bildirgec.org

doktor hakkında tüm yazılar

ben bugun bunu öğrendim

hales | 11 October 2006 21:53

bir doktor muayeneye gelen hastalarından öğrendiği hayat dair ayrıntıları burda paylaşıyor: İzmir’in işgalinden bu yılki çekirdeksiz üzüm üretimine tekstil işçilerinden balıkçılığa bilgiler.

günlüğe , bir gün

gariib | 06 October 2006 12:02

14//09/01 – 05/10/06 tarihleri arası bir 5 sene geçmiş günlük . Geçen gece hastanede nöbetçi doktor odasında her an çalması muhtemel telefonun yanında uyuklarken , aklıma takılıverdi . 5 sene dile kolay , kalmış bir sene o da bitti diyelim , mecburi hizmet 2 sene , askerlik 1 sene , uzmanlık kazandım o da 5 sene , uzmanlığın hizmetide 2 sene , gülümsedim . Ağlasam mı ? gülsem mi ?
Telefon çaldı , irkildim . Hastalardan biri kötüleşmiş hemşire hanım haber veriyor . Doktor abilerimi uyandırdım , malum kıdem durumu var , en alt kıdemiz . Koşuşturma başladı . Koşa koşa ekg aletini almaya gittim . Filmimizi çektik , kardiyolojiye konsültasyona gittim , yoğun bakımdan anestezi doktoru çağırdım . Aynı anda yoğun bakımda yer ayarlamaya çalışıyoruz . Malum burası istanbul yoğun bakımda yer yok . Endişeleniyor , hasta yakınını endişelendiriyoruz . Durum kötüleşirse en uygun yer haliç üniv.de bir yer . Endişeyle bekleyen hasta yakını , hayatla ölüm arası ince çizgi , kim bilir aklından neler geçiyor . Bu arada ben bu olayların neresindeyim onu da bilmiyorum , heyecanlıyım ama biraz . Solunum desteğimizi taktık , gerekli ilaçlarımızı verdik . Birkaç dozda umut yükledik hasta teyzemizin kızına , burda malum umut insanları ayakta tutan en büyük ve tek güç . Ordan ameliyathaneye in sen diyolar abilerim . Yoğun bakımdaki hastalardan biri ameliyat olacakmış . Ameliyatheneye iniyorum saat 23.00 ,00.00 , 01.00 ameliyat bitiyor . Hastayı yoğun bakıma tekrar bırakıyoruz . Yeşillerimi çıkardım , çömezim tabii duvarlar yabancı , ortam yabancı . Hareket etmeden önce bocalıyorum , elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum . En kıdemli abim ameliyathene çıkışında cebinden o gün öğlen yemeğinde verilen poşet ekmeklerden birini çıkarıyor . Ekmeğin yarısını yemiş yarısını da cebine atmış anlaşılan , kurumuş tabii . Uzattı ekmeği onun elinde kendime bir parça kopardım . Ekmeği çiğnemek için çabalıyorum , mutlu oluyorum . Kimin aklına gelir ameliyat çıkışında kuru ekmek , bu küçük hareketle bütün yorgunluğumu alıp götürüyor . Merdivenlerden çıkıyoruz , nasihat başlıyor , sevdi galiba beni ; kıdemli abi bana hayatta hep istediğim şeyleri yapmamı , istemeden yaptığım işlerde mutlu olamıyacağımı söylüyor . Beni doktor odasına bırakıyor , malum telefon çalabilir , alt-üst kıdem olayı . Çekyata uzanıyorum , üzerimde hasta bakıcının verdiği çarşaf , biraz kirli ama olsun bunu bulamayanda var dimi .
Yine dalıyorum hafiften , 5 sene önce kim düşünürdü hayatında sadece 1 kez hastaneye giden birinin , ameliyathane çıkışında kuru ekmeği bir cerahla paylaşacağını , pazar gününü nöbetçi doktor odasında geçireceğini , sabaha kadar telefonun başında bekleyeceğimi . Hep istediğin şeyleri yap sözleri geçiyor aklımdan , boş geliyor sözler . Hayat sürüklüyor sanki insanı , bunların yaşandığını 5 sene önce bilmiyordum , dolayısıyla isteyip istemediğimi de bilmiyordum sanırım . Bundan sonraki süreç geçiyor aklımdan onuda bilmiyorum . Kader sanırım hayatıma yön veren . İnsanın hayatının nasıl şekilleneceğini bilmemesi beni korkutuyor , aman yaa off diyorum , düşün düşün nereye kadar , uyumuşum zaten bu gelgitin arasında . bitti .

doktor olmanın dayanılmaz ağırlığı

semazem | 27 September 2006 11:07

bir kaç gün önce, ankara’nın trafik keşmekeşinin tam içinde eve doğru gitmekteyim. her zaman geçtiğim yollardan, hiç bir zaman geçmediğim kadar yavaş, kalabalık ve sıkıntılı bir biçimde duruyorum. gidiyorum demeyi çok isterdim ama söz konusu hareket nesnesi araba olunca, mevcut süratin gitmek olarak değerlendirilmesi söz konusu değil. eve bayağı yaklaşmışken, her trafik tıkandığında şuradan kaçsam da ileriden rahat bir çıkış vardır muhtemelen diye düşündüğüm yol ayrımlarının birisinde yine durduk. bu sefer kaçayım dedim. bulunduğum yerden doğru gidecekken hemen sağa döneceğim, ileriden sola döndüm mü tıkanıklığın ilerisinden eve çıkacağım. zekiyim ya !!!

