Giriş:Ben sürekliliğe katlanamazdım. Bu duygunun da sürekliliğinden sıkıldım sonunda. Süreklilik aramaya başladım. Bu şekilde dahil oldum.Gelişme:Evin yolunu kaybediyorum. Yol bilen birilerini arıyor, senden önce gördüğüm birine yolu soruyorum. Söz dinliyor, sonra tıkanıyorum. Hergün aynı şeyleri yaşayıp bilindik acılara devam etmektense, başka şeyler yaşayıp bilinmedik acılara gitmek daha dayanılır geliyor. Bu düşünceyle kendimden soğuyorum. Zaten pek anlaşamazdık, iyice kopuyor ipler. Derinden gelen bir hüzünle kafeye giriyorum.Burada zemin benimle dalga geçiyor, sırf bu yüzden gıcırdıyor. İnsanlar söyleyeceklerimi daha şimdiden onaylamıyor, o yüzden her gıcırtıda dönüp tek kaşları havada bana bakıyorlar. Ama düşündüklerimi kaale bile almıyorlar, oturup başkalarıyla konuşuyorlar. Hem bana bakıp, hem oturup, hem de başkalarıyla konuşabiliyorlar. Ben daha tek bir şeyi bile nasıl yapabileceğimi bilmiyorken.Boş boş baktığım manzara, çektiğim sıkıntının eşliğinde anlamlanıyor. Önce onun siyah saçlarını görüyorum. Sonra gözlerini, elindeki sigarayı, parmaklarını. Biraz yana kaysa o da beni görecek, onun yerine gülümsüyor. Ne güzel gülümsüyor. Ve ben ne kötü bir anlatıcı olacağım. Ötesini düşünmeyip yanına gidiyorum. Oturduğu sandalyenin yanındaki yalnızlık oluyorum.Yanımızdaki masaya küçük bir demlikte çay geliyor. Çocukla kız aynı anda uzanıyorlar demliğe, kafamı çeviriyorum. Üç gün önce bozukluklarımı verdiğim amca karşı masada oturmuş, radyoda çalan parçaya ritim tutuyor. Benim bozukluklarımla – ki tabi aslında artık onun – gazoz içip ritim tutuyor. Bu iyi birşey mi kötü birşey mi benim için? Acaba aynı bozukluklar bende kalsaydı ben de onları kullanıp aynı şekilde keyifle ritim tutup gazoz içebilir miydim? O içtiği gazoz mu? Alakasız olan herşeyi görüp saçma sapan şeyler düşünmek, yok olmak istiyorum. Ama ister istemez seninle haberleşiyorum. Seninle aramızdaki, o hiç aşılmaması gereken mesafeyi aşıyor düşüncelerim, ve şimdi yazdıklarım.Adını koyamadığım bir adın, senin diyemediğim bir yüzün var. Ne zamandır karşımdaki değil o yüz, adını ne zaman kaybettin? Geriye bir adım atıp etrafımda dönmek ve sağ elimi yere uzatıp selam vermek istiyorum. Bu defa farklı olacak, herkes beni yuhalayıp terk edecek sandalyelerini. Schiller’ın sözü geliyor aklıma: “Cesaret hayatı hiçe sayar, vicdanı değil.” Ama ben biliyorum ki, sonrasında kulaktan kulağa yayılacak vicdansızlığım.Tüm pişmanlıklarımı bir kafede bırakıp dışarı çıkıyorum. O kadar zaman aşağı inerken dışarı çıkmak iyi geliyor. Ama gökyüzü kaçmış. Kalanında da pek yıldız yok. Bir yerlerden yıldız getirmek gerek. Hiçbiri umrumda değil, ben yine her gece rüyamda seni göreceğim. Hatta o kadar çok seni göreceğim ki, hafızama sığmayacaksın. O yüzden sabahları yine hiçbir şey hatırlamayacağım.Sonuç:Ben sürekliliğe katlanamazdım. Bu duygunun da sürekliliğinden sıkıldım sonunda. Süreklilik aramaya başladım. Bu şekilde hariç oldum.
