bildirgec.org

dost hakkında tüm yazılar

Dostum’a…..

bilgisever | 22 July 2009 10:13

Sayılı gün çabuk geçer diye söylenir hep DOSTUM,
İş başlayabilmekte hayata.
Bir başladın mı…
Yaşamaktan hiç vazgeçemeyeceğin şeyler de tek tek sayılıyor bir avuç sedef gibi, malesef…..
Bir an olsun da geçsin gitsin dediklerin de bir kova kum gibi…. say say bitmez…..
Gidilecek yol aynı…Ayak sürüsek de, emin adımlarla ve coşkuyla adımlasak da…
Nasıl yaşadığımıza bakmalıyız DOSTUM,
Hayatın -bu nereden eseceği belirsiz olan- rüzgarına kendimizi kaptırdığımızda
Göreceğiz ki ortada ne boncuk kalacak ne de kum…..

söz verdim sana diye mi bu dürüstlük

nacak | 05 June 2009 16:33

Arkadaşlık ve dostluk gerçekten çok farklı şeylermiş diye düşündü .Dostluk belki çok daha ağır sorumluluklar yüklüyordu omuzlarına .Keşke arkadaş kalsaymışız diye düşündü.

Ne güzel günler geçirmişlerdi beraber ta çocukluktan beri. İlkokula beraber gitmişlerdi. Aynı sırayı paylaştılar. Teneffüste yemeklerini paylaştılar. Eve gelip ödevlerini paylaştılar. Yarısını birisi yarısını diğeri yaptı. Sonra değiş tokuş.

Lise çağına geldiler. Yine aynı lise, aynı sıra hatta aynı aşk. Günler geçti gitti , geldi üniversite yılları. Aynı üniversite, aynı fakulte, aynı sınıf. Gene ayrı gitmedi içtikleri su. Önce yurtta kaldılar bir müddet. Sonra eve çıktılar beraber. Beraber pişirdiler beraber yediler.

Sohbet

linet | 05 February 2009 12:39

Saat 4.30 sabah olmak üzere, ama cin gibiyim. Sürekli konuşuyorum, konuşmaktan boğazım ağrıdı, artık kelimeler dilime dolanıyor, ama hala konuşmaktan vazgeçmiyorum.

0

Yaklaşık 4 aydır birbirimizi görmüyoruz. O kadar çok şey birikmiş ki, laf lafı açıyor, birde anlatacaklarımızı unutuyoruz. Olmadık konulara giriyoruz. Gece fısır fısır yapılan sohbetlerin sonunda en mahrem şeyler konuşulmaya başlanıyor. İtiraflar, yalansız, dolansız çıplak düşünceler.. Seviyorum bu dökülmeleri, biliyorum o benim dostum.. Gece gündüz farketmiyor ama, gece saklıyor kelimelerin ayıplarını, utançlarını.. Işığı söndürdük, o bir koltuğa uzandı ben diğerine, üzerimizde battaniyeler.. Gecenin karanlığında birbirimize bakmadan konuşuyoruz. Bazen öylesine fısıldıyoruz ki, sadece ne dediğimizi anlamak yada daha iyi duymak için doğruluveriyoruz.. Birden koyverdiğimiz kahkahalar gecenin karanlığında çok güçlü çıkıyor, küçültüyoruz kahkahalarımızı.. Sonra aniden konuşurken sesi titriyor birimizin, anlatanda dinleyende o an aynı duyguyu yaşıyor, gözyaşları akıveriyor kimsenin görmediği karanlığa.. Uyuman lazım diyor işe gideceksin, evet diyorum.. Tam sessizlik uzamışken bambaşka bir konudan bahsediveriyor birimiz, yine kelimeler sarmalıyor her yanımızı..Şu an uykusuzluktan ölüyorum, sadece 1 saat belki uyudum… Ama içim yıkanmış gibi, hafiflediğimi hissediyorum, hala boğazımda bir ağrı var, çok konuşmaktan mı acaba? Çok erken uyuduğum günlere nazaran daha bir dingin daha bir enerjiğim yine de..Seni senden daha iyi anlayan, sanki iç sesin konuşuyormuş gibi aynı pencereden bakıp aynı düşünceleri dile getiren, yada sana daha önce görmediğin açılardan, olayları yorumlayan dostumu dinlemek onunla herşeyi paylaşmak çok iyi geldi bana.. Sabah ben gidiyorum diye seslendim usulca, dur dedi ben bırakacağım seni.. Pijamalarının üstüne geçirdiği paltosuyla arabaya bindik, hala konuşuyorduk…

Gece…

linet | 24 January 2009 13:04

Yatağıma uzandım sabahın ikisi ve dudaklarımda bir sırıtış ile yatıyorum. Öyle yorgunum ki, bir haftadır bu gece için uğraşıyorum, yaklaşık yüz kişi ile iletişim kurdum, mail, telefon.. Ve sonunda 60 kişi ile bu organizasyonu yapmayı başardım.

