bildirgec.org

çelişki hakkında tüm yazılar

Varlık, bir kadın ve biraz tasavvuf

astral | 14 June 2009 14:57

Her anı yok olur mu kendi düş bahçesinde? Solar mı illa ki her kırlangıç? Herşeye rağmen yine de zor mudur içses denileni dinlemek, kimi zaman?

Kimi zaman susarmış insan? En zor olan, en içtekini söylemekmiş…

Kadın iç çekti, istemsiz… Sevgilisi sordu, ‘Ne var?’ ‘Yok.’ dedi kadın.
-‘Ne yok?’

‘Ne saçma iştir bu ya! İlla her şeyi söylemeli mi?’ diye geçirdi kadın. Bir yandan da ne söyleyeceğini düşünüyordu. Gerçeği neden söylemediğini soracaksınız. Bazı gerçekler, mezara taşınır, kendilerinden dahi daha ağırdır. Söylenmesi, kendi gerçeklendiğinden bile daha çok can yakacaktır; bilir kadın, susar…

Nedir Bu Aşk Böyle

liquidlightening | 02 June 2009 09:47

Beraber geçirilen zamanın verdiği doluluk, diye başlamak istiyorum yazıma. Başı olan ama sonunu kestiremediğin bir derinlik gibi… Baş döndürücü, kimi zamanda tüyler ürpertici. Nefesini zor alırsın, kapıldığın anlarda. Hiç bir kelime ile anlatamayacağın kadar bir yoğunluk varken, yetersizliğinin sarmasına izin verirsin tüketmek istemiyor gibi. Bir fırtınanın ortasında, rüzgarın dokunuşlarına odaklanmak gibi hayal edebilirsin. Beraber geçirilen süre zarfında kırgınlıklar olur elbet, bir inerken iki çıkar bazı şeyler. Kızarsın, kabul edemezsin, umudunu ve beklentilerini kaybettiğini sanırsın… İlginçtir ki geçer… Aşkta normal olan bir şey var mı zaten? Tabi geçmekle kalmaz ve nedendir de bilinmez ama ona daha çok bağlar bu durum.

Gün gelir, düşmanın da o olur, arkadaşın da, sevgilin de, hatta rakibin de… Her olguyu tek bir insanda yaşamaya endekslenirsin birden. Zıtlıkları ile var olan her duygu, onu ve sevgini daha da vazgeçilmez, boşluğu doldurulamaz hale getirir.
Güneşin de odur, dünyan da; gecesi ve gündüzü ile…
Kimi zaman seni anlamasına izin vermezsin, hayıflanırsın bu duruma. Biraz daha ilgi, biraz daha sevgi istemenin yolu buradan geçer zannedersin…
Aslında kendi kendini anlayıp, sınırlarını görebildiğin önemli bir süreçtir, birliktelik yaşamak. Ancak zamanın çoğu saçma sapan düşünceleri ve davranışları anlamaya çalışmakla geçer. Hem kendinin hem onun… Eğlencelidir, acıttığı zamanları da vardır.
Bazen reddetmesini istediğin itiraflarına, hapseder seni. Cezanı çektiğinde özgür bırakan da odur. Bazen de beklediğin coşkuyu göremezsin onda, acaba o da benim hissettiklerimi hissediyor mu acaba o da benim düşündüklerimi düşünüp, yapıyor mu? gibi buhranlara düşersin… Ama bazen öyle bir şey görürsün ki beklemediğin, sevgisi karşısında yetersiz hissedersin kendini. Hep bir zıtlık hali mevcuttur
Yaşanılası kılan da budur…

Olana da olmayana da bu sözüm;
Zamanla daha çok içine girdikçe, bir masaldan çıkıyorsun. Eksilerini gördükçe artılarını yaşıyorsun…

Benlik Olgusu

liquidlightening | 28 May 2009 15:41

gördüklerim , duyduklarm , yaşadıklarım … hayata – yaşamaya dair ne varsa. herşeyiyle insanın kendisini bir bütün olarak görmesi. ait hissetmesi. Unutulan duygular. unutuluyor çünkü unutturuluyor. yapaylık kol gezerken bize ait olmayan duyguları yaşamaya özeniyoruz benimsiyoruz sanki bizimmiş gibi. Gerçek olmayan mutluluklar , gerçek olmayan üzüntüler , gerçek olmayan sevgiler. İşte tek sorun değinmek istediğim. Duygular yozlaşıyor hangisi gerçek hangisi değil ayırt edemez hale geliniyor. Koca bir boşluğa düşülüyor zamanla. Kimse anlamıyor nedenini suçlayacak basitlikler seçiyor kendine farkında olmadan bir yalanı yaşıyor… yalana alışıyor gerçekler acıtır oluyor. Çoğu zaman alışmak sorgulamaktan daha kolay geliyor. Bize sunulanı kullanmak külfet olarak görülürken bizim olmayan düşünceleri ezberliyor tüketene kadar yaşıyor ve ardında yenileri ediniliyor. Bundandır kişinin kendiyle çelişmesi , değerlerini kaybetmesi işte tamda bundandır ki yalanı doğal kabul etmesi … özeleştiri nedir bilinmiyor. Halbuki ne kadar da çabuk eleştirilir kişi değil mi? Önyargı edinmek , insanları kolayca silmek kendi eksikliklerini onlara yüklemek hiç olmadıkları şeylerin bedelini ödettirmek … kendine de baktığını söyler tamamlanmış olduğunu hisseden , hiçbir zaman olmadığı şeyi anlatmaktan çekinmez , kendide inanmak ister inanırda… maskesiyle mutludur o , tekerleme gibi ağzından eksik etmediği “ ben” ler … benlikleri kelimelerden ibaret. Sadece anlatılır asla yaşanmaz…

Psikoloji Ve Çelişki (Başlık Gibi)

BlackC0de | 20 July 2008 13:30

Güzel bi yazı yazmak istiyorum, ama aklımda çok farklı şeyler sürekli olarak dönüşüm halindeler, birilerinin gözünden kendime bakıyorum diyeceklerine ve statü durumuma. Canımı sıkıyo. Bir şeyler yazıyorum derdim bu diyorum anlıyorum ki derdim o değil. Derdim aşırı derecede mevzuyu büyütmek. İyiyim diyorum bi zaman sonra kendimi berbat hissediyorum. Düzelteyim diyorum düzeltemiyorum. Her gün dibe çöküyorum aslında birikimi yiyorum. Kendime ihanet ediyorum diyorum. Keyif alamıyorum keyif almak için ne yapılabilir diyorum düşünüyorum bulamıyorum. Çok büyütülecek şeyler değil diyorum. Kafaya takma diyorum ama kafaya takmamak nasıl icra edilen bi durum bunu idrak edemiyorum. Sürekli düşünüyorum Bunlar dile gelecek şeyler değil, odaklanmam gereken bölümler değil kendimi anlamıyorum. Anlatamıyorum. Anksiyete ve psikolojik diğer rahatsızlıklar tekrarlar diyolar , tekrarlayacaksa bi insan neden kendini iyi hissetsin diyorum , sabit ve sürekli olması gerekmez mi diyorum , çok basit şeylere değiniyorum ama çıkamıyorum. Genel Psikiyatrik rahatsızlıkları okuyorum hepsi benim diyorum sonraki zaman diliminde hadi oradan halt etmişsiniz siz diyorum , bu nasıl lahana bu nasıl turşu dememek elde değil yani. Sormam gereken ne diye düşünüyorum kendime kendim verdiğim cevap kâfi gelmiyo

tdk’nın en çelişkili kelimesi: keleş

shakaci | 10 May 2008 11:36

keleş;

1. yiğit, cesur, bahadır.
2. çok yakışıklı, çok güzel.

tezatlığın başladığı sonradan eklenen 3. ve 4. anlam;

3. vücut yapısı gösterişsiz.
4. çirkin, kötü.

tdk‘nın keleş sözüne verdiği açıklamalar böyledir. 1. ve 2. anlamla, 3. ve 4. anlamdaki derin çelişki tdk’nın ne denli canla başla çalıştığının, türkçeye bol anlamlı kelimeler kazandırdığının göstergesidir. -ben ilkokuldayken 3. ve 4. anlamlar yoktu.- nede olsa bizim dilimiz sondan eklemeli; lakin anlama değil köke eklemeli. tdk artık anlama eklemeli yeni bir dil mi oluşturuyor bilinmez; ama bir şey çok iyi biliniyor ki, o da ortada bir çelişkinin var oluşu.

lâf

astral | 20 February 2008 14:44

‘Lafla adam olunsaydı, en erdemli insanlar politikacılar olurdu.’

dedim. Özel’in olsaydım, mücadele ederdin, sahiplenirdin, benim seni sahiplendiğim gibi. Kızıyorum hem sana hem bana. En çok da, kendime.

Sana kızıyorum sahiplenmediğin için. Kendime kızıyorum, seni sevdiğim, düşündüğüm, aradığım, özlediğim için…

Ev bomboş geldiği için. Alışmakta zorlandığım için. 4 ay öncesine dönmeyi isteyip de zorlandığım için. Antidepresan almadan gün geçiremediğim için.

seni sev(m)iyorum…

| 27 December 2007 21:22

Kelebekleri seviyorum,
Böcekleri sevmiyorum.

Bebekleri seviyorum,
Yaşlılardan nefret ediyorum.

Zenginleri seviyorum,
Fakirlerden nefret ediyorum.

Çiçekleri seviyorum,
Böcekleri sevmiyorum.

Yalan,
yalan sevginin bir duygu olduğu.
Madde ne kadar çekiciyse o kadar sevilir.
Ne kadar güzelsen o kadar sevilirsin.
Ne kadar varlıklıysan o kadar sevilirsin.

Eksiksen, kusurluysan,
Zayıfsan güçsüzsen,
Paran yoksa sevilmezsin.

Kaybettiğinde elindekileri,
sevenlerin de birer birer gitmeye başlar.

uykusuzluk..

| 10 September 2007 03:27

..
Koşa koşa döndü, dönmesi gereken son koşeyi, kalbi yerinden çıkıp ondan önce gidecekti sanki.. Oysa acelesi yeni sayılmazdı, nicedir acele etmekteyi bu güne doğru yaşarken, öylesine birikmisti ki .. işte kalbi belli etmişti kendini, taşıyordu artık zihninden heyecanı.

“Tam da zamanı” gibi bir ünlem fışkırdı aklından, tam da zamanıydı heyecanlanmanın. Sakin olası da pek yoktu hani, bunca yıldır başkalarını özledikten sonra, ona aşkı, sevgiyi öğreten, “kader” denilen aldatmaca kurguyla savaşılabilecegini gösteren kadını görecekti. Kendisini hep zorlardı arkadaslarının yarım kalan hayatlarının kursağında bıraktığı acıyı hatırlayarak, hep sonuna kadar hissetmek isterdi, en ufak bir duyguyu dahi atlamadan, her bir hücresiyle yasamalıydı bu anı..