bildirgec.org

başıma ne geldi hakkında tüm yazılar

çeviri kokuyor

ikonoklast-hafif | 19 February 2004 17:04

felix guattari’nin “üç ekoloji” adlı makalesinin ingilizce çevirisini bulamayınca mecburen türkçe çevirisini aldım. mecburen diyorum, evet, türk çevirmenleri yüzünden anadilimde kitap okuma hakkımdan mahrum kalıyorum. ali akay isimli zat-ı muhteremin çevirisi var elimde. (hil yayın, 1990) ya da çeviremeyişi diyelim. amcam fransızca biliyor mu emin değilim ama türkçe bilmediğinden eminim. guattari gibi kendine özgü kavramları olan bir yazarı, felsefi kavramlar sözlüğü oturmamış bir dile çevirmek zor, ama, imkansız değil. türkçe özürlü kişiler, hemen türkçe’nin yetersizliği mazeretine sarılırlar. guattari’nin ingilizceye çevrilmiş başka makaleleri var elimde, ali akay’ın türkçesinden daha anlaşılır olduğu kesin. söz konusu “türkçe” çeviride “flağrasyon” gibi (hem de yumuşak g ile) masmedya, “totalizan kısırlık” gibi akla hayale gelmeyecek ölçüde abuk sabuk kelimeler ve tamlamalar, köksap (rhizome karşılığıymış – botanikteki karşılığı bu olabilir ama guattari botanikçi değil.), tezgensel (katalitik demekmiş), erkekyandaşlığı (machismo mu, ataerkillik mi hangisinin karşılığı olduğu meçhul), yersizyurtsuzlaşma gibi sözde öztürkçeleştirmeler… bu “öztürkçecilik” de bir başka kanayan yaramızdır. dil bir insan topluluğunun iletişim aracıdır, her aklına esenin masa başında uyduracağı bir sesler dizisi değil. yersizyurtsuzlaşma kelimesini ele alalım: “deterritorialization” karşılığıymış- saçma, bir bölge veya ülkeye ait olmaktan çıkmak, basitçe yaygınlaşmak demek dururken, kel alaka bir anlam çağrıştıran (zorunlu göç gibi) bir kelime uydurmak niye? (gerçi guattari de bu kelimeyi çok seviyor ve türlü çeşitli anlamda kullanıyor. o da ayrı bir gıcıklıktır.) ey türkçe bilmeyen tüm çeviremeyenler, yersizyurtsuz kalın inşaallah! ey kendim, madem iyi kötü bir dil biliyorsun bir daha çeviri kitap alma inşallah.

Bir organın tarihçesi

NuMB | 16 February 2004 09:43

1994 Yaz ortası, Bodrum – Saat 23 suları:

Bir barda gitar çalıp şarkı söyleyen arkadaşımla çaldığı bardan çıkıyor, gecenin geri kalanı için diğer bir bara geçiyoruz. Halikarnas tarafından liman tarafına doğru yürüyoruz. Çok kalabalık, kıç kıça teğet. Gece kim bilir nelere gebe. İhtimal çok iyi geçecek bir gecenin başındayız, zira şu anda İstanbul’un çok revaçta barlarından birinin sahibi olan o arkadaşımla ne zaman birlikte bir gece geçirsek, kendi içimizde üç beş gün süren bir efsane oluveriyor o gece, günlerce muhabbeti sürüyor, sanki diğeri orda yokmuş gibi an be an hatırlatılıyor gece:

Hayat Kadını Sendromu

zifirr | 12 February 2004 00:29

ya hep merak ettiğim bir olay vardır. Eve falan kadın çağırdığınızda(with money misali yane para ilen)böyle ön sevişme yapabiliyor musunuz? Ben artık kararımı verdim direk olaydan soğudum ya. ne bileyim birden bundan önce acaba kaç tane leş adamla birlikte oldu diye içimde bi garip his ceryan ediyor. ne bir yiyiş ne de başka bir elleme yani tam bi fasafiso…

nyksten ulu/masal yakınma..

nykhaos | 10 February 2004 15:34

Bu gün salanalem olarak adlandırdığım güzide sitedeki numune grupları dere tepe gezdim @rtrooma üye aramak için.. 800 kadar grup ve kullanıcı tarayarak ve gördüklerime inanamayarak dehşete düştüm.. neyse.. sonra oradan çıktım superofline sitesine gittim. orada da epeyce bir dolandım.. aradım taradım… henüz gruplar faaliyete geçmediğinden orada pek helak olmadım.. derken kısaca cc olarak adlandırılan mel’un yerin göbeğinde buldum kendimi.. hatırlayan vardır belki 6 sene kadar önce fransızların scol diye bir 3d chat programları vardı.. koskoca bir şehir, sinemalar, müzikholler, barlar, antik şehirler, ıssız adalar boyu yürünerek gezip dolaşılırdı.. ingilizce konusmaktan hoslanmayan fransızlarla dolu olduğundan ve neredeyse hiç türk bulunmadığından kimse kimseyi taciz etmeden kaşif edasıyla oradan oraya yürüyüp dururduk.. bizim versiyondaysa önce ‘selam nasısın tanışalım mı ben ekrem, bayındır, conan… yanıma oturmaz mısın’ la girişip, (başka da cümleye benzer birşey duymadım), cevap vermeyince fordçulukla iletişimini sürdüren bir yaratık yumağının saldırısıyla karşılaştım.. dünyayı kurtaran adam çevikliğiyle nereye düştüğümü gayet hızla algılayıp kaçarken, daha vahim bir gözlem yapma şansım oldu.. fransızların scolundaki cafe, tiyatro, müze gibi mekanların yerine bizim versiyonda çay bahçeleri, sevimsiz havuz başları ve elbette alışveriş merkezleri var.. bundan da saç baş yolunası durum erkek ve kadın karakter çizimleri ve oturuş biçimleri.. kadınlar mini minnacık etekleriyle edepli ve kollarını kavuşturarak hanım hanımcık sergiye çıkmış sevimli danalar gibi otururken (forddan korunmak için oturmaları gerekiyor) erkekler mafya edasıyla kolları dizlerine konmuş dayı dayı geriniyorlar.. tabiki superofline a acilen bir kınama mesajı yazdım.. ancak henüz sakinleşebilmiş değilim!!!…… sanat mı?… kim için? nyks

G Ü N K A R A Y A B U L A R G E C E Y İ

fractal | 10 February 2004 14:08

“Gün karaya bular geceyi, gecenin rengi bu yüzden karadır.Aslında suçlu olan gündür, gece masumdur.”