yorumlar
Girerken:Sürekliliğin, sürekliliğinden sıkılmışlığın kompozisyonuna başlarken…Giriş:Sürekli olsun mu? Olmasın mı? Şimdilik yine de dahil olsun çelişkisi yaşarken…Gelişirken:Aşkımsı bir hikayeyi kafe sohbetleriyle objelendirirken…Gelişme:Schiller’ın o naçizane vecizesi aklına gelmeden önce içilen gazozlardan tut, siyah saçlara kadar; ‘sende kalan ona’ yazılanlara saygı gösterirken…Biterken:Süreklilik kalesini içten içe fethetmeye çalışırken…Bitti:Süreklilik olmayan (ekmek, su hariç) bir hayata başlamak isteyerek sanki…Yüreğine sağlık puella…
ilgin ve yorumun için teşekkür ederim pelitas 🙂 bu gidip gelmeler olmazsa sadece baskıyı yaşarız sanırım. aslında çoğumuz farklı birşey yaşamıyoruz, belki de yazarak arındığımızı hissediyoruz.sana da teşekkürler xnicox 🙂
Puella kardesim, yazin icini yansitmis sanki” Gercekten okunmaya deger bir yazi tebrik ederim…
“Hergün aynı şeyleri yaşayıp bilindik acılara devam etmektense, başka şeyler yaşayıp bilinmedik acılara gitmek daha dayanılır geliyor.”burada seni tanır gibi oldum..“Burada zemin benimle dalga geçiyor, sırf bu yüzden gıcırdıyor. İnsanlar söyleyeceklerimi daha şimdiden onaylamıyor, o yüzden her gıcırtıda dönüp tek kaşları havada bana bakıyorlar.”burada yaşadıklarını yaşar gibi oldum..“Schiller’ın sözü geliyor aklıma: ‘Cesaret hayatı hiçe sayar, vicdanı değil.’ Ama ben biliyorum ki, sonrasında kulaktan kulağa yayılacak vicdansızlığım.”şurada ne kadar derin düşündüğünü fark ettim..“Hatta o kadar çok seni göreceğim ki, hafızama sığmayacaksın.”burada kendinle imgesel konuşmalarına dahil oldum..“Ben sürekliliğe katlanamazdım. Bu duygunun da sürekliliğinden sıkıldım sonunda. Süreklilik aramaya başladım. Bu şekilde hariç oldum.”burada tekrar yazının başına geri döndüm ve sonsuz bir döngü içine düştüm.ellerine sağlık
akıcı bir üslup, iyi ifade edilmiş duygular, farklı sunulmuş ve başlıkla özetlenmiş bir yazı. kalemine sağlık.öncesinde gelsede, ayrıntılar sonrasdan belirginleşiyor ve sonuca doğru gidilen süreç zerreleri sonrasıda farkediliyor. acı olan şu ki süreçte tanımlayamadıklarını sonrasında tanımlıyor olmak. sadece yaşamış olmanın ve sorgulamamış olmanın halinden kaynaklanıyor olsa gerek. ve biliyor musun puella, aykırıda olsa yaşadıklarını hissetme hali seni gülümsetiyorsa, yaşanmış her ana değiyor; üzsede. kısacası cefasıyla sefasıyla hoş geliyor. belki ancak bu şekilde artıyor insan, önü alınmaz bir şekilde eksildiğini hissetmesine rağmen. insanların hallerini gözlemlerken kendi tanımını çıkarmaya çalışmak. bu yüzden dilin sustuğu yerde kalem kağıda konuşmakta. garip bir hal, bazen; bu günde durup şunu düşünüyorum, acaba gelecek zamanın hangi gününde geçmiş zaman olacak olan bu günün ayrtıntılarını düşüneceğim. fazla ayrınıtsal bir yaklaşım biliyorum. ama olan bu. tekrar kalemine sağlık.
bestloser teşekkürler. anlatabilmiş, anlaşılmış olabilmek çok güzel. ama yapacak birşey yok, içinde bu kadar çok hem “iyi” hem “kötü” kelimesi geçen düşüncelere sahip olmak insanın başını ağrıtıyor 🙂 ışıkları kapatıp karanlığa geçiyorsun, bu defa da hikayenin devamını merak ediyorsun..zorkedi, ne güzel yazmışsın. daha defalarca kendimizi bilinmeyene, belki de boşluğa atacağız, önemli olan düştüğümüz yerin bir önce durduğumuz yer olmaması sanırım. yorumların ve beğenin için teşekkürler.
rica ederim puella, yazdıklarını okuduktan sonra zihnimde canlanmasına sebep olduklarını damıtım, sadece, sebep olan sana ben teşekkür ederim.
