bildirgec.org

doktor hakkında tüm yazılar

demirden ciğer

nazokiraze | 12 November 2008 16:58

Geçtiğimiz yılda 58 yıl demirciger sayesinde yaşayan, elektirik kesilince ölen 61 yaşındaki Dianne Odell haber ini hepimiz okumuşuzdur.

O zaman çok ilgimi çekmişti bu demirciger. Neydi?, nasıldı?, neden sık sık kullanılmıyordu?, madem birini 58 yıl yaşatabildiyse neden tüberküloz yada akciger kanseri hastalarında uygulanmıyordu ve daha pek çok soru…Ayrıca insan uzun yıllar yatarak nasıl yaşardı? yıkanma, boşaltım gibi olaylar nasıl gerçekleşiyordu?

YDUS başvuruları 11-14 Kasım arasında

wowo | 07 November 2008 23:44

6 aralık cumartesi günü yapılacak olan; yan dal uzmanlık eğitimi giriş sınavına (ydus) başvurular 11-14 kasım tarihleri arasında yapılabilecek. başvuracak adaylardan başvuracakları yan dalın bağlı olduğu ana dalda uzmanlık ünvanı almış olmaları bekleniyor. ösym’nin açıklamasına

şoparkahir (1)

Harlemsaray | 03 November 2008 14:39

Bizim mahallede homo sapiyenslerden beri gelişmemiş bir Kahir ağabey yaşar. Küçücük çirkin kara sarı suratı, yere yakın götü ile nereden bakarsanız bakın müptezel bir tip işte… Manavın , bakkalın arasından baş önde geçer. Kahvenin önüne gelince havayı ciğerlerine öyle bir çeker ki, görenler kendini sadece kadından kadına koşan bir fuhuş vagabonduna benzetsin ister.Tüm mahalle ona “şoparkahir” der .Düğünlerde klarnet çalarak geçinir. Kubara tövbe ettiğinden beri sigara içmeyi arttıran şoparkahir geceleri uyurken ciğerlerinin küm kümünden uygun pozisyonu bulamaz, şekilden şekile girer. İyice uykusu kaçanda da günahları yaralarını kanatir. Nihayetinde kalkar kusar ve balkona çıkıp ,
-olm şoparkahir; sigara içen ölecek, içmeyen ölmeyecekmi lannn! diye sigara yakar. Mahalleyi ve balkonda oturanları süzerek, sigarasından körükle çeker. Artık sigara içmekten elleri dişleri şapsarı olmuş, derisi nikotin rengiyle yeşilimtrak hale gelmiştir.
Aslında bu renk onun karakter yapısına da uyar. Askerde arkadaşlar bi dediği diğerini tutmayan şoparkahiri,

–bukalemun gibisin lan! bir istanbullusun bir edirneli bir erzincanlı bir kesanlı bir dediğin diğer dediğini tutmuyor. Sen hakkatten nerelisin/nesin lan sen? diye çok dalgaya almışlardır.Acemilikten sonra gittiği ilk birlikte, iri kıyım bir erin ırzına geçtiğinden beri kimselere çaktirmadan yıllarca ibne olarak yaşayan şoparkahır , içindeki kazanova ruhu da söküp atamaz. Etrafa ve mahalleye karşı gerçek kimliğini yaşayamamanın açısıyla kıvranır ve bunun öcüyle iş için gittiği tüm şehirlerde, kasabalarda önüne gelen evli, bekar, genç, yaşlı tüm kadınlara, erkeklere bambaşka yalanlarla kazanova ile dost olmak, ibneliği ile hemşeri gibi durmak için, onlarca değişik versiyonu olan şoparkahır yaratır. Bir anlattığını asla ikinci kez anlatmaz aksi olursa söyledikleriyle hesaplaşıp düello etmek zorunda kalacağını bilir.

verem günlükleri-1

nazokiraze | 01 November 2008 11:41

İnsan hayatının belli döneminde mutlaka bir hastalık geçiriyor yada geçiren birinin varlığına şahit oluyor.