  • * *

O sabah bambaşka biri olarak gittim okula. Yeni birisiydim sanki, kalbim farklı çarpıyordu, yürüyüşüm, bakışım, konuşmam, saçım, başım eskiye hiç benzemiyordu. Gururla girdim sınıfın kapısından. Ordaydı. Her zamanki gibi masum maskesiyle oturup gülücük dağıtıyordu herkese. Gülücük hakkımı isteksizce kullandım. Havaya negatif elektrik veriyordum, beni gören herkes birşeylerin garip olduğunu anlıyordu sanki, en azından ben öyle hissediyordum.

ADSL sorunsalı

Psychedelic | 09 February 2004 19:57

Cuma gününe kadar hiç sorun yaşamamıştım. Emme velakin cumadan beri bağlantı sorunu yaşamaya başladım. Hatta dün şöyle bir durum da olmuştu. Bugün nihayet öğrenebildimki; Birinci DNS: 212.156.4.70 İkinci DNS: 212.156.4.1 Ben birşey demiyeyim, sözlükçüler desin. Bir de Limke niye bağlanamıyoruz onu öğrenebilsem.

copy-paste..

mornehir | 06 February 2004 17:04

Merhaba Canım ben az konuşan çok yorulan biriyim şarabı helvayla içmeyi severim hiç namaz kılmadım şimdiye kadar annemi ve allahı da çok severim annem de allahı çok sever biz bütün aile zaten biraz allahı da kedileri de çok severiz

hayat trajik bir homoseksüeldir bence bütün homoseksüeller adonistir biraz çünkü bütün sarhoşluklar biraz freudun alkolsüz sayıklamalarıdır

siz inanmayın bir gün değişir elbet güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü çünkü ben okumuştum muydu neydi biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

ah canım aristophones barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde ölümü tanrıya saklıyorum

64.700.000 TL’lık Trafik Kazığı

pHx-hafif | 04 February 2004 15:34

Bayram tatili sebebiyle 3-4 gündür her gün pazar sanki … Geç kalkılıyor, geç kahvaltı ediliyor, Cnbc-e ‘deki çizgifilmler zevkle birbiri ardına izleniyor, gazetede özlenen köşe yazarları çay bardağından alınan telaşlı yudumlar yerine biraz gökyüzü biraz da salam, kaşar, domates üçgeninden oluşmuş tost kokusu ile birlikte daha güzel okunuyor.

Yine böyle bir pazar günüydü… Daha doğrusu, çarşamba.

Aşağıdan kapı çaldı ve bir anda gökyüzü ve tost kokusu kayboldu.

insopletions bblyn shitttt.. kaka kaka:Q

me7ar-hafif | 03 February 2004 22:17

matrix gibi bu vizyontele tubaa ya ilki komik diye gittik tek komik yer … tuba ama ğ siz yazılır zaten ğ ye luzum yok ha ha haaa olan bizim 9 milyona oldu insan kandirmakdan baska birsey yapmamiş degerli yonetmen oyuncu show cu yazar saiir ulema alim yilmaz erdogan not:tr de bu filmi begenen insanlar eminim cıkacaktır bööööö

Gurme

mornehir | 03 February 2004 01:28

hakikatten karın ağrılıyım.. yaklaşık yarım tencere yaprak sarması üzerine,iki porsiyon börek yiyince hakketten bi ağrı geliyor karın bölgesine,bir mide fesadı,bir ölsem de kurtulsam hali.. İnsanın bünyesi sabah etmeye alışkınsa kendine has bir yaşam sürmeye başlıyor.Yaklaşık 3 haftadır sabah etmeme yardımcı yok yok neden olan karamazov kardeşler nihayet bitti.Nihayet diyorum ama bittiğine üzüldüğüm nadir kitaplardan biri oldu.Ancak entel bir dostumun tavsiye ettiği kahve+portakal likörü varyasyonu alışkanlığım bitemedi. Bende nacizane duyduğum bir kaç “kokteyl” tarifi vereyim dedim.Denedim,soğuğa,bir türlü ısınamayan bünyeye iyi geliyor. Ruslar kahveyi konyakla içermiş.Bir ölçü kahvenin içine,yarım ölçü kanyak (tabi isteye bağlı artar azalır orasını bilemem) katıyorsunuz sek vaziyette içiyorsunuz. Likörlü kahve var bir de.Kahvenin “dudak payını” azıcık fazla bırakıyorsunuz içine likörü dahil ediyorsunuz.Moka likörü güzel oluyor,portakal da.Baileys katanlar varmış,zenginlik başa bela tabi.. Son olarak uykusuzluğa karşı kemik’te okuduğum bişi söölim,yarım bardak kolanın içine bir buçuk tatlı kaşığı kahve koyuyorsunuz.sonra gelsin sabah.tabi bunu birden fazla tekrarlamamakta fayda var. bugün ki faideli bilgiler kuşağımız bu kadar..