazmışlar bir satır o, bir satır o… Birbirlerine yazan olmuşlar. Kadın uykusundan uyanmış, gözündeki yaşlar yatağı ıslatanmış. Üşümüş, uyuyamamış. Aslında anlamış ki, üşümekten değil, o olmadığındanmış. Rüyaymış. Aşk, rüyanın adıymış.Bir arkadaşı demiş ki, ‘Aşk imkansızı istemektir.’ ‘O denli olmaz ki!’ demiş içinden; inanmış. İmkânsıza inanmasa da.1- (Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır. 2- Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)