bildirgec.org

hikaye hakkında tüm yazılar

O gece…

zarifce | 06 April 2011 16:27

Çaycının ne günahı vardı? Adamcağız yeni demlenmiş çaydan bir bardak getirmiş, teşekkür edeceğine iş önlüğü takmamış diye fırçalamıştı.Temizlikçi odayı temizlemiş ve azar işitmemek için birkaç kez de gözden geçirmiş, kapıda çağrılmayı bekliyordu.
-Kaç kere söyleyeceğim size avizenin taşlarını iyice temizleyin diye, çağırın şu Güler’i,
Temizlikçi kız titreyerek içeri girer,
-Buyrun efendim.
-Kızım sen anlamıyor musun? Sana taşları yıkamanı söylemedim mi?
-Söylediniz efendim.
-Eee, neden yıkamadın? Silme, silince bezin lekesi kalıyor, yıka, kurut tekrar yerine tak demedim mi?
-Efendim..
-Tamam tamam sus bir daha olmasın, bu son uyarım.Nihayet’i gönder.
-Anlaşıldı efendim.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 4

nihansage | 05 April 2011 06:27

Masada sessizlik hakimdi. Kimse konuşmuyordu. Herkes bir haber bekliyordu. Evinde intihar eden ve ailesini de katleden mühendis Muhsin Taş ile birlikte çalışan diğer iki mühendisten de haber sonunda gelmişti. Kırmızı odaya yüzbaşı Onuralp girmiş ve genel kurmay başkanı Işık paşanın kulağına bir şeyler söylemişti. Işık paşa hayretle yüzbaşının yüzüne bakmıştı.

-Ne diyorsun sen?

Genç yüzbaşının tedirginliği her halinden belliydi. Bir adım geri çekilerek Işık paşanın kendisine vereceği emirleri beklemeye başladı. Işık paşa, başbakana ve masada bulunan diğer kişilere dönerek yüzbaşının kendisine söylediği bilgileri aktardı.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 3

admin | 02 April 2011 11:42

-Hadi Enver çabuk ol. Bu olayı kaçırmak istemiyorum.

Hatice koşar adımlarla, kalabalığın gittiği yöne doğru gidiyordu. Hemen peşinden de Enver geliyordu. Bu iki gazeteci sabah kahvaltılarını yapmak için bulundukları cafe nin camından, insanların bir yere doğru koşarak gittiklerini görmüşlerdi. Onlarda ne olduğunu anlamak için kalabalığın arasına karıştılar. Enver hesabı ödemek için geride kalmıştı. Hatice, yanında bulunan çantasını kaptığı gibi hemen sokağa fırlamış, kalabalıkların gittiği yöne doğru koşmaya başlamıştı. Çok geçmeden Enver ona yetişmeyi başarmıştı.

-Nereye doğru gidiyor bu insanlar.

-Bilmiyorum. Şuradan birisine sorayım.

Hatice yanında koşmakta olan orta yaşlarında bir kadını durdurdu ve ona sordu.

-Ne oluyor. Nereye koşuyorsunuz?

Kadın hayret edercesine Haticeye baktı.

-Bilmiyormusunuz? İSA aleyhisselam geri döndü. Bizlere anlatıldığı gibi gökyüzünden geri geldi.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 2

admin | 31 March 2011 09:33

Başbakanlık merdivenlerinden yukarıya doğru, başbakan genel sekreteri hızlı bir şekilde çıkmaktaydı. Yolu üzerinde hiçkimse yoktu. Çünkü herkes pencerelerden dışarıya doğru bakmaktaydı. Genel sekreter, başbakanın bulunduğu odanın kapısını bir kere vurup, gel sesini beklemeden içeriye girmişti. Başbakan Tâlât Özügüzel, açık olan televizyondan haberleri izlemekteydi. Haberleri sunan bayan spiker dünyanın her tarafında devasa silüetlerin, gökyüzünden insanlara seslendiğini anlatmaktaydı. Genel sekreter hemen söze başlamıştı.

OTLU ÇÖREK

admin | 20 March 2011 14:13

İzettin Efendi hayatta ne istediğini bilen, hedefine doğru ilerlerken karşısına çıkan hiçbir şeyin ona engel olmasına izin vermeyen bir insandı. Kafasına koyduğunu yapardı; zaten yapamadığı zaman içi içini yer, bir türlü rahat edemezdi.

İzettin Efendi’nin canı ıslak hamburger çekiyordu.

İzzetin Efendi ıslak hamburger yemeyi kafasına koymuştu
İzzetin Efendi ıslak hamburger yemeyi kafasına koymuştu

Kafasına koyduğunu yapardı. O gün işten geç çıkmak zorunda kalması, yolda otobüsün arızalanması, o soğukta koca yokuşu yürüyerek çıkması, yazar bu satırları yazmaya çalıştığı sırada üst kattaki bebeği güldürmeye çalışan koca koca adamların çıkardığı acu-bucu seslerinin ta beyninin içinde zonklaması, kestirmeden gittiği yol üstündeki otlu çörekçinin vitrinindeki nefis otlu çöreklerin çağrısı, hiçbir şey ona engel olamazdı.

