Yağmur yeni başlamıştı. Daha fazla ıslanmamak için adımlarını daha hızlı atıyordu. Şemsiyesi yoktu. Almamıştı. Pek çok insan gibi o da şemsiye taşımayı sevmiyordu. “Yanına şemsiyeni almazsan işte böyle olur, simdi ıslan bakalım.” diye kendi kendine söylendi. Sırtından içeriye doğru buz gibi bir yağmur tanesi süzülüyordu. Bu yağmur tanesinin içine girmesiyle elinde olmadan ürperdi. “Dondum…” diye söylendi.Yağmur şiddetini arttırmaya başlamıştı. “Korunaklı bir yer bulmalıyım.” diye düşündü. Bir apartmanın balkon altına sığındı. Yola düşen yağmur taneleri, asfaltı adeta bir nehire dönüştürmüştü. Sular hızlı bir şekilde logarlardan, kanalizasyona doğru süzülmekteydi. Fakat logarlar yağmurun şiddetine yetişemiyordu. Onlar ne kadar hızlı suları asfalttan çekiyorlarsa, yağmur da ona muhalefet edercesine şiddetini arttırıyordu.Sibel yağmurun yağmasını seyrederken, yanında birinin olduğunu farketti. Başını çevirip ona şöyle bir baktı. Genç bir adamdı. O da aynı Sibel gibi sırıl sıklamdı. Genç adam “Merhaba. Çok kötü ıslandık.” diye Sibelle konuştu. Sibel adamı şöyle bir süzdü. Onu tanımıyordu ama onda yabancı olmıyan bir şeyler vardı. “Merhaba.” dedi ayıp olmasın diye. Adam sibele gülümsemişti. Sibel içinden “sadece merhaba dedim diye bu tavırlar da ne?” diye düşündü. Adamın yabancı bir kadına bu kadar samimi davranması hiç hoşuna gitmemişti. Yağmur da bir türlü yavaşlamıyordu. Suratını astı. “Şu yağmur dinse de şu balkon altından çıkıp gitsem.” diye içinden geçirdi.Adam ısrarla, gülümsiyerek sibele bakıyordu. “Beni hatırlamadın mı?” diye Sibele sordu. Bu soru karşısında şaşıran Sibel, yanında duran adama daha dikkatli bakmaya başlamıştı.”Sanki bir yerlerden hatırlıyor gibiyim. Ama bir türlü çıkaramadım.” diye adama söyledi.”Hastane desem… “Sibelin gözleri kocaman açılmıştı. “Siz… Hastanedeki doktor… “Sibel çok utanmıştı. Annesi hastanede yatarken bu adam kendisine en zor zamanlarında yardım etmişti. Nasıl unutabildim diye kendisine çok kızdı. Yanındaki bu kişi bu kadar iyi niyetle kendisine yaklaşmışken, düşündüğü şeyler için pişmanlık duymuştu.”Ben çok özür dilerim. Sizi hatırlıyamadım. “”Bu kadar üzülmeyin. Beni hemen hatırlamamanız normal. O zaman çok üzgündünüz, anneniz ağır hastaydı. Şimdi iyidir inşallah.””Evet. Şu anda çok iyi. Teşekkür ederim.””Aslında size itiraf etmem gereken bir şey var. Sizi yağmur altında yolda yürürken gördüm. Ve hemen yanınıza gelmek için bulunduğum yerden ayrıldım. İnanın bana, size yetişmek gerçekten çok zor. Çok hızlı yürüyorsunuz.”” Beni niçin takip ettiniz anlıyamadım?””Hastanedeyken çok üzgündünüz. Size söylemek istediklerimi söyliyemedim. Daha sonrada ben hastanede değilken ayrılmışsınız. İzinizi kaybettim. İnanın bana sizi böyle yolun ortasında bulmak mujize gibi bir şey. “Doktor bey başını mahçup bir şekilde önüne eğdi. Sibel ise sözün sonunun nereye varacağını çok merak etmişti.”Eğer beni yanlış anlamazsanız sizinle bir yerlerde oturup konuşmak isterim.””Bu ıslak halimizle mi?””Haklısınız. İkimizde ıslağız. Ama bu önemlimi? “Sibel genç doktora gülümsiyerek ; ” Gideceğim yere kadar birlikte gidebiliriz. Artık yağmur da dindiğine göre daha fazla ıslanmayız.”İkisi birlikte, yağmurdan korundukları balkon altından çıkmışlardı. Ayakları suya bata çıka, birbirleriyle konuşarak yürümeye başladılar.