1997 yılında tanıştım tüberkülozla 3 kere tekrar etti 2001 yılında tamamen kurtuldum çok şükür.

Burda hastalıkla alakalı yazmaktan çok bu hastalığa sahip olanlarla ilgili yazmak istedim.

Öyle 3 gün bir hafta 1 ay yatmaz verem tedavisi gören hastalar 2-3 aydan kapı açılır bu 9 aya kadar uzar (ben önce 3 ay 2. sinde 3 ay en son 9 ay yattım) .

Hastane ortamına alışma süresinden bahsetmiyorum ölünce toprağa bile alışıyor insan hastaneye mi alışamayacak? Ama gerçekten verem hastalığı çekenler birbirlerini görür görmez tanır.

Çoğu zayıf hemde çirkin bir zayıf, popoların üzeri zayıflıktan buruşuk deriyle kaplı, pis pis öksürük ,balgam çıkarma ve terli terli suratlar evet hepimiz birbirimizi tanırdık.( Hastanede tabi herkes veremli demeyin astımlılar, bronşitliler ve kanser hastalıgı çekenlerde bizim servisteydi)

Biz özeldik veremdik. Bizi verem etmiştiler. Öyle ya çok duygusal insanlar verem olurdu. Filmlerde üzüntüden, aşk acısından verem olmaz mıydı güzelim kızlar? Eh bizde ince insanlardık ki ince hastalığa tutulmuştuk. Boşuna mı yazılmıştı vereme dair o kadar şiir?Franz Kafka bile veremden ölmüştü.

Biz verem ilaçlarının çokluğunun şokunu atlatmaya çalışırken her gelen ziyaretçinin verem önerilerini duyunca zaten 12-13 ilaçtan güzelleşen kafamız daha daha da sulanıyordu.

Hadi otu çöpü anladık herkesin başında ailesi tarafından yapılmış ana içerigi bal olan kavanozlar mevcuttu zaten( bal-fındık, bal-ısırganotu,bal-ceviz,bal-kaymak, bal-tereyağı, bal-arı sütü) ah o bal hastaneyi istila etmişti.

DOKTORLARA VE TAMİRCİLERE GÜVENMİYORUM

keremx | 29 October 2008 18:03

BU ÇİNLİLER NORMAL DEĞİL…

Baştan söyleyeyim. Niyetim doktorlara ve tamircilere karşı güvensizlik aşılamak değil. Daha çok kişisel tercihimi sizlerle paylaşacağım. Önce örneğimize göz atalım:

Bir Çinlinin boynu ağrımış. Alternatif tıp uzmanlarından birine gitmiş. Cahil uzman, adının Chen olduğu belirtilen hastasına günde 6 adet çiğ kurbağa yemesini tavsiye etmiş. Boyun ağrısından kurtulmak için, doktor tavsiyesi diyerek toplam 130 tane çiğ kurbağa tüketen Chen, (Bu kadar kurbağayı nerden bulmuşsa?) sonunda baş ve mide ağrısından hastalanarak yatağa düşmüş. Çin’in Hunan Eyaleti’nde meydana gelen bu olayda hastanın vücuduna, kurbağalardan bulaşan bol miktarda parazitin yerleştiği anlaşılmış. Ölümle burun buruna gelen hasta son anda kurtarılmış.

Sağlıkta 1 Ekim Uygulamaları !!!!

murti37 | 24 October 2008 08:06

1 Ekimde yürürlüğe giren uygulamaların her geçen gün farklı bir yönü ortaya çıkıyor. Tabi bunun zararlarını da biz vatandaşlar görüyoruz. Hastanelerde muayene olduğumuzda tek bir sabit ücret değil,girdiğimiz doktor sayısına orantılı olarak, her doktora ayrı para vermiş oluyoruz. Daha neler neler göreceğiz bakalım. Daha fazla ayrıntı için lütfen tıklayın.