Öyle bir SEN yarattım ki,SEN yokken…Yaşanıldığı an yitirecek anlamını…SEN yokken,Yarattığım SEN,Yasakladı sana…Ulaşmamı…Güzel Kompozisyon olmuş…
teşekkürler plakton. ve şiirin için de ayrıca..
Bi bana tesekkür etmedin PUELLA.)))
xnicox sana daha en başta teşekkür etmiştim ki 🙂
Yolunu kaybetmişlere yönünü sorma demişler
demişlerdir, daha neler neler demişlerdir dejavuu88. ama yaşarken denilmişlikler başka bir boyutta kalıyor.
Buncacik mi degerim?Herkese yaziyorsun bir kac satir,Bana üc kelime buyur al katir.)))
xnicox, gecenin bu saatinde güldürdün beni :)saat duvarda çın çın,diyor hala vakit var.gecem günümden hırçın,diyor yine yarın var.oysa saat benimle,günü boşuna arar.gece sinmiş içime,yarın olmuş ne çıkar.zamanı çalıp gitsem,karanlığı kim sorar.karanlık zaten ömrüm kadar,niko teşekkürler.bir yerlerde hata yaptım gibi sanki :Psağolasın sen niko, ilk şiirimi sana ithaf edeyim :)şiir yazamayan bana da altalta cümle yazdırttın ya, ne diyeyim ben. 🙂
Siirin de yüregin kadar güzel valla,kalpten tesekkür ederim sana hatta,kac olursa olsun yazarim bunlari dagönlü, yüregi temiz kardesim Puella..Yazdiklarim sakadir ciddiye alma,severim seni hem valla hem billa,güldürdümse seni ne mutlu bana,kalbi ruhu temiz kardesim Puella..Söylediklerimi sen yanlis anlama,latife yaparim ben sana inan ha,gücenmem mümkün mü sana?Ici, disi bir olan arkadasim Puella..Yazdigin yazilar bir birinden harika,kelimelerle dans ediyorsun adeta,görgün, bilginle örnek olursun bana,cana yakin, temiz arkadasim Puella..
Süreklilik çarmıha gerilmişken azılı düşlerinde, sandalyedeki yalnızlığa düşen gölgen hep aynı tekrarın neticesi. Herşey seni aynı labirentin başına döndürecekse eğer, sebep sen misin sadece?
dejavuu88;
arada bazı ruhlar çıkıyor da, istisna denilen kelime doğuyor.
hayır ben değilim, bunun adı hayat. ve hayat düşlerimle dalga geçiyor. ve hayat tekrar ediyor sürekli.. bakıyorum, tekrar ediyor. bakıyorum, sürekli tekrar ediyor. sonunda ben öyle ısrarla bakıyorum ki, o da bana inat öyle sürekli tekrar ediyor. ve hayat bizim değil..çok teşekkür ederim yorumların ve ilgin için..
3 Y Kompozisyonu…Yokluğunu gördüm bugünYanında hayalin vardıYalnızlığım girdi aralarınaHepsi senden yanaydıVe ben sustumKorktum…Sonra geçiyor zaten…Yeni bir ayrılık bekliyor gözler…Böyle sürüp gidiyor; kafaya takmamak lazım…
çok güzel bir yazıymış. ben yeni okuyabildim. şöyle dürtelim de tozları silkelensin.
Çok başarılı bir yazı.Yüreğine sağlık.Tüm duyguları bulabilir okurlar.Ben buldum kendi düşüncelerimi.(“Oturduğu sandalyenin yanındaki yalnızlık oluyorum.””Adını koyamadığım bir adın””Alakasız olan herşeyi görüp saçma sapan şeyler düşünmek, yok olmak istiyorum. “”Hiçbiri umrumda değil, ben yine her gece rüyamda seni göreceğim. Hatta o kadar çok seni göreceğim ki, hafızama sığmayacaksın.”)Birde “BİRLEŞME KOMPOSİZYONU” yazarmısın:))