bildirgec.org

gerçek hakkında tüm yazılar

ayrılık kompozisyonu

puella | 09 March 2008 00:06

Giriş:
Ben sürekliliğe katlanamazdım. Bu duygunun da sürekliliğinden sıkıldım sonunda. Süreklilik aramaya başladım. Bu şekilde dahil oldum.

Gelişme:
Evin yolunu kaybediyorum. Yol bilen birilerini arıyor, senden önce gördüğüm birine yolu soruyorum. Söz dinliyor, sonra tıkanıyorum. Hergün aynı şeyleri yaşayıp bilindik acılara devam etmektense, başka şeyler yaşayıp bilinmedik acılara gitmek daha dayanılır geliyor. Bu düşünceyle kendimden soğuyorum. Zaten pek anlaşamazdık, iyice kopuyor ipler. Derinden gelen bir hüzünle kafeye giriyorum.

kelimeler

puella | 01 March 2008 04:58

Yaşadığımız dünyanın çarkını döndüren kelimeler vardır. Ve bu çarka hapsolup bu kelimeleri şart koşan insanlar. Onlar aslında kendi temel eksiklikleri için günah çıkartırlar. Kafalarında bir sürü soru işareti vardır, ama soruların ne olduğunu bile bilmezler. Sanki bilmedikleri, anlayamadıkları ile dolu bir kutu vardır kucaklarında ve yaşayabilmek için her dara düştüklerinde bu kutudan birer kelime seçip sunarlar. Masumiyet, güven, sadakat, yalan, gerçek, zaman, özveri ve daha neler neler. Negatif açılımlar içerisinde tek başlarına kalmış bu güzelim kelimeler, bir de utanılmadan birer koşul haline getirilirler. Bu zorla, dayatılarak öğretilmiş birşeydir, sonradan edinim, asıl korkaklıktır. Ben başıboş kalmış bu kelimelerden çok çektim. Sırf bu yüzden, eline hayatımı verebileceğim insanlara kalbimi veremedim. Çünkü onunla ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

soyun da görelim

| 28 February 2008 20:32

Hastalığımız var, doktora gittik.
Ya da, genel bir sağlık kontrolünden geçeceğiz.
Ya da, orduya katılmak için muayeneden geçeceğiz.

Böyle durumlarda alışık olmadığımız bir durumla karşılaşırız.
Karşı koyamayacağımız bir direktif.
Türkçesiyle yönerge…

“Soyun!”

O ana elbisemizle gizlediğimiz,
vücudumuzun en mahrem yerlerini göstermek zorundayız.
Doğal olarak utanırız, sıkılırız.
Utanmak insan olmanın bir emaresi.
İşareti…

***

Bedenimizin mahrem yerleri olduğu kadar,
ruhumuzun da mahrem yerleri vardır.
Duygularımızın,
düşüncelerimizin,
hislerimizin,
bakış açımızın,
isteklerimizin,
beğenilerimizin,
nefretimizin…

araba aldım, almasa mıydım?

mansonilized | 18 February 2008 16:02

Oldum olası bir arabam olsun istemiştir. Bir tür kendi kendime ben başardım bu hayatta ayakta kalmayı demenin bir yolu herhalde. Hep çalışmaya başlayınca ilk iş araba alacağım derdim, babam ev al yavrum yatırım olsun derdi ben de ben arabamda yatarım baba gerekirse derdim.

Çalışmaya başladım, para kazandım. Yeni eve taşındım eşyalar aldım araba almadım. Babam kızım ev al dedi. Başka bir eve taşındım. Bu defa süper dekorasyon yapacağım dedim. Yeniden eşyalar aldım. Araba alamadım. Babam ev al kızım dedi.

korkuyorum

puella | 16 February 2008 03:19

Hiç olmadığından korkuyorum.

İnsan gerçeği sahteden nasıl ayırabilir?

Dikkatli bakmak gerek. Bunun çoktan beridir farkındayım. O yüzden ben uzun zamandır bakmıyor, görülmüyorum. Ama önceleri ben de bakıyor ve malesef görülüyordum. Ben önceleri daha da ileri giderek, hayal bile kuruyordum. Aslında herşeyin başlangıcında, herşey çok doğaldı. Gizlenmiyor, cesaretle tüm olan bitene dokunmadan bakıyordum. Herşey yabancı, ama fazlasıyla inandırıcıydı. Hatta sanki herşey iyiliğim içindi.

Sonra büyüdüm.

