bildirgec.org

çıldırmak üzere hakkında tüm yazılar

Pıtır pıtır günlük

a C k | 29 March 2004 22:49

Yeter,

Lütfen,

Gelmeyin üzerime,..

Size dayanabilirim,

Konuşmayıp susabilir, kendimi göstermeyebilirim.

Beni zorlamayın,

Yormayın,

Lütfen,..

Gidin,

Arkanıza bakmadan…

bedelsiz bedelli,

karabatak-hafif | 29 March 2004 15:05

Ülkemi sevmek için öldürmek zorunda mıyım?

– Savaşın sonucu sence ne olur? – Hitler kazanacak gibi görünüyor ama umarım başaramaz. – Sen de bir Almansın ve Almanya’nın yenilmesini istiyorsun öyle mi? – Evet, neden şaşırdın. Gerçek vatansever böyle bir durumda ülkesinin yenilmesini istemeyi de bilmelidir.

Hangi film ya da kitaptı hiç hatırlamıyorum, ama yıllar önceydi, henüz kısa pantolonla gezdiğim zamanlar… Sanıyorum Nazım Hikmet’in hayatının bir bölümü ile ilgili bir şeydi. İkinci Dünya Savaşı sırasında ya da öncesi bir zaman dilimi…

Tanri`nin Annesi

decadent | 25 March 2004 17:43

Tanrının Annesi

Üç kişi oturuyoruz küçücük evin en dar, en karanlık odasında. Çok az tanıdığım iki kadın karşımda oturuyorlar ve o güzel yemeklerinin ardından pişirdikleri kahvelerimizi yudumluyoruz. Sohbet her konudan açılıyor ve sonunda bir konuda kilitleniyor. Kadınlardan birisi modern hayata uyum sağlayan, rahat ve bir o kadar da umursamaz bir kadın. Diğeri ise anadolu kimliğini hiç kaybetmemiş, feodal ve tutucu bir izlenim bırakıyor bende.

Modern kadın diye nitelendirdiğim kadınla Freud üzerine konuşuyoruz. Çokta derinlere dalmadan kadın memesinin biz erkekler için neden bu kadar önemli olduğunu tartışıyoruz. Diğer kadın oldukça ilgili görünüyor fakat pek söze karışmıyor. Oysa ben onunla konuşmayı daha çok arzuluyorum.

hep kötümseri hep kötümser (dınını nı nı nıı nı nı nı nı nı nıı)

astrocord | 18 March 2004 02:25

Bu gün Aynı krizzzzzlerin içindeyim neyin doğru neyin yanlış olduğunu söölicek kimse yok (tarafsızca ) yaa herkezmi çıkarcı herkezmi riyakar benim etrafımda buna sevgilim de dahilmi yoksa. O kızı çok seviyorum ama 1 gram olsun güvenmiyorum Niye herkez benim kuyumu kazmaya çalışıyormuş gibi bir his var içimde benmi çok kötümserim yoksa hayatmı bukadar acımasız yada benmi balataları sıyırmayamı başlıyom üüfff çok geç oldu artık tilkilerin kuyruklarıda birbirine değiyor ben yatıyom

no smoking

poranje | 15 March 2004 17:26

ya bu gün biz arkadaşla ortak bi sigara aldık para yok 🙂 ortak iş kurar gibi bişey dir buda aslında hani iş kurunca girdiler çıktılar hesap edilir ya aynen öle arkadaş bi tane fazla içse kavga çıkıyor aslında bu çok ulvi bir mesele ama anlamak kolay değil yaşamak lazım çıldırmamak elden değil. insanların bu tür zaaflarının olması muhtemelen bizi 1 numaralı bağımlı yapıyor..

Treni Kaçırmak Üzerine

ladybird | 14 March 2004 11:44

Okumak ve yazmak her zaman hoşuma gitmiştir. Okumak; bana başka hayatları yaşama şansı tanıması açısından, yazmak da; rahatlatması açısından hoşuma gider. Geçirdiğim şu günlerimde treni kaçırdığıma inanmaya iyice takmıştım. Nette ilkokul arkadaşlarımı aramalar, yaşlandığını düşünen diğer insanların yazılarını aramalar…Sonunda “Google” arama bölümüne treni yakala yazdım, karşıma bu site çıktı. Baktım, güzel bir site. Treni yakala bölümü var işte! Yakalarmıyım, bilmem? Yine de burasını bulduğuma ve içimi döktüğüme memnunum.

Desmond Tutu

jamsession | 12 March 2004 12:14

Sabahlara kadar ek iş adına tercüme yapacam, iki üç kuruş fazladan ek gelir kastıracam deyip 2 saat uykuyla işe gelende, bir de üstüne üstlük fi tarihinde yaptığın / çözdüğün depresyon testi über-pozitif çıktı diye bir e-mail alırsa bünye, neylesin, hangi dağlara çıksın. O e-mailin amacını biliyorum lakin, altında isim, telefon ve muayenehane adresi mevcut. “Gel babana” tadında bir yaklaşım sezinlenmiyor da değil. O seansların içine ne kadar para sıkışmış, işte onu bilmiyor ben.

Hasıl-ı kelam, bu yaklaşıma verilecek tek bir cevap mevcut:

bomba

uyus | 28 February 2004 10:26

dün arazideyiz.. tatbikat ortalık zifir karanlık. bişey çaldım pişmanım ama mutlu.. elimde bi ses bombası yapacağım heycanı düşünüyorum.. fitili yaktım. çadırdayım.. tam çıkıp atıcam.. atamadım.. bi patlama bi ses bi korku.. öldüm öldüm dirildim. sonunda elimde ve yüzümde yarık.. altım ıslak.. hayatımın hatası bir dahamı asla… subay astsubay toplandı.. aynı saat araziden şehre indik.. aslında güzel oldu şuan çarşıdayım.. askerlik zor zanaat..

çeviri kokuyor

ikonoklast-hafif | 19 February 2004 17:04

felix guattari’nin “üç ekoloji” adlı makalesinin ingilizce çevirisini bulamayınca mecburen türkçe çevirisini aldım. mecburen diyorum, evet, türk çevirmenleri yüzünden anadilimde kitap okuma hakkımdan mahrum kalıyorum. ali akay isimli zat-ı muhteremin çevirisi var elimde. (hil yayın, 1990) ya da çeviremeyişi diyelim. amcam fransızca biliyor mu emin değilim ama türkçe bilmediğinden eminim. guattari gibi kendine özgü kavramları olan bir yazarı, felsefi kavramlar sözlüğü oturmamış bir dile çevirmek zor, ama, imkansız değil. türkçe özürlü kişiler, hemen türkçe’nin yetersizliği mazeretine sarılırlar. guattari’nin ingilizceye çevrilmiş başka makaleleri var elimde, ali akay’ın türkçesinden daha anlaşılır olduğu kesin. söz konusu “türkçe” çeviride “flağrasyon” gibi (hem de yumuşak g ile) masmedya, “totalizan kısırlık” gibi akla hayale gelmeyecek ölçüde abuk sabuk kelimeler ve tamlamalar, köksap (rhizome karşılığıymış – botanikteki karşılığı bu olabilir ama guattari botanikçi değil.), tezgensel (katalitik demekmiş), erkekyandaşlığı (machismo mu, ataerkillik mi hangisinin karşılığı olduğu meçhul), yersizyurtsuzlaşma gibi sözde öztürkçeleştirmeler… bu “öztürkçecilik” de bir başka kanayan yaramızdır. dil bir insan topluluğunun iletişim aracıdır, her aklına esenin masa başında uyduracağı bir sesler dizisi değil. yersizyurtsuzlaşma kelimesini ele alalım: “deterritorialization” karşılığıymış- saçma, bir bölge veya ülkeye ait olmaktan çıkmak, basitçe yaygınlaşmak demek dururken, kel alaka bir anlam çağrıştıran (zorunlu göç gibi) bir kelime uydurmak niye? (gerçi guattari de bu kelimeyi çok seviyor ve türlü çeşitli anlamda kullanıyor. o da ayrı bir gıcıklıktır.) ey türkçe bilmeyen tüm çeviremeyenler, yersizyurtsuz kalın inşaallah! ey kendim, madem iyi kötü bir dil biliyorsun bir daha çeviri kitap alma inşallah.

Anlamadım

mornehir | 18 February 2004 23:21

Fatih Akın’ın ilk filmini (kısa ve acısız) izlediğimde,akli melekelerimi yitirecek kadar büyük bir sıkıntı içinde kendimi duvardan duvara vuruyordum. Allaaahıım,bir film bu kadar sıkıcı olabilir mi? Bir film bu kadar hiç birşey anlatmamayı nasıl becerir?vari Lynch eleştirisi “bi bok anlamadım,öyleyse süper film” serzenişleri değildi. Dahi yönetmenimiz -allah zekasına zeval vermesin- öyle bir esinlenmişti(!) ki Carlito’nun Yolu’ndan Yaralı Yüz’den diyaloglar bile neredeyse birebir aynıydı.Sert ve ah ulan bir yırtsak ne süper olurdu konulu diyaloglar,sıkı arkadaşlarını satan bir arkadaş vs.vs.e tabi kıyısından köşesinden uyuşturucuya bulaşma tribi.amannn amannn. Bu şoku atlatamadan,kolumdan sürüklene sürüklene gittiğim “Temmuzda” faicasını uzun uzun anlatmayacağım ama hiç değilse gülümsetebilecek,hiç değilse sık sık salonun karanlığında antrakta kaç dakika var diye saate bakılmasını asgariye indirecek bir yol hikayesiydi. Şimdi bu adamın üslubuna Tarantinovari denmesine mi delireyim,yoksa Meltem Cumbul’un “Kısa ve Acısız”ı izlediğimde koltuğa çakılı kaldım demesine mi delireyim?Keşke hala orda çakılı vaziyette kalsaydın be kadın.