“Gün karaya bular geceyi, gecenin rengi bu yüzden karadır.Aslında suçlu olan gündür, gece masumdur.”* * *O sabah bambaşka biri olarak gittim okula. Yeni birisiydim sanki, kalbim farklı çarpıyordu, yürüyüşüm, bakışım, konuşmam, saçım, başım eskiye hiç benzemiyordu. Gururla girdim sınıfın kapısından. Ordaydı. Her zamanki gibi masum maskesiyle oturup gülücük dağıtıyordu herkese. Gülücük hakkımı isteksizce kullandım. Havaya negatif elektrik veriyordum, beni gören herkes birşeylerin garip olduğunu anlıyordu sanki, en azından ben öyle hissediyordum.Oturdum O’nun yanına. Sustum, konuşmadım, bir sinir harbinin tam ortasına çektim ikimizi. Kararlıydım, bitecekti bu iş o gün ve bir daha tekrarlanmayacaktı ne şekilde olursa olsun. Ruhuma yapışan bu hastalıklı hal sonsuza dek beni bırakacaktı. İkimiz de bir kelime dahi etmedik saatlerce. Sonra birdenbire konuşmaya başladı.- “Annemle kavga ettik dün, beni İstanbul’a göndermeyeceğini söyledi. Moralim çok bozuk.”Yine yeniden onun sorunları. Yeniden ona tavsiyeler verme zırvalığı, yine kendimi hiçe saymamı ve sadece onunla ilgilenmemi isteyen bencil tavırları. Kendimi o kadar önemsiz hissetmeye başlamıştım ki sanki sırf bu iş için çalıştırılan bir memurdum. Komik olan tarafı ise hiçbir şey kazanmıyordum.Sustum hiç bir şey söylemedim. Bozuldu. Benden böyle birşey beklemiyordu. Öyleki ben bütün işimi gücümü bırakıp onunla ilgilenmeliydim. Haksız da sayılmazdı. Hep böyle olmuştu eskiden. Ben hazır kıta beklerdim onun için hep. Ne varsa elimde avucumda ne varsa aklımda, kalbimde zerresine kadar ona vakfederdim. Şimdi ise ne kadar acı olsa da ona adadığım zihnimi, duygularımı, sımsıcak arzularımı onu yoketmek için kullanmak istiyordum. Sonucu ne kadar yıkıcı olur bilmiyordum ama umursamıyordum da.- “Beni hiç anlamıyor annem, herşeyime karışıyor, hani sana bahsettiğim arkadaşım var ya o aradı dün. Onunla konuşurken dinlemiş beni. Acaip acaip sorular sordu sonra. Kulağına saçma sapan şeyler gelmiş benimle ilgili. O da inanmış bunlara. Sonra beni yapmadığım şeyler için suçluyor.”Aslında “o saçma sapan şeyler” benim de kulağıma gelmişti. Herkes konuşurdu onun hakkında zaten. Belki yalan belki doğru çok şey söylenirdi onun için. Ben yaşadıklarımı biliyorum sadece, bana hissettirdiklerini. Tutamadım kendimi.- “Sürekli ilgi çekmeye çalışıyorsun. Bugün ne kadar farklı duruyorum farkında mısın, herkes farkında olduğunu en azından yüzündeki ifadeyle belli ediyor ya sen? Sen sadece kendin varmış gibisin. Sadece senin sorunların, sadece senin duyguların, arzuların, isteklerin. Benim farklılığım, aynılığım, ne olduğum, olmadığım senin için hiç birşey ifade etmiyor. Artık bunun farkındayım. Ve bir şeyin daha farkındayım: sana ait değilim, ben bana aitim. Senin o kocaman egonun ilgi çekme oyunlarını artık yemem!”Aldırmadı. Söylediklerimi önemsiz bir iki lakırdıymışcasına geçiştirmeye çalıştı. Hiç söylenmemiş gibi alelacele sildi sanki ve o sığ cevabı verdi:- “Aman sen de beni ye o zaman” dedi ve güldü.İçimden geldiği gibi, ne hissediyorsam, aklıma ilk geleni söyledim pervasızca:-“ Seni yiyen yemiş, bize birşey kalmamış!”Orada koptu ipler. Galiba o zaman farketti durumun vehametini. O zaman geldi aklı başına. O zaman anladı ne kadar ciddi olduğumu ve acımazsızca savurduğum o kısacık cümlenin onu ne kadar acıttığını. Beklemediği belliydi. Aklının ucundan bile geçmemiştir benden gelecek böyle bir saldırı. O yüzden hiç gard almamıştı bana ve her zaman gevşekti sınırları. Şimdi belki de hayatında ilk defa bu denli bir aldanış yaşıyordu içinde.Ben ise pişman değildim. Sonuçta bu yüzeye çıkmak kadar hayati bir meseleydi benim için, aksi takdirde derinlerde boğulacaktım. Kendimi düşündüm. Onun kadar bencil oldum ama düşününce o bir kerecik dahi olsa “ben”in farkına varamadı, ya da es geçti, hazır ve nazır bekleyeceğimi sandı aylarca, yıllarca. Ama galiba kocaman bir hayalkırıklığı oldum onun için. Evet hakim bey ben işledim suçu ve pişman değilim. Cezam neyse çekmeye hazırım… Bilmiyorum… Belki de suçlu ben değilim.* * *Benimle konuşmadı bir daha. Bir tek cümle yetti ona. Sorgulamadı belki de hiç. Sadece kabullendi ve bitti. Hep merak ettim, acaba hiç neden diye sordu mu kendine, neden bu kadar yakın olduğu biri ona bu kadar zalimce davrandı ve neden bu denli samimi bir ilişkiye nefret bulaştı, kim karaya buladı geceyi, kim işledi suçu? Sanmıyorum, onun için önemsizdi çünkü diğerlerinin duyguları, düşündükleri, acıları, sevinçleri… O sadece tüketirdi. Beni de tüketti ve sıra bir başkasına geldi, zor muydu sanki bu kocaman göğün altında nefes alıp veren, konuşmadan dinleyen, derdi olsa da içinde saklayan, sadece onunla ilgilenecek saf birini bulmak. Onun gibi bir avcı için bu çocuk oyuncağıydı.* * *Ben yepyeni bir hayata başladım. Aynalara olan aşkım büyüdü zamanla. Ayna olabilmek istedim zamanın ucunda…