Büyüdüm ve hayatım prim yapmaya başladı sanki. Yani artık insanlar çok daha değerliymişim gibi bakıyorlardı bana. Sevilecek kadar büyüdüysen, sevecek kadar da büyümüşsün demektir. Ama… Ben ekmekle aramdaki farkları düşünürken, insanların ben’e bakamamasına bakıyor, ve ne yazık ki görülüyordum.

smsg…

dublintiger | 12 February 2008 01:08

kaybettiğim benliğimi ararken ruhumun derinliğinde
rastladım yine vaçgeçemediğim eşsizliğine
kesmişken umudu aklımdan kalmışken sessizliğinde
yoksun yine unuttuğum manasız gerçeklikte

gerçek hep yalanın hayat hep ölümün içindeyse
benim yaşamım da bir rüzgardır bu sonsuzluk çölünde
sürükleyip götürdüğü bunca kum tanesinin içinde
bir sen yoksun anıların biriktiği bu kum tepelerinde

bir dakika bile durup düşünmem kovsan beni hayalinde
gitsem bile uyanamazsın bu uykudan soyut gerçekliğe
uykularım düşlerim kabuslarım büyüyor hep seninle
hep korktuğun ölüm ondan kaçıp saklandığın yerde

Gerçek Nedir ?

omerserdar[pilli_silinen_hesap] | 09 February 2008 01:52

Gercek Nedir ? Hiç düşündünüz mü?
Gercek Nedir ? Hiç düşündünüz mü?

İnsanlığın başlangıcından bu yana sorulan ve henüz cevaplanamamış yegane soru: Gerçek nedir ?

Hepimizin zaman zaman kendimize sorduğumuz ve hemen arkasından hissettiğimiz ekşimsi tattan sonra cevabını bile düşünmeden günlük yaşantımıza devam etdiğimiz acayip soru.

Eski efsanelerde kahramanımız, büyük bir hazine için yollara düşer. Başından geçen nice badirelerden sonra hazineye ulaşır. Fakat bu hazine artık ona eskisi kadar çekici gelmez ve kendi içindeki gerçek hazinesini bulduğu düşüncesi onun en büyük dayanağı olur.

Toplumsal Sorgulamalar

omerserdar[pilli_silinen_hesap] | 08 February 2008 00:49

Genel olarak yaşantımıza baktığımızda hepimiz doğar, kısa bir süre sonra okula gider ve çeşitli kabullenilmiş doğrular üzerine yetiştiriliriz. Şöyleki, çevremizde gördüğümüz yaşam örnekleri çerçevesinde, genellikle her insan iyi para kazanıp, iyi bir işte çalışmayı ve bulduğu eşiyle mutlu bir hayat yaşamayı seçer.
Kabullenilmiş doğrular ?
2+2 ‘ nin 555′ e eşit olduğu hiç aklımıza gelmez. Evrensel bir eşitlik olan “2+2=4” ise bütün Dünya’ da aynı şekilde değerlendirilir fakat onur, haysiyet, şeref, namus gibi kavramlar hemen hemen hepimiz yani biz Türkler için aynı çağrışımları yapsada toplumdan topluma değişen bu kavramların insanlar üzerindeki etkileride çok farklı olabilmektedir.

arabamı gördünüz mü?

lorienn | 29 January 2008 16:09

beyefendi arabasını apartmanın önünde çalışır vaziyette bırakır, hemen giriş katta oturan yakınlarının penceresine tık tık vurarak hal hatır sorar. içeridekiler “iki dakika içeri gel buyur” der davet ederler. 10 dakika oturur oturmaz çıkar dışarıya bir bakar ki araba ortada yok. sanki hırsızlar sotada beklemiş gibi arabayı almış götürmüşler. ulan ne vakit geldiniz arabayı götürdünüz diye yansın yakılsın, durum polise bildirilir. arabada önemli bir evrak para pul bir şey yoktur. allahtan ruhsat cebindedir. yalnız bagajda aslanlar gibi yatay duran missss gibi 2 şişe viski ve kuruyemiş ha bir de depoda 200 liralık yakıt vardır. araç 1 gün sonra bir yerlerde terkedilmiş olarak bulunur. hasar olarak bir tek balatalar cayırdamış yane sıyrılmış. viski miski hak getire… helali hoş olsun… araç bulununca sevinç yapılmış falan filan ama bu durumu espri yaparak dayısına çıkışan arkadaşımın söyledikleri…. aracın sahibi beyefendi Eskişehirden Ankaraya geliyor. olay Ankarada vukuu buluyor. şimdi söyleyip söyleyip güldüğümüz şey şu… dayı beyi Ankara otomobil çalanlar derneğinden recaa ediyorlar… allllooo… hayri abi orada mı?.. ya hayri abi ya ne zaman gelecen Ankaraya? canımız viski çekti gel de sayende bayram edelim diye haber salıyorlarmış… efendim tabii ki bu durumdan ders çıkarmak lazım ama ne yapalım böyle dikkatsizlikler yapılınca gülmek için konu olabiliyorlar… adamlar Eskişehir yoluna masa atmış bekliyorlar. arabayı görünce el pençe divan durup “hayri abi hoş geldin abiiii, bir şey lazım mı abii…” diye karşılayacaklar diye kakara da kikiri de gülmek pek tatlı oluyor….