bildirgec.org

cahillik hakkında tüm yazılar

BİR GÜN

Education | 25 April 2009 09:25

BİR GÜN…Ayşe Kulin’e ait bir kitap… Adı gibi bir günde okunup bitecek; ama etkisi uzun süre devam edecek bir kitap. Yine cahillik, yine töre yine kavga ve yine doğudaki kadınların dramı…Türk- Kürt çatışmasını farklı bir pencereden anlatıyor. Siz biz kavgası, önyargılar, bu güzelim ülkede kardeşçe yaşayamamanın sebepleri iki kadın kahramanın birkaç saatlik görüşmesi arasına sıkıştırılmış. Nevra, babasının görevi dolayısıyla doğuda geçirdiği çocukluğu vesilesiyle bir Kürt aşiretine mensup Zelha ile kan kardeş olur. Zelha, Nevra’nın babası sayesinde okula gider. Nevraların tayini çıkınca okul hayatı yarıda kalır ve küçük yaşta evlenmeye zorlanır. Karşı gelir ve başka bir erkekle evden kaçar. Aradan birkaç yıl geçer hatasını anlar evine döner ve töre gereği öldürülecektir. Dedesi buna engel olur ve Zelha başka biriyle evlendirilir. Çocukları ve yeni eşi yüzünden bölücü örgüte katılır, milletvekili olur ve son olarak hapse atılır. Nevra gazetecidir ve kan kardeşi ile röportaj yapmak için hapishaneye onu ziyaret gider. O gün için görüş izni alır ve bu görüşmede konuşulanlar romanın içeriğini oluşturur.Cahil insanların çok çabuk kandırılabileceği, Kürt halkının nasıl kandırıldığı, bu yöredeki halkın dramı insanın içini acıtıyor. İki karakter romanın başından itibaren Türk-Kürt, siz –biz kavgası veriyor; ama romanın sonunda her şey bir anda çözülüyor. Sonuç olarak Doğu’daki insanlar, özellikle kızlar eğitilirse sorunların biteceği söyleniyor. Gerçi romanın bitişi beni hayal kırıklığına uğrattı. Mutlaka eğitim gerekir, özellikle kızların eğitimi; ama bu meselenin başka çözümleri de olabilirdi. Romanın sonunda cahilliğe karşı savaş açma düşüncesi hakim. Bu mesajı daha farklı verebilirdi diye düşündüm. Fakat iki farklı görüşteki insanın, böylesine karmaşık bir meseleyi sade, akıcı bir dille anlatması kitabı ilgi çekici kılıyor. Bu tür kitapları her kesimden insanın okumasını, kavgaların, cinayetlerin son bulmasını ve şu güzelim yurdumda kardeş ve barış içerisinde yaşamayı temenni ediyorum…

BEN CAHİLİM, AMA…

zy positive | 01 September 2008 09:10

BEN CAHİLİM, AMA…

Kanlıca’da oturduğum 80 li yıllarda, işe, genellikle Boğaz Vapurlarıyla gidip gelirdim. O vapurlarda pek çok insan tanıdım ve gözlemledim. Psikoloji ile ilgim yoktu. Fakat insanları gözlemler, davranışlarına dikkat eder ve onları kendi hayal dünyamda oluşturduğum kategorilere göre sınıflandırırdım.Bugün size o insanlardan birini anlatacağım. Bir Cuma günü vapurla eve gidiyordum. Karşı koltukta ince bıyıklı, sürekli çevresini inceleyen bir adam ve üç çocuk vardı. Çocuklardan, büyük olanı 16 yaşlarında bir erkekti ve adama “Dayı” diyordu. Diğerleri beş yaşlarında bir kız çocuğu ve 13 yaşlarında bir erkek çocuğuydu. Onlar adama “Baba” diyordu. Vapurda dolaşan turistleri gören çocuk, okul çantasından İngilizce defterini çıkardı, liseye gittiği anlaşılan diğer çocuğa ödevlerini gösterdi ve onları bilip bilmediğini sordu. “Kolay” dedi büyük çocuk “Ben sana gösteririm”. Adam çevresine duyurmak istercesine “Aferin çalışın, İngilizce öğrenirseniz turistlerle konuşursunuz “ diyerek, onlara yabancı dil eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan beylik sözlerle bir nutuk çekti, aslında tüm amacı çevredekilere sesini duyurmak ve kendini saygın bir insan gibi göstermekti. Adamın oğlu babasının aksine akıllı, meraklı ve çok sempatik bir çocuktu. Hem küçük kardeşiyle ilgileniyor hem de liseli çocuğun anlattıklarını dinliyordu. Liseli “kolay” dediği konuları aslında bilmiyordu ve soruları yanlış cevaplıyordu, küçüğün sorduğu mantıklı soruları da geçiştiriyordu. Akıllı ve öğrenmeye istekli bu çocuğun yanlış bilgilendirilmesine gönlüm razı olmadı. Çocuğa “Cevaplar yanlış oluyor, istersen ben yardımcı olayım” dedim. Çocuk en ufak bir utanma ve tereddüt göstermeden yanıma geldi. Ben çocuğa konuları anlatmaya başlayınca babası hemen dikkat kesildi ve bizi izlemeye başladı. Diğer çocuk, yaptıklarının yanlış olduğu ortaya çıkınca biraz bozuldu, sanki hiç ilgilenmiyormuş gibi dışarıyı seyretmeye başladı. Adam benimle konuşmak için adeta yanıp tutuşuyordu, aslında oğlunun öğrenip öğrenmediği de umurunda değildi. Daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladı. Eminim neler söylediğini sizler de biraz tahmin ediyorsunuzdur. Ben her ne kadar adama bakmayıp çocukla ilgilensem de adam hiç susmadan konuşuyordu.