İzettin Efendi yoluna devam etti.

YAĞMURLA GELEN

admin | 20 March 2011 11:36

Yağmur yeni başlamıştı. Daha fazla ıslanmamak için adımlarını daha hızlı atıyordu. Şemsiyesi yoktu. Almamıştı. Pek çok insan gibi o da şemsiye taşımayı sevmiyordu. “Yanına şemsiyeni almazsan işte böyle olur, simdi ıslan bakalım.” diye kendi kendine söylendi. Sırtından içeriye doğru buz gibi bir yağmur tanesi süzülüyordu. Bu yağmur tanesinin içine girmesiyle elinde olmadan ürperdi. “Dondum…” diye söylendi.

Kaybolmana İzin Vermeyeceğim

admin | 14 March 2011 10:03

Hep böyle oluyordu. Ne zaman tesadüfen başbaşa kalsalar, yanlarında birileri olduğunda bitmek bilmeyen sözcükler bir anda tükeniveriyordu sanki.

Az önce masalarında diğer arkadaşları da varken, saçmalamaktan zerre kadar korkmadan, aklına geleni söylüyordu oysa. Topluluğun bir parçası olmak, sadece kendisi olmaktan çok daha az sorumluluk gerektiriyordu ne de olsa. Yersiz bir gülüş ya da saçma bir espri, kendi kişiliğini temsil eden şeyler haline gelmiyordu.

“Birazdan kalkarım.” diye yatıştırmaya çalıyordu kendini. Şu kahveyi bitirmeden önce, gitmek için iyi bir bahane bulmalıydı.

Müzik Sustu

mavilikler | 06 March 2011 03:34

Bazen görünmez oluyorum sanki. En çok da mutfakta öyle hissediyorum.

Salondan çocukların sesleri geliyor. Eşimin onların bağırışlarından bile daha gürültülü sessizliği…

Ben tabakları raflara dizerken, çıkan her tıngırtıda birbirimizden bir parça daha uzağa savruluyoruz sanki.

Yakın olduğumuz o zamanlarda sesler bu kadar büyümezdi. Bitmeyen bir müzik çalar dururdu içimizde. Tabakları dizmek ya da televizyonun başında uyuklamak aşktan bu kadar uzak düşürmezdi bizi. Cılız bir alevi sürekli körükler gibi durmadan bir hayali canlı tutmaya çalışmazdık.

BENİM AİLEM BİR OTOBÜS…

Aret Can Bal | 01 March 2011 23:48

Benim ailem bir otobüs. İçinde binbir çeşit insan var. Farklı inançlar, farklı bakış açıları, farklı yaşta insanlar. Sanki bu otobüsün bir şoförü ve bu otobüsü yıllarca durmaksızın, uyumaksızın kullanıyor. Aynı zamanda muavinin de işini yapıyor.Bu otobüs tıkış tıkış değil. Herhalde çok uğrak yerlere gitmiyor. Otobüste herkes köşesine çekilmiş, kulaklığını takmış kendi müziğini ve iç sesini dinliyor. Bu otobüs en fazla üçüncü , bilemedin dördüncü vitesle gidiyor. Vitesi beşe atacak cesareti yok. Belki de şoför korkuyor kaza yapmaktan. Belki sırf bu korku yüzünden ancak otobüs şoförü olabilmiş, bu yüzden spor araba kullanamıyor.Bu otobüsün lastikleri yaz kış zincirli. Şoförün bir ayağı da hep frende. Yolcular “Hadi kardeşim acelemiz var , herkesin işi gücü var ,beceremeyeceksen biz kullanalım” diyor ama şoför kendini kabinine kilitlemiş. Çıkmak istiyor ama artık istese de çıkamıyor. Anahtarları yutmuş , kendi içinde tutsak etmiş.

Benim Renklerim

mavilikler | 28 February 2011 13:50

“Ben de gelebilir miyim sizinle?” Yanlış bir soru sormuştum. Ne desinlerdi ki şimdi? “İstemiyoruz seni!”… Ya da “Sen benzemiyorsun bize. Yanımızda aykırı durursun.” mu?

Hayır, bunları söylemediler tabii. Ama gözleri ve tavırları herşeyi açık açık anlatıyordu zaten. Ben farklıydım! Bu su götürmez bir gerçekti. Okul çıkışı birlikte bir şeyler yapılabilecek, varlığıyla bulunduğu ortama keyif katan o renkli kızlardan çok uzakta, kendi dünyamı siyah beyaz bir filme çevirmekle meşguldüm.