Her Doktora Para
Her Doktora Para

TÜRKİYE’NİN EN ZENGİN ENGELLİSİ

keremx | 23 October 2008 09:00

BABASININ ÖLDÜĞÜNÜ BİLMEYEN ÇOCUK

Bu yılın ortalarında Capital Dergisi, ‘Türkiye’nin en güçlü 30 İşkadını’ araştırmasının sonuçlarını yayınlamıştı. Listenin ilk sırasında Güler Sabancı yer alıyordu. Güler Sabancı’yı tanıyorsunuz. Sabancı ailesinin meşhur iş kadını… Sabancı kardeşlerden İhsan Sabancı’nın kızı… 2004 yılında amcası Sakıp Sabancı’nın vefatı üzerine Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilmişti. Bu başkanlığı O’nu Türkiye’nin en güçlü iş kadını yaptı.

Yediğiniz kontrol altında

iMania | 22 October 2008 16:34

Yukarıda gördüğünüz çatal-kaşık seti ile yedikleriniz kontrol altına alınıyor. Çatal yediğinizin analizini yapıyor (yağ, protein veya şeker gibi), kaşık ağırlığını ölçüyor, bıçak ise ısıyı ölçüyor. Bu bilgiler daha sonra bilgisayara aktarılarak diyetinize ne kadar uyduğunuzun analizinde kullanılıyor. Yani kısacası doktorunuza yalan söyleme şansınız kalmıyor.

Kaynak

verem edilmek

nazokiraze | 16 October 2008 13:20

Yıllar öncesi tüberküloz geçirdim, ve hastanede yattıgım aylar(tüberküloz çok uzun tedavi gerektiren bir hastalıktır.)pek çok kişi tanıdım ve verem ettin beni deyiminin gerçekliğini öğrendim.

Arkadaşım Selma son aşamasında gelmişti, bie çocuk annesi 20 li yaşların başındaydı.30 kiloya kadar düştüğü için yürüyemiyordu, hemşireler ona iğne yapmakta zorlanıyorlardı, çünkü kalçasında et yoktu ve kemigini buruşmuş bir deri kaplıyordu.

Tüberküloz tedaviyle iyileşebilen bir hastalıktır. O yüzden doktorlar ailesine çok umut verdi. Bir ay boyunca yürüyemedi Selma, çok zor nefes alıyordu. Biz de hastaydık ama o kadar ilerde değildik yürüyor koridorda bahçede cirit atıyorduk.

Ode To Kirihito

LOGAN | 08 October 2008 16:01

Ode to Kirihito, Osamu Tezuka’nın 1970-71 yılları arasında yazıp çizdiği karamsar bir tıbbi gerilim. Genç ve idealist doktor Kirihito Osanai’nin Monmow Salgını diye adlandırılan bir tür fiziksel deformasyon hastalığı üzerine çalışmalarını ve bu çalışmalar sırasında yaşlı başhekimler ve onların geleneksel hiyerarşi içinde kendisini engellemelerini anlatan bir çizgi roman. Bir çok japon çizgi romancısına (örneğin kendisine hayran olan en büyük iki isim Adrian Tomine ve Yoshihiro Tatsumi’dir) yol gösterici olmuş olan Tezuka bu kitapta da anlatım dilini çok iyi kullanmış ve sıkıcı bir doktor hikayesi olabilecek bir konuyu su gibi akar bir hale getirmiş ve bunu yaparken de zamanın japon bürokrasisinden, genel dünya politikalarına kadar heryere göndermeler yapmış.

Yer yer çok sert vurgular var kitapta. Hayatta kalma mücadelesini ve insanların bilinmezliğe duyduğu korkuyu sonuna kadar hissettirmiş. İngilizce baskısı 2006 yılında Vertical tarafından yayınlanmış.