İzettin Efendi hayatta ne istediğini bilen, hedefine doğru ilerlerken karşısına çıkan hiçbir şeyin ona engel olmasına izin vermeyen bir insandı. Kafasına koyduğunu yapardı; zaten yapamadığı zaman içi içini yer, bir türlü rahat edemezdi.İzettin Efendi’nin canı ıslak hamburger çekiyordu.

İzzetin Efendi ıslak hamburger yemeyi kafasına koymuştu
İzzetin Efendi ıslak hamburger yemeyi kafasına koymuştu

Kafasına koyduğunu yapardı. O gün işten geç çıkmak zorunda kalması, yolda otobüsün arızalanması, o soğukta koca yokuşu yürüyerek çıkması, yazar bu satırları yazmaya çalıştığı sırada üst kattaki bebeği güldürmeye çalışan koca koca adamların çıkardığı acu-bucu seslerinin ta beyninin içinde zonklaması, kestirmeden gittiği yol üstündeki otlu çörekçinin vitrinindeki nefis otlu çöreklerin çağrısı, hiçbir şey ona engel olamazdı.İzettin Efendi yoluna devam etti.Bahattin Bey, İstanbul’un en iyi otlu çöreklerini yapmakla övünürdü. Yıllarca otellerde çalışmış, yaptığı otlu çöreklerle turistleri adeta büyülemiş, sonunda, el için bu kadar çalışmanın yeter olduğuna karar vererek birikimleriyle işlek bir caddeye üç – beş dakikacık yürüme mesafesindeki sokakta otlu çörekçi açmıştı. İşler bir süre çok iyi gitmiş, çöreklerin ne kadar güvense de Bahattin Bey’i bile şaşırtan bir patlama yapmış, sonra enteresan bir şekilde durmuştu. İstanbul, otlu çöreğe doymuştu sanki.İzettin Efendi o soğukta o yokuşu çıkarken bir an için ıslak hamburgerden vazgeçip otlu çörek almayı düşünmüş; ama sonra kafasına koyduğunu yapan, prensiplerine bağlı bir insan olduğu için yoluna devam etmişti. Hedefine doğru ilerlerken karşısına çıkan hiçbir şeyin ona engel olmasına izin vermeyecekti.Kime sorsanız, Bahattin Bey’in eşi Bediha Hanım’ın çok iyi bir insan olduğunu söylerdi. Sadece bir tek kusuru vardı, o da kusurdan sayılırsa eğer, saçını hep aynı şekilde topuz yapardı. Başka türlüsünü gören olmamıştı. Kime sorsanız bunları derdi aynen.Gerçekten de, Bediha Hanım alışkanlıklarından kolay vazgeçen bir kadın değildi. Örneğin, genç kızlığında Brezilya kökenli pembe dizilerin tadını almış biri olarak, son yıllarda bütün televizyon kanallarını işgal eden saçma sapan stüdyo programlarından hiç hazzetmezdi. Yerli yapım stüdyo programı olarak Sabah Şekerleri’nden daha iyisinin yapılmadığına inanırdı.

hey gidi günler hey
SABAH ŞEKERLERİ

Bediha Hanım’ın bir de küçük bir internet grubu vardı. Kendisi gibi pembe dizileri seven ev hanımlarıyla bir araya gelir, zamanında her nasılsa videoya kaydedilip öyle kalan dizi bölümlerini seyrederlerdi.Hâlâ çalışan az sayıdaki video cihazlarından biri de Bediha Hanımlarda olduğundan, Bediha Hanım bu küçük grubun en etkili üyelerinden biriydi. Gerçekten çok iyi bir insandı; ama insan bir kere ön plana çıkmayagörsün, gıcık olanı, illa ki bir kusurunu bulanı hiç eksik olmazdı.Hâlâ çalışan az sayıdaki video cihazlarından birinin sahibi de, internet sitelerine genelde Rumuz Goncagül nikiyle katılmayı tercih eden Mehtap Hanım’dı. Mehtap Hanım, Bediha Hanım’ı severmiş gibi, çok iyi anlaşırlarmış gibi yapar; ama aslında onu çok kıskanır, kıskançlığının zaman zaman nefret kademesine yükselmesine engel olamazdı. Mehtap Hanımlaırn video cihazı Betamax tipindeydi. Oysa kasetlerin büyük çoğunluğu VHS tipindeydi. Mehtap Hanım o yüzden Bediha Hanım’ı çok kıskanır, hatta resmen nefret eder, ama yüzüne karşı hep dostmuş gibi davranırdı. Bediha Hanım’ın çık iyi bir kadın olmasına karşın bir tek kusurunun bulunduğunu, o da kusurdan sayılacaksa eğer saçını hep aynı şekilde topuz yaptığını sağa sola yayan da Mehtap Hanım’dı zaten.

Mehtap Hanım, Bediha Hanım'ın VHS videosunu çok kıskanırdı
Mehtap Hanım, Bediha Hanım’ın VHS videosunu çok kıskanırdı

Eşinin topuzuyla ilgili söylentiler Bahattin Bey’in kulağına kadar gelmişti. Bahattin Bey sinirlenmiş, o güne kadar hiç yapmadığı bir şey yapıp karısına el kaldırmıştı. “O topuz değişecek!” diye bağırmıştı.Bediha Hanım bu tepkiye çok şaşırmış, kırk yıllık kocasının hem kendisine el kaldırmasına, hem de kırk yıldan sonra saçını değiştirmesini istemesine çok içerlemişti. Oldu olacak pembe dizileri de yasaklasındı bari.Bediha Hanım o gece beddua etmişti. Kocasının işleri o günden sonra bir türlü düzelmemişti.Mehtap Hanım’ın kocası emekli polisti. Şimdi bizim fabrikada güvenlik amiri olarak çalışıyordu. Amir Bey, adamın ne mal olduğunu görür görmez anlardı. Emre Can’ın da keşin teki olduğunu hemen anlamıştı.”Yok abi, sana öyle geliyordur. Emre Can iyi çocuktur.” falan demişlerdi ama Amir Bey adamı görür görmez ne mal olduğunu hemen anlardı. Bu tip konularda yanıldığı hiç görülmemişti. Birkaç gün sonra haklı çıkmıştı.Emre Can sadece keş değil, ayrıca dağıtıcıydı da.Malını dikkat çekmeden dağıtabileceği tenha bir yer aranırken Bahattin Bey’in işlek bir caddeye üç – beş dakikacık mesafedeki sokak içindeki dükkanını keşfetmişti. Emre Can burasını merkez belledi. Malı dağıtırken hep Bahattin Bey’in dükkanını adres vermeye başladı. Aslında mal almaya gelen keşler de durum belli olmasın diye dükkana girip çıkarken otlu çörek alıyordu haliyle. Emre Can sayesinde Bahattin Bey’in yeni açtığı otlu çörekçisi çok iyi iş yapar olmuştu.

Bahattin Bey, otlu çörekleriyle çok övünürdü
Bahattin Bey, otlu çörekleriyle çok övünürdü

Amir Bey, Emre Can’ın ne mal olduğunu anlayınca ihbar etmiş, onu yakalatmıştı. Emre Can hapse girince de, kimse otlu çöreğin yüzüne bakmaz olmuştu.İzzettin Efendi bizim fabrikadaki işçilerden biriydi. Kafasına bir şey koyduğunda yapardı. Canı fena halde ıslak hamburger çekiyordu. Bir ara otlu çörekçinin önünde fikri değişir gibi olduysa da, durmadı, hedefine doğru ilerlemeye devam etti.