bildirgec.org

balık hakkında tüm yazılar

Lüfer Çinekop

bahard17 | 12 September 2007 13:59

bu gün hava rüzgarlı balığa çıkamadık. ama eylül geldi artık lüfer ve çinekop zamanı burada . geçen yaz bir sürü balıkçı teknesine satılık diye yazı asmıştı balık çıkmıyordu çünkü ne bakım yapabiliyorlardı teknelerine nede eve para götürebiliyorlardı. ama eylül ayı geldiğinde o kadar bereketlendiki deniz hepsinin hayatı değişti. okadar çok lüfer tuttular ki kazanılan paranın hesabı yapılamadı. herkesin ağzında milyarlar dolaştı durdu. balıkçılar astıkları satılık yazısını yırtıp attı ki hepsi ekmek teknesini kurtarmış oldu. çok bereketliydi. bu eylülde umarım öyle olur yazacağım size ayrıntılı olarak hepsini.üzülüyorum çünkü sadece balıkçılıkla evini geçindirmeye çalışan o kadar insan varki. yine güzel havalar olacak şimdi eylülde ve çıkacağız denize atacağız oltaları rastgele deyip çekeceğiz inşallah balıkları. balığa çıkan varsa anlatsın deniz ve balık sohpetleri hiç bitmez çünkü meraklısı olursa

Balık Severler

bahard17 | 09 September 2007 00:01

Boğazda balığa çıkıyoruz teknemizle. teknemiz kamaralı malum Çanakkale’nin rüzgarı hiç eksik olmaz, kıyıda üşümessiniz belki ama denizin üzerinde donarsınız.neyse çıkıyoruz denize , herkeste bir heyecan. nede olsa balıklar gelecek, salıyoruz oltaları. bu arada boğaz akıntısı meşhurdur, 500grlık kurşunla atarsınız oltanızı mecburen. çekerken elleriniz kopar birde balıklar sıralandıysa çapariye çekene kadar ellerinizde biraz hasarlanır. ama hepsine değer.
balıkların pırıl pırıl parlayarak geldiğini görünce ne yorgunluk kalır ne de yara bere. kovalar dolar. balık göründümü bütün tekneler yanaşır yanına. her yer tekne dolar. ama herkesin rıskını verir allah, oyüzden kimse nazar etmez yanındakinin tuttuğu balığa.şimdi kovalar doldu dedik. eee ne olacak şimdi tabiiki balıktan sonra yeşil salata ve rakı olmassa olmazları sofranın. kendi tuttuğunuz balıkla kurulu bir sofrada ailece yenen yemeğin tadına doyum olmaz.deniz balıkçılığından bahsetmişken kıyı balıkçılarınında hakkını yemeyelim. saatlerce beklersiniz kıyıda balık vursun diye. şans bazen güler bazen gülmez, bizde teknemiz yokken az balık tutmadık kıyıdan. kalabalık olunca biraz dolaşıyor tabii misinalar ama olsun dedik ya herşeye değer çünkü bunlar derya kuzusu. uskumru, mercan, karagöz, lüfer, çinekop ve bunlar gibi birçoğu tadından yenmez.

Yaşasın balık mevsimi !

makaleci | 29 August 2007 15:28

1 Eylülde başlayacak av sezonu öncesi İstanbullu balıkçılar, tekne ve motorlarını bakımdan geçirip, ağlarını onararak yeni sezon hazırlıklarını tamamladı.

Yaşasın! Anormal sıcaklardan sonra, serin bir rüzgar eşliğinde pazara çıkıp, bol yeşillikli bir manzaraya eşlik eden dereotu, soğan, turp kokuları geliyor…

Dahası, bu kokulara karışan mis gibi taze çiğ balık kokusu da geri dönüyor…Evet evet, çiğ balığın kokusunu bile severim, neredeyse öyle yiyeceğim balığı ben…

Sokak..

| 06 August 2007 14:53

SİMİT:
İstanbul sokaklarında adım başı simitçi. Çok sert oluşu nedeniyle ben yemem ama seveni bol. Yeni açılan simitevleri ya da pastane simitleri bile yerini dolduramadı. Yanında
peynir ya da bilimum meşrubat olmaksızın susamları döke döke açlık bastırmaya pek elverişli mübarek. Garibanın yolluğu, öğrencinin kadim dostu.

MİDYE DOLMA:
Eminönü, Beyoğlu, Kadıköy’de çokça denk gelinen ikinci sokak yiyeceği. Üç beş taneyle yetinmez yurdum insanı, peşi sıra bol limonlu götürür midesinin aldığı kadar. Merdiven altı imalathanelerde Uğur Abi sayesinde/yüzünden tanık olduğum görüntülerden sonra iyi ki ağzıma koymamışım diyorum.

SÜTLÜ/KÖZLENMİŞ MISIR:
Üüü,ağzım sulandı..Yaz geldi ya, çıktılar piyasaya..Ucuz, lezzetli, erişimi kolay. Daha ne denir. Pek severim.

KESTANE:
Kışın bir numarası. Kazıkılıyolar gerçi ama kokusu iştah açıcı..Lezzeti şahane..

PATLAMIŞ MISIR:
Kışın çıkar. Kokusu iştah açıcı bi sokak yiyeceği daha..Patlamamış alıp evde kendim yapmayı seviyorum, sokaktan hiç almadım bugüne dek.

HIYAR:
Bunu birtek Aksarayda gördüm. Tezgahın bi tarafında hıyarlar, diğer tarafında soyulmuş kabuklar ve tuzluk. Abi soyuyor 4 parçaya ayırıyor tuzluyor veriyor eline..katur kutur yiyosun.

MUZ:
Bunu da bir tek Aksaray’da gördüm. Aynı şekilde tezgahın bi kısmı muz diğer kısmı kabuklar. Abi tanesini 500 kuruştan veriyor.

KOKOREÇ:
Hayatımda bir kere yedim, hiç sevmedim ama kokusu muhteşem. Heryerde var, eskiden bizim evin orda yapardı usta, gözünün önünde hazırlardı malzemeyi.

BALIK EKMEK:
En mühimi..3 liraya sıcacık aldığın balığın lezzeti. Deniz kokusu, balığın kokusu, soğan kokusu karışıyor…Şahane bir öğle yemeği. Yanında da turşu suyu içtin mi senden mesudu yok…

Eski Türk filmlerinde sepetin içinde lahