bildirgec.org

hürriyet hakkında tüm yazılar

Hitler ve Türkiye üzerine

delizade | 21 December 2007 01:54

illus: delizade

“…çünkü şeref ve namustan yoksun milletler er geç hürriyet ve istiklallerini kaybederler.”

Sizlere I.Dünya Savaşı öncesinde Almanya üzerine Hitler‘in bazı tespitlerini aktaracağım. Yazının sonunda belirttiğim benzerlik üzerine düşündürebilirsem ne mutlu.

Hitler, erken gençlik döneminde ve bir asker olarak hem cephe gerisinde hem de cephede yaşadığı tecrübelerden sonra zorunlu olarak, neden-sonuç ilişkisi kuran siyasi bir kafa yapısına sahip olmaya başladı ve hırsla, kinle ve haksızlığa uğrayan bir insanın ezikliği ile her geçen gün kendisini bu minvalde besledi. Oldukça fazla kitap okuyordu, ülkesinin her unsuru üzerinde disiplinli ve itinalı bir gözlem yapmaktaydı. Bu yolda günde 16 saat okuyup çalıştığından bahseder. Bu beslenme uzun bir dönemi içine almaktadır. Tarafsız olmaktan elbetteki çok uzakta olan bu fikir yürütmeleri sonucunda ülkesi Almanya üzerine aşağıdaki tespitleri yapar. Hitler’in eğitim, aile, evlilik, fuhuş ve basın üzerine bazı tespitlerine yer vereceğim bu yazıda.

Hürriyet nefreti, nefret hürriyeti.

| 05 December 2007 10:32

Eski bir Leman dergisinde yayınlanmıştı…
Hürriyet gazetesinde uyuşturucu satışından yakalanmış birkaç
zenciyle ilgili bir haber.
Haber metnine iliştirilmiş bir fotoğraf.
Fotoğrafta birkaç zenci arkadaş.

O da ne?
Fotoğraftaki arkadaşlar Türkiye’de öğrenim gören
sıradan birer insan sadece.
Ne uyuşturucuyla alakası vardır ne suçla.

Ama zencidir.

Hürriyet’in savunması tam hürrüyetlik!
Efendim arşivden bulmuşlar, koyuvermişler sayfaya.
Arama yaparken mutlaka “zenci” diye bakmış,
onca dosyanın içinden bulmuşlardır.

çünkü moda…

| 29 November 2007 00:17

http://www.ensonhaber.com/Video/94655/NILIN-BACAKLARI.html

ertuğrul özkök ve maide suresi 51.ayet

| 25 November 2007 17:57

insan toplumunda kabaca iki grup vardır. küçük bir azınlık, güç ve iktidarı elinde bulundurur. diğerleri ise bu küçük grubun hizmetindedir. yani yönetenler ve yönetilenler.
ancak bu ikisinin arasında değişik bir tür daha vardır. bunlara her devrin adamı diyebilirsiniz. güç kimin elinde ise ona hizmet verirler. genelde gücü ve iktidarı paylaşmaya yaklaşmış ama ona ulaşamamış kişilerdir. insanları harcamaktan hiç çekinmezler ve bunu yaparken de hiç tereddüt etmezler. öyle bir an gelir ki, sadakatle hizmet eder göründükleri patronlarını bile daha büyük bir çıkar uğruna arkadan hançerleyebilirler.

bebo’dan girdim, facebook’tan geçtim, tv’den çıkıyorum…

odo | 15 November 2007 11:16

dün akşam atv’nin ana haber bülteni bana birşeyler düşündürdü. aslında izlemiyordum. sadece, bulunduğum salonda haberler açıktı ve zaten televizyon bana çok ters bir açıda duruyordu. ben kendi halimde, hiç mi hiç sevmemiş olduğum facebook’a rakip olarak tanıtılan google menşeili opensocial da neyin nesiymiş diye internet araştırmalarındayken, haber bülteninde yeni bir sosyal ağ çılgınlığından bahsedildiğini duydum. adı bebo’ymuş. alallala bu bebo da nereden çıktı şimdi deyip ekran karşısında yerini aldım.

izlediğim şey asla ve kat’a bir haber değildi. ana haber bültenleri ile her zaman övünmüş atv’de uzunca bir yayındı ama kesinlikle haber değildi. bu düpedüz reklamdı. ilk saniyelerde bunu farkettim ve ilerleyen hiçbir dakika beni yanıltmadı. ali kırca’nın kısa bir “facebook’tan sonra şimdi de bebo çılgınlığı başlayacak” minvalli açıklamasından sonra habere geçildi ve haberde herhangi bir atv muhabiri yoktu. çok belli ki o kısmı hazırlayan bebo’nun kendisiydi. özenle seçilmiş bir ses tonu, bir reklam/tanıtım filminde çoğu zaman olan değişik yerlerden alınmış tekrarlarla dolu görüntüler ve atmosferi güçlendirecek bir müzik vardı. işte arka plandaki o güven veren, etkileyici ses (reklam piyasasının olmazsa olmazı) anlatıyor. bebo çok ilgi gören bir sistemmiş. hangi ülkelerde bilmemkaç milyonlarca kullanıcısı varmış. türkiye’de de hızla büyüyormuş. facebook’a güçlü bir alternatifmiş ve ekstra bir dolu özelliği varmış. youtube’a da benziyormuş. falan filan…