Gün Kararıp Kalmaz Elbette Sabaha çıkar Her Gece

BAYMAHMUT | 29 July 2008 10:14

Ailesinin ilk çocuğu idi. Sabırsızlıkla bekleniyordu. O zamanlar önceden çocuğun cinsiyetini öğrenmek gibi bir imkâna da sahip değillerdi.

Yani aile üyesi için bir yatak ve giyecekler hazırlanmıştı kıt kanaat imkânlar ile. Doğum masrafı bile bütçelerini çok zorluyordu. O yüzden evde doğum yapmaya kadar verilmişti.

Beklenen gün geldi, sancıları dayanılmaz olmuştu. Ebeye haber verildi, sıcak su kaynatıldı sadece ebe henüz ulaşmamıştı.

Dışarıda lapa lapa kar ebenin anneye ulaşmasını geciktiriyordu. Doğum yapacağı için ebenin kapısında yatamazdı.

Demet Akalın’ın Diyarbakır Cahilliği

Sonrisa | 21 May 2008 19:09

Ünlü sanatçı demeye dilim varmıyor, demek istemeyeceğim de. Demet Akalın adındaki şahsın Diyarbakır-Diyarbakırlılar hakkında sarf ettiği sözleri kınıyor ve kendisini özür dilemeye davet ediyorum. Diyarbakır, Türkiye’nin bir parçasıdır. Diyarbakır insanını bu şekilde aşağılayan bir kişi bölücükten başka bir şey yapıyor olamaz. Bu, Demet Akalın’ın bilinçaltında yatanların bilinçli olarak ortaya çıkmasıdır. Diyarbakır’ı veya Türkiye’nin herhangi bir yerini bir kere ziyaret etmiş insanlar bilir ki, bu topraklarda yaşayan insanlar hoşgörülü ve misafirperverdir. Her ne kadar eğitim düzeyleri bir olmasa da birinin samimiyetinden ve durumundan şüphe duymak cahilliktir. Demet Akalın, Diyarbakır’dakileri konserde nasıl davranması gerektiğini bilmeyen insanlar olarak görmüştür. Durum böyle değildir. Böyle olsa bile kendisine dönüp bakmasını tavsiye ediyorum. Kaç kere gelip ziyaret etti Diyarbakırlıları, kaç kere halkın arasına karıştı da bizim konser dinleme adabımızı(!) geliştirdi veya gördü? Bir ara batı sahillerindeki konserlerinden başını kaldırmaya vakit bulursa Mor ve Ötesi, Nilüfer, Gülşen, Sezen Aksu gibi sanatçılarımızın yaptığını yapmasını yani Diyarbakır’a uğramasını isteriz. Hoş bu saatten sonra gelse de içindeki Diyarbakır düşmanlığını gözler önüne sermiş biri olarak itibar göreceğini hiç sanmıyorum. Yazık ettin Demet Akalın. ‘Az bile söylemiş’ tarzı yorum yapanları da ayrıca kınıyorum.

Cesareti olamayan, razı olmaya hazır olsun

ikuzgun | 09 December 2007 11:05

Cesaret, güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güvendir. O işi yapabilme azmidir.

Cesaretin en hası, her şeyini kaybetmeyi göze alabilmektir. Her şeyini kaybetme riski olan bir durumda yapmak istediğin ya da yapmak zorunda olduğun şeyi, her şeye rağmen yapmaktır.

Tam tarif olarak cesaret; yapmak istemediğin, ya da olmasını istemediğin bir şeyin gerçekleşmesi ihtimali uğruna, yapmak istediğini yapma iradesinde; ısrar etmektir.

Kişiyi cesarete sevk eden çeşitli hisler vardır. Bunların en başında geleni sevgidir.

polemik öyle değil böyle olur (öyle değil böyle türk olunur)

mnc | 06 March 2007 07:58

Bu yazının yazıldığı sırada gerçekten sinirliyim. Çünkü eğitimsiz kültürsüz insanların insan içine rahatça çıkıp birde milyarlarca insana kolayca erişmesinden son derece rahatsızlık duyuyorum.

Bizler
Bizim Türklüğümüz dillere destandır, milletimizi, atamızı severiz. Her fırsatta korur sahip çıkarız. Peki ya eğitimsiz isek ? O zaman sadece kulaktan dolu bi şekilde koruruz. Geniş kitleli sitelerde kendimizi rezil ederiz.

Peki konu nasıl başladı ?
Efendim herşey elime geçen bir link ile başladı, klasik yine Türkler bir araya gelelim taşlayalım spamlerinden birisi diyebiliriz, ateşli bir arkadaşımız bak ne yapmış ***** ***** arkadaşlar dedi. (anladınız siz)
Baktım tabii adreste şu video yer alıyor. Bağlantısı iyi olmayan arkadaşlar için söyleyeyim, Atamızın 2 resmi bir takım efektlerle konuşturulmuş, kendisine “gey” imajı verilmiş ve kendisinin gay olduğunu söylüyor, YMCA şarkısını söylüyor vs..