Her anı yok olur mu kendi düş bahçesinde? Solar mı illa ki her kırlangıç? Herşeye rağmen yine de zor mudur içses denileni dinlemek, kimi zaman?

Kimi zaman susarmış insan? En zor olan, en içtekini söylemekmiş…

Kadın iç çekti, istemsiz… Sevgilisi sordu, ‘Ne var?’ ‘Yok.’ dedi kadın.-‘Ne yok?”Ne saçma iştir bu ya! İlla her şeyi söylemeli mi?’ diye geçirdi kadın. Bir yandan da ne söyleyeceğini düşünüyordu. Gerçeği neden söylemediğini soracaksınız. Bazı gerçekler, mezara taşınır, kendilerinden dahi daha ağırdır. Söylenmesi, kendi gerçeklendiğinden bile daha çok can yakacaktır; bilir kadın, susar…Gözleri bir an bakar, öyle boşluğa. Kendi yalnızlığına dalar. Sol koltuk altında ani bir sızı sarar kadını. Alıştığı bir sızı. Kalbi tehdit ediyordur sessizce ve o buna her gün üç öğün yemek yemek gibi alışmıştır. Hayat işte bu. Yaşanılan. Yaşanılacak, mücadele edilecek ve bu esnada da hiç dırdır etmeyip bir de erdemlilik üzerine uğraşılacak olan; işte bu. Yaşam. Ta kendisi.Yorgunluk dinlemeyen. Tenefüsü olmayan. Kendi hikayemizi yazdığımız. Hepimizin senarist ve oyuncu olduğu bir sahne. Görünümler ve simülasyon tutkusuyla tutkallaştırılmış bir platform burası… İşte tam bu noktadayız.Düşünmenin ertelenip, kim kimi yer dünyasına dönüşen düzlemde, şimdi başka gerçekler dolanıyor. Evrensel bilinç olumlu olandan uzaklaşıp yakınlaşıyor. Tam bir mücadele alanı.
Gecenin yarısı: Bir kadın Tanrıya yalvarıyor. Gecede ay. Suskun. Kadın da, dünya da, ay da.Gecenin yarısı: Bir kadın Tanrıya yalvarıyor. ‘Duy sesimi! Hiçbir zaman iyiden ayrılmayan ve ayrılmayacak olan ben, sana ihtiyacım var, tut ellerimden! Senden başka kimseye söyleyemediğim gerçeklerime katlanmak için bana yardım etmen lazım, nefes almaya devam edebilmem için.’

Karanlık suskun… Bir kedi bir gölgeden kaçarak ağaca sığınıyor, miyavlayarak… Cırcır böceklerinin sesi geceyi dolduruyor.

Bir kadın çok uzaklarda birilerinin olduğunu biliyor, susuyor. Bir gün onlara çok daha kolay ulaşcağını biliyor. Kendini biliyor şu sıralar, yaşam testeresiyle…

Sabahtan önceki zaman en siyah olanıymış gecenin. Kadın gökteki yıldızlara bakıyor. ‘Orada hangi hayatlar var?’ diye düşünüyor.
Kapıyor gözlerini, bir parça buradan uzaklaşmak, bir parça kendine, sol yanına yakınlaşmak için… Nefesini saymaya başlıyor: 1, 2, 3… İşte dünya ya da yaşam denilen işte bu noktada başlıyor… Her şeyin var olduğu yere dönüyor ve şükrediyor…