İlk maili attığım gün geri dönen kişi sayısı sadece beş idi, ama hiç umutsuzluğa kapılmadım. Onbeş senelik çalışma arkadaşım, dostum, sırdaşım emekli olacaktı. Ona süpriz bir gece düzenlemek istedim. Ve bu hummalı çalışma işte o zaman başladı. Şimdi ise gece bitmiş ve ben uzun zamandır olmadığım kadar mutluyum, hala sırıtıyorum.

komşumun faresi: pitpit

nazokiraze | 10 January 2009 19:29

Bu aralar hayatım gayet hareketli bunun sebebi ise hayvanlar. Zaten apartmanımızın arsız kedisi tontişe, evimdeki birsürü balığa ek olan biri dev ikisi minik su tospağalarına anca anca alışırken birde minik fare pitpit girdi hayatıma. Evet pitpit hayatımda dolaylı da olsa..

Pitpit komşumun evine dadanan minik fındık faresi, ama nedense bende komşum kadar etkileniyorum bu küçük hergeleden. Bunun nedeni yan apartmanda olan fare girmiş evde oturan canım arkadaşımın fareden ödünün kopmuş oldugu için bir haftadır eşiyle birlikte evden çıkıp o gelene kadar artık postu nereye sererse orda kalmasıdır. Tabi bu post sürekli bana serili ben bundan memnun olsamda pitpit memnun mu bilmiyorum, zavallının canı sıkılmıyor mu acaba? Oturup iki laf etmek istemez mi? Nitekim arkadaşım evdeyken mutfakta cirit atan pitpit o yokken derin bir hüzne boguluyor olacak ki kadının kurdugu tuzaklara, yemlere, yapışkanlara hiç yakalanmıyor demek ki içinden evi turlamak gelmiyor düşünün sucuk bile yememiş gariban.

Gidiyorum

pilli pati | 10 November 2008 16:33

Dark Heart
Dark Heart


Ben böyle bir yaşamak hiç bilmezdim çocukken. Berhudar oldum belki çok şükür, baka baka elime, saçıma, ayağıma… Büyürken yutkundum, kiminin elindeki bir parça ekmekte gözüm kalanda… Gün oldu seçti gözüm karanlığı, gün oldu döndüm aydınlığa, misal günebakan hızında… “Artık yeter!” deyu, arşınladığım topraklarda izi kaldı gözyaşımın, kendi ki filize karıştı, o yediğin ekmeğe karıştı, döndü tekrar yağmura karıştı, aktı da 7 cihanda, bir türlü durulmadı.

Karıncaya verdim bir kez yürek yükümü, “Ne yaptı?” bilmem, belki tüketememiştir bile. Şimdiye mevsim çoktan döndü, bak, yine de yakın gibi durur o günkü güneş. Şu hafıza denen şey çok garip bir illet be! Ne iyi bir dost ne de esaslı bir kalleş!

köpekler insan yüzündeki duyguları algılayabiliyorlarmış

biradamiste | 31 October 2008 16:31

kaynak : http://en.wikipedia.org/wiki/Image:Australian_Shepherd_puppy_red_merle.jpg
http://en.wikipedia.org/wiki/Image:Australian_Shepherd_puppy_red_merle.jpg

İnsanların sadık dostları olarak bilinen köpeklerin neden insanlarla yakın ilişki kurabildikleri belki de insan yüzündeki duyguları anlayabilme yeteneklerinden kaynaklanıyordur.
Araştırmalara göre insan yüzüne bakan köpekler gözlerini sol tarafa yani yüzümüzün sağ tarafına çeviriyorlarmış. Bunun nedeni olarak ise insanın yüzünün sağ tarafının duyguları daha iyi belli etmesi olduğu düşünülüyormuş.
Lincoln üniversitesinde yapılan araştırmalara göre bu “bakışın sola kayması” sadece insan yüzlerinde oluyormuş, şöyle ki: Dr Kun Guo liderliğindeki ekip 17 köpeğe insan yüzleri, diğer köpek yüzleri ve cansız nesneleri göstermişler; ama sadece insan yüzü resimlerinde “sola kayış” görülmüş.

Kaynak: http://www.telegraph.co.uk/earth/main.jhtml?xml=/earth/2008/10/29/scidogs129.xml

YAŞAMIN MERKEZİNDEKİLER

derin9 | 07 September 2008 13:31

Yaşamın merkezinde olan insanlar vardır. Ya seversin veya sevmezsin, ister çekip gidersin ama bu insanlar mutlaka olur. Kimi insandır, kimi kenarından bile geçmez, kimi aydınlıktır, kimi çiçekli, mavi, yeşil… Kimi böcek misali; uğur böceği veya hamam böceği… Senin onu koyduğun yere göre değişir. Çok sevdiklerin vardır, babam gibi, babalar gibi… Merkezdedir hep. Taht gibi koltuğunda adil, yürekli, helal, sıcacık, başını ellerine koyduğunda duyduğun huzur gibi…
Sevmediğin ama bunu söylemediğin insanlar vardır. Özel sektör sömürülerindenseniz, patronunuz, patronunuzun birinci ve hatta ikinci göbekten yakınları. Bunlar uğur böceği gibi görünseler de aslında hamam böceğinden farksızdırlar. Koloniler halinde yaşarlar. Hiçbir şeye güçleri yetmez. Masalarında duran kalemi bile sizden isterler. Sonuçta babalarının uşağı olma gibi bir durum sözkonusu… Patron delidir, ne yapsa yeridir.

Nerede o eski günler….

kalamara | 25 August 2008 12:04

Dünyamızın hızla kirlendiğ , insanlar arası ilişkilerin çok basitleştiği, saygı ve sevginin neredeyse kalmadığı şu günlerde “Nerede o eski günler” cümlesini sık kullanır olduk. Aslında dünyanın bu hale gelmesinin başrol oyuncuları bizleriz. Yolda yürürken selam vermeyi unutan, muzun kabuğunu denize fırlatan, piknik ateşini tam söndürmeden giden, arabanın camından izmarit fırlatan, arkadaşının konuşmasına fırsat vermeden bağırıp onun kalbini kıran, iki adımlık yere araba ile gidip sonra küresel ısınma muhabbetleri yapan bizleriz…
Eskiden bayramlar bile daha güzel ve anlamlıydı. Çünkü bayram sabahı neşe ile kalkılır, namaza gidilir ve gelince hemen kahvaltıya oturulur. Sonra erkenden komşu, eş, dost, akraba ziyaretine başlanırdı. Minikler de durumdan faydalanıp şeker kapma olayına girişirlerdi hemen.Ramazanlar da şimdiki gibi sönük geçmezdi.Büyükler küçüklere daha bir sevgiyle yaklaşırken, çocukluğumuzu yaşardık sınırsızca, o güzel yemeklerin tadı ve başkalarına da tattırmanın keyfiyle…Ama şimdi bu gibi birliktelikler ve duygular azalmış durumda. Yiyeceklerin bile tadı yok! Pazardan domates alıyorsunuz hormonlu, salatalık hormonlu vb. Her gıdanın içinde ya hormon, ya katkı maddesi mutlaka birşey var.

Kahvemin Şekeri…

GECEKARASI | 24 August 2008 10:59

Bir kahve içmeye, yanında hoş sohbet etmeye, içten bir dostta ihtiyacım var. Dosttum, arkadaşım çok ama şu an kimse yanımda değil. Böyle zamanlarda onlarla geçirdiğim güzel anları hatırlıyorum. Ne değerli anlar o anlar. Bir kere yaşanıyor, hatırası bir ömre dağılıyor.

Kalkıp kahve yaptım ama iki fincan hazırladım şu an yanımda olmasını istediğim arkadaşım için de koydum masama içimden onunla en güzel geçirdiğim günü düşünerek gülümsedim. Giden anları geri getiremem ama yaşadığım o güzellikleri böyle de olsa anabilirim dedim. İyi ki de yapmışım. İçim ferahladı hatta yalnız olduğumu bile unuttum. Kahvemi içtim bir güzel sonrada içimi döktüm beyaz kâğıda…
Ne çok anımız varmış seninle, ne çılgınlıklar yapmışız. İyi ki yapmışız yoksa şimdi hangi anı ile avunur, mutlu olurdum şimdi?
Seni nasıl özlemişim, resimlerimize baktım. Senin nikâhında çekilen resimdeki o ufak kız ne kadar büyüdü şimdi bir görsen tanıyamazsın belki. Eminim o da seni tanıyamayacaktır oysa ben iyi ki tanıdım seni…