Alfred Russel Wallace (1823 – 1913)
Bir kere herşeyden önce çok ama çok artistik bir isme sahip bir kişidir. Boyle bir isme sahip olmak bile insana tarihe geçecek bir sürü icraatta bulunma inancı ve kuvveti verir. Verir mi gerçekten? Böyle bir şey yok tabii…Biyografik yazılarımın ilk bölümü olarak, Wallace hakkında uzun ve eğlenceli bir yazı döşenmeyi planlıyordum. Ama sonra adamın hayatının çeşitli kesitlerinden kısa cümleler halinde bahsetmeyi uygun buldum ki, isteyen gidip Wikipedia’dan olsun, başka kaynaklardan olsun, bunları araştırsın.Biyografik yazılarımın amacı insanoğlunun çeşitliliğini vurgulamanın yanısıra, kafasına koyan adamın yapamayacaği acayiplikte ve manyaklıkta eser olmadığını göstermek…Ama şimdiden ağzınızın suyunu akıtacak bir kaç ipucu verebilirim tabii.. Bir adam düşünün ki,
Genç oldu, ama sakalsız asla
– doğal seleksiyonu Darwin ile aynı zamanda -hatta belki daha önce- düşünmüş ve yazmış, ama daha sonra hiç bir zaman sahiplenmek icin ugraş vermemiş olsun, (Darwin ile Wallace’ın evrim hakkındaki yaklaşım farklılıklarına ilişkin oldukça kapsamlı şu analize bakmanızı tavsiye ederim)- biyoloji bilimine bunun dışında sayısız katkıda bulunmuş ve biyoantropolojidenilen bilim dalının kurucusu kabul edilmiş olsun,- Endonazya’daki Wallace çizgisini (ya da hattını) keşfetmiş ve oluşum sebebini de elinde bugünkü imkanların hiç biri olmaksızın doğru olarak tahmin etmiş olsun,
Hayret bir şey valla, nereden aklına gelmiş acaba?
– Çağının en önemli bilimsel buluşlarına katkıda bulunması bir yana, kadınların oy kullanma hakkı ve kızamık aşısının topluma zararları gibi bir çok konuda sosyal harekete önderlik etmiş olsun,- ve hayatının son yıllarını ruh-bilim calişmalarına adamış olsun! Yalnız şimdiki anlamı ile ruhbilimi, yani psikolojiye değil de, bildiğimiz (ve genelde var olduklarına inanılmayan) ruh, peri vb. paranormal varlıkların araştırılmasına…İlginç bir hayat hikayesi olmadığı söylenemez kesinlikle!