şaç beyazlığına bir çare var mı?

absence of mind | 01 August 2006 21:50

Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine, şaçımdaki beyaz saçlarımdan şikayetçi olduğumdan dolayı,birkaç gün önce babamı da yanıma alıp cildiye doktorunun yolunu tuttum.yolda babamla doktora ne diyebileceğim üzerine şakalaşıyorduk.babam doktorun birşey yapabileceğine inanmıyordu.’bir kutu boya yazar yollar seni ‘diyordu.bende daha önce ,saçlardaki beyazlaşmanın tedavisine dair birşey duymamıştım,taki bir arkadaşım yanıma gelip dayısının doktora gittiğini,ve doktorun verdiği bir kremi kullanıp eski saç rengine kavuştuğunu anlatana kadar.bende şansımı bir denemeliydim,ne kaybedecektim ki?yıllardır saçlarımı boyamaktan usanmış,duyduğum herşeyden medet umuyordum.neyse sonunda sıra bana geldi,doktor şikayetimin ne olduğunu sorduğunda ne diyeceğimi düşünerek odaya girdim.’şaçlarımdaki beyazlardan şikayetçiyim doktor bey’ dedim.doktor gülüyordu.’buyrun oturun’ dedi.bunun üzerine tıbbın buna çare bulamadığını,son gelişmeleri yakından takip ettiğini anlatmaya başladı.bende arkadaşımın dayısından bahsettim,onun kandırılmış olduğunu böle bir şeyin mümkün olmadığını açıkladı.çıkarken de eklemeyi unutmadı ‘geçmiş olsun ‘efendim.doktor beyin ,yanındaki hemşirenin saçlarına bakıp ‘hepimize’ diyip,çıktım.hepimiz gülüyorduk.şimdi size sormak istiyorum,bu konuda bir fikri,bir bilgisi olanınız varmı?nasıl olurda hala beyaz saça bir çare bulunmuş olamaz.yoksa buna engel olan birilerimi var.tabi yaa ne olacak boya firmalarıın,kuaförlerin,ve bakım merkezlerinin hali.ama yazık bize ya.

Orta Asya’dan İthal Edilmiş Bir Doktor

esatergun | 09 July 2006 07:36

Tık, tık, tık…
– Gelesen.
– Selamlar doktor bey.
– Salam. Sabahın heyır. ( Selam, iyi sabahlar).
– Sabahları salam yasak mı diyosunuz? Biz nerden bulalım salamı doktor bey? Neyse zaten hasta olan kızım. Bir muayene ederseniz.
– Gızım sen yahşi birine ohşayırsan. ( Kızım sen iyi birine benziyorsun).
– Neee! Benim kız kimi okşuyormuş?

– Valla kimseyi okşamıyorum baba!
– Sus kız, doktor yalan mı söylüyor? Ellerinde pişik var, ordan anladı herhalde hııı?

– Pişik ele degel kucaga yaraşır. ( Kedi ellenmemeli, kucağa alınmalı).
– Doktor sen ne diyosun ya.
– Siz haradan gelisiz? ( Siz nereden geliyorsunuz?)
– At mıyız biz, haradan gelelim? Bak böyle konuşmaya devam edersen fena olucak doktooor.
– Kızım soyunasın, sırtına gulag asmag isterem. ( Soyun kızım, sırtını dinlemek istiyorum).
– Babaaa ya, bu adam sırtıma kimin kulağını asıcak. Ben sırtımda kulak falan istemem, büüeeee.
– Kızımı ağlattın.
– Men indi dayandıraram. Maragım kabardı neçe ağlarsan? ( Ben şimdi durdururum. Merak ettim, niye ağlıyorsun?) .
– Bak hala ne diyo baba yaaa.
– Ağlamasan balam. Baban yaşlıdır, dözebilamaz. (Ağlama çocuğum, baban yaşlıdır, dayanamaz).
– Doktor, hadi anananı da al git bu memleketten.

– Özümü itirdim.

hekim ithal etmek isteyenlere…

Doktor’un Gözüyle

tespitbocee | 07 June 2006 13:55

blog dünyasında iyi -hadi iyi demeyelim çok göreceli bir kavram- ilginç içerikli bloglara rastlamak her zaman mümkün olmuyor.

Bora Bilgin ki o bir doktor, hastalardan öğrendiklerim adı altında yazdığı blogunda, arşivlere bakılırsa Kasım 2005’den bu yana hastalarının hikayelerini anlatıyor. Anlatılan öyküler ilginç, derinlikli ve bilmediğimiz yerlere kapılar açıyor.

Masanın genelde diğer tarafında olup da doktorları inceleyen bizlerin, doktorun gözüyle hastaları görmesi ve onların yaşamlarından yine doktorun eliyle kesitler alması az bulunur güzellikte. Kaçırmayın derim.

ithal doktor?

bedafocb | 22 February 2006 20:02

Hükümetin doktor ithal edileceği yönündeki açıklamaları her kesimden tepki alıyor.Çünkü eğer böyle bir şey olursa hangi ülkelerden doktorların geleceği aşikar.Şüphesiz Türk doktorları en iyileri değil, fakat dünya standartlarında olduğu kesin.Zaten daha iyisi Türkiye’de çalışır mı? Zaten şimdiden sansanyonlar başladı bile