bildirgec.org

charles darwin hakkında tüm yazılar

Kadının toplumda değişen yeri ve rolü

bursk | 07 November 2009 15:42

Değişen toplumda kadının toplumsal rolü nedir ve nerden nereye gelmiştir? Geldiğimiz noktada, kadının konumunda tarih öncesi çağlardan bu yana niteliksel anlamda birbirine taban tabana zıt iki büyük değişimin yaşandığını saptayabildiğimizi söyleyebiliriz. Zıtlıklar, söylence ve inanışlara olduğu gibi yansıdılar. Değişimin miladı İÖ 3000’li yıllardı. İÖ 3000 öncesinde kadın, ekonomik ve toplumsal işleyişte büyük roller üstlenmiş, önemli değerli, saygın, sözü geçer ve tanrıçalığa yükseltilmiş sevgili bir varlıktır; sonrasında ise yere düşmüş bir yıldız. Toplumsal üretimden dışlanmış, değersizleşmiş, saygınlığını yitirmiş; üstelik bir de ilahlar dünyasından kovulmuştur. Peki bunlar nasıl olmuştur?Isı yükselişinin ardından geçen beş-altı bin yıl sonra Yakındoğu olarak bilinen bölgede yaşayan şanslılar, tarımsal üretime başladılar. Özellikle Mısır ve Mezopotamya’ da gelişimin hızı alabildiğine boyutlanmıştı. Buralarda ortaya çıkan oluşumlar, diğer bölgelerde daha sonra beliren sistemlerin prototipleri oldular. Dolayısıyla kadının konumuna ilişkin değişme ve gelişmeleri tüm boyutlarıyla yansıtan veriler, Yakındoğu’nun prototip yaşamları içinde ayrıntılı bir şekilde bulunmaktaydı. Böylece İÖ. 6000 sonrası için veri edinme merkezi bu bölge oldu.Paleotik (Yontma Taş) Çağlarda kadının konumuna bakacak olursak; örneğin Alt Pleotik Çağ’daki insanlar yaşadığı dönem boyunca yiyeceğini ortaklaşa elde etti ve tüketti. Dişileri, fiziksel ve büyolojik yapı farkı ve doğurgan nitelikleri nedeniyle, av etkinliklerinde sınırlı bir rol üstleniyordu. Buna rağmen toplumu oluşturan bireyin dünyaya gelişine aracılık eden dişi, bu rolüyle “yaşamın devamını garantileyen bir kimlikle” algılanmış ve kimliği ona büyük değer kazandırmış olmalıdır. Çünkü ilkelin sezgi gücü, türün devamı açısından, bireyin tek başına bir “hiç” ancak topluluğun “herşey” olduğunu söylemektedir. Kadın doğurgan yapısıyla toplum içinde önemli bir yere sahipti, ancak değerinin kaynağı yalnızca cinsel işlevi değildi. Erkeğin getirdiği eti işliyor ve onun avı ele geçirmesinin rastlantılara bağlı olduğu koşullarda, topladığı ürünler topluluğun beslenme sorunun çözümünü ciddi bir biçimde güvence altına alıyordu. Orta Paleotik’ de ise “Neandertal” adamı için kadın oldukça değerli ve önemli bir varlıktır. Mağara resimleri ve taştan yapılma figürler ona olan ilgiyi kanıtlar. Üstelik bu dönemde kadın toplayıcılıkta uzmanlaşmış bir anadır. Bu ona meyve cinslerini, yabani tahılları,mantarları çok iyi tanıma fırsatı vermiş ve yaralanan erkekleri için gerekli olan ilaçları bilmesini sağlamıştır. Üst Paleotik de ise verimlilik simgesi varlığı ile ana ve ata rolü onu farklı bir işlevi daha üstlenmeye götürmektedir: Tanrıçalık.Kadının tam anlamıyla yükselişi ve anaerkil düzenin doğuşu Mezolitik(Orta Çağ) Çağ’ a denk gelir. Mezolitik evrenin başlangıcı günümüzden on iki bin yıl önce, Würm Buzulu’nun sona erdiği bir döneme denk gelir. Bu dönemde önceki çağlardaki özellikleri daha belirginleşti.(doğurganlık,toplayıcılık..)Tarımın icadının ve anaerkil düzenin yapılanmasının gerçekleştiği ve günümüzden altı-yedi bin yıl önce başlayarak Endüstri Devrimi’ne kadar uzanan bir süreci kapsayan Neolitik (Yeni Taş) Çağda ise tarımın mucidi kadındı. Toplayıcılıkta bitikinin yaşam döngüsünü izleyen öğrenen toplayıcı kadın, tohumu barındıran başağı ne zaman ve ne kadar kesmesi gerektiğini öğrenmişti. Öğrendiği bir diğer şeyde başakların tümünün kesilmemesi gerektiğiydi. Çünkü kalan tohumlar yeni bitkinin oluşumunu sağlamaktaydı. Burada dikkat çekilmesi gereken diğer bir husus kadın ve toprak özdeşliğiydi. “ Toprak bizim annemiz, gök bizim babamız. Gök toprağı yağmurla döller ve yer bitki ve tahıl verir.bu inanış tarımla ilgili pek çok inanışın ana temasını oluşturur.” Ayrıca bu dönemde kadının çok yönlü etkileri de olmuştur. Buğday ve arpayı işleyen, ekmeği yapıp yemeği pişiren, onları saklamak için çömleği de icat eden kadındır. Üstelik hayvanların evcilleştirilmesininde çok etkin rol üstlenmişlerdir. Çitlerin arkasında tutulan ve kadınlar tarafından beslenen hayvanların bir süre sonra yavrulayarak çoğaldığı gözlenince hayvancılık ve evcilleştirme doğmuştur. Ancak hayvancılığın sürdürebilmesinde erkeğin gücüne ve emeğine duyulan gereksinme, erkeğin de toplumsal alanda önemini yükselten bir faktör olmuştur. Bunun yanında, bu çağda kadın, sevilen, sayılan, koruyucu, üretken, merhametli ve aynı zamanda büyülü güçler taşıyan,toplumun atası bir tanrıçaydı. Kadın artık göklerdeydi ve Erken Neolitik dönem sonuna dek bu konumunu sürdürdü.Geç Neolitik Çağ’ da ise anaerkil düzenden ataerkil düzene geçiş başlamıştır ve alyapısal değişimler kendini göstermiştir. Bu konuda en önemli göstergeler Sümer’ den sağlanır. Sümer tarihte gelişmenin dinamiği olmuş pek çok ilke imza atmış bir delta uygarlığıdır. Saban, tekerlek, çömlekçi çarkı, çivi yazısı, yelkenli tekne ve ilk yasa metinleri onların ürünleridir. Bu ürünlerin hepsi önceki yaşam biçimlerini temelinden sarsmış, yepyeni oluşumların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Burada belirtilmesi gereken ise bu aletlerin erkekler tarafından yapılıp üretildiğidir. Önceki çağlarda kaba taşları yontan ve av işlerinde kullanalar ya da bakıra şekil verenler onlar olduğundan, bu aletleri de onların bulması kaçınılmazdı. Bu durum onlara yeni ekonomi içinde önemli bir güce dönüşme fırsatı verdi. Üretim etkinliğinde kadının ve erkeğin üstlendiği rollere dair deiğişimler böylece başlıyordu. Erkek sabanı icat etmemekle kalmamış, aynı zamanda değerli aletini öküze de koşmuştu. Öküze koşulmuş sabanın gerisindeki erkek, kadının çapayla sürebileceğinden çok daha büyük bir alanı işlemekteydi. Toprak verimli, aletler gelişkindi. Sonuçta beklenen verim elde edildi ve üretim artışı gerçekleşti. Böylece toplum,varlığını erkeğin emeği ve üretip mülkiyetinde bulundurarak kontrolünü de elinde tuttuğu aletler üzerinde gelişmeye başlamıştı. Aynı durum çömlek ve dokuma tezgahı konusunda da geçerliydi. Bu örneklerden şu yargı çıkartılabilir: “ Kadının el işi, erkeğin “mekanizma endüstrisi” karşısında yenilmeye mahkumdu.” Nitekim bir süre sonra, ekonomik yaşamda emeğiyle öne çıkan erkek, sosyal yaşamda da nüfuz ve etkisini artıracak ve yeni koşullara uygun, baskın bir güce dönüşecektir.Geç Neolitik’ e kadar sosyoekonomik yapı içerisinde üstlendiği rol bakımından erkekten daha önemli bir pozisyonda olmasına, itibarının yüksekliğine, hatta tanrıçalaştırılmasına rağmen, kadının erkekle eşit haklara sahip olduğunu belirtmiştik. Baskıyı, otoriteyi temsil eden bir cins değildi kadın. Ancak Geç Neolitik’ in yeni ekonomik yapısı içinde beliren olgular, erkeğin yalnızca emeğini ortaya çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda onu baskın ve otoriter bir güç olarak da ortaya çıkardı. Üstelik erkeğin egemen olduğu sosyoekonomik yapılanma içinde üretimin ve paylaşımın niteliği eşitlikçi ve komünal olmaktan uzaktır. Nitekim yeni yapılanmada erkek, kadını alabildiğine ezerek aşağılamış, özgürlüğünü elinden alıp toplumsal konumunda büyük bir altüste yol açmıştır.Yeni düzenin, insan onuru ile bağdaşmayan yeni düşünüş biçimlerinin bir kısmı kadınlarla ilgiliydi ve bu düşünüş biçimi içinde kadına biçilen değer, onun ikincil ve aşağı konumunun kendisi ve toplum tarafından kabulünü garantilemekteydi. Ancak değişim,doğanın ve tarihin diyalektiğinin gereği olan evrensel ve süreğen bir olgudur. Her bir değişim başka değişimleri de tetikler ve böylece yavaş yavaş geçmişin üzerinde yeni yapılanmalar belirir. Kadının toplumsal konumundaki aleyhte değişim, dönemin altyapısal gelişme ve değişmelerin bir sonucuydu. Sonraki süreçte devam edegelen diğer gelişme ve gelişmeler bu sonucu da değiştiricek, kadın açısından yeni yapılara uygun düşen ilişkiler ve düşünüş biçimleri oluşturacaktır. Önceki yapıların inatçı unsurlarının, yeninin kararlı yürüyüşü karşısında aşınarak çatlaması ve yerini yeniye bırakması kaçınılmazdır.

en etkili bilim adamları (Charles Darwin ve Max Planck)

xerre | 09 June 2009 09:43

ilk olararak şu yazıyla başladığım, bilime yön veren tarihteki en etkili bilim adamlarına, yani bilimin öncülerine yer vermeye devam ediyorum.

8 – Charles Darwin (1809 – 1882)

Aptalların yaptığı deneyleri severim. O yüzden sürekli onlardan yapıyorum.

İngiliz doğa bilimci ve biyolog olan darwin, tüm canlı türlerinin bir süreç boyunca ortak atalardan evrim geçirmesini savunan doğal seleksiyonu (doğal seçilim) kullanarak evrim teorisini öne sürmüştür.

ortaya attığı bu teori, yaşadığı dönemde bilim dünyasını ikiye bölmüş, bazı kesimler tarafından kabul görse de aşırı tepkiler almıştır. Fakat ölümünden sonra 1930’lı yıllarda onun doğal seleksiyon teorisi, gelişim sürecinin geniş anlamdaki ilk açıklaması olarak kabul edilmiş ve hatta günümüzde de modern evrimsel sentezin temellerini oluşturmuştur.

darwin kapağı (!)

denizkar | 22 April 2009 15:01

Bilim & teknik’in darwin kapağı skandalından sonra (ki hatırlatmaya gerek bile duymuyorum eminim bütün bildirgeç okurlarının aşina olduğu bir konu) Türkiye’de okunabilecek güzel bir Türkçe bilim dergisi kalmadığı için üzülüyordum ki tam bu sırada ntv bilim yayın hayatına başladı. Hiç şaşılmayacak şekilde de ikinci sayısının büyük bir kısmını darwin dosyasına ayırdı (ki bence keşke darwin kapağı ile çıksalardı). Hem hala güncel olan bu konuya değinmek hem de beğendiğim bazı alıntıları sizlerle paylaşarak güzel bir “darwin kapağı (!)” bildirisi hazırlamak istedim.

ingiliz doğabilimci charles darwin'in 1880'lerde w.w.ouless tarafından yapılan yağlı boya tablosundan. rischgitz / getty images
ingiliz doğabilimci charles darwin’in 1880’lerde w.w.ouless tarafından yapılan yağlı boya tablosundan. rischgitz / getty images

Öncelikle derginin okur mektupları köşesinden bir alıntı yapmak istiyorum:

“çeşitli internet sitelerinde ntv bilim dergisinin darwin kapaklı sayısının çıkacağını okudum. Defalarca çökertilmiş bu düşüncenin ve insan fıtratına aykırı bu görüşün derginizde yayınlanacak olması ihtimali bile inanılır gibi değildir. Eğer böyle bir şey olursa kendim başta olmak üzere, ntv’nin bütün bulunduğunuz sektörlere boykot gösterip çevreme ve elimden geldiğince herkese bu durumu anlatıp size tepki göstermeye davet edeceğim. Ümit ediyorum ki yapılan haberler gerçek dışıdır.” –furkan doğan-

Ntv bilim’in bu güzide bilimsever okura cevabı ise şöyle:

“haberler gerçek dışı değildir (yine de, kapak konusu değil dosya konusu olarak düzeltelim), fakat darwin’in “defalarca çökertilmiş” olduğu gerçekdışıdır. (dosyamızdaki yazılara bakınız lütfen.) okurumuzun yaklaşımı ise bilimdışıdır, ama belki daha önemlisi hoşgörü dışıdır, beğenmediği gerçekleri yok sayma işidir.”

Darwin dosyası kapsamında orta doğu teknik üniversitesi biyoloji bölümü öğretim üyesi prof.dr.aykut kence ile bir söyleşi yapılmış ve burada “yaradılışçı mitler” ve “yaradılışçı yanlışlar”dan bazılarına yer verilmiş.

Alfred Russel Wallace kimdir, nedir?

admin | 03 March 2009 12:21

Alfred Russel Wallace (1823 - 1913)
Alfred Russel Wallace (1823 – 1913)

Bir kere herşeyden önce çok ama çok artistik bir isme sahip bir kişidir. Boyle bir isme sahip olmak bile insana tarihe geçecek bir sürü icraatta bulunma inancı ve kuvveti verir. Verir mi gerçekten? Böyle bir şey yok tabii…

Biyografik yazılarımın ilk bölümü olarak, Wallace hakkında uzun ve eğlenceli bir yazı döşenmeyi planlıyordum. Ama sonra adamın hayatının çeşitli kesitlerinden kısa cümleler halinde bahsetmeyi uygun buldum ki, isteyen gidip Wikipedia’dan olsun, başka kaynaklardan olsun, bunları araştırsın.

evrim teorisine destek hangi ülkede ne kadar?

odo | 16 November 2007 20:00

aşağıdaki grafik, avrupa ülkeleri ve abd için, evrim teorisi’nin hangi ülkede ne kadar destekçi bulduğunu gösteriyor. kaynak olarak burayı ve burayı gösterebilirim.

kendimce çıkardığım sonuçlar:

  • finlandiya hariç iskandinav ülkelerinin evrimci yanı ağır basıyor.
  • kaba bir yaklaşımla, doğuya ve güneye doğru din eğilimi, batıya ve kuzeye doğru bilim eğilimi kuvvetli diyebiliriz.
  • ortodoks ülkeler evrime daha katı yaklaşmışlar.
  • dünyanın en gaddar ülkesi olan abd’nin en azından üstünde olabilseydik daha iyi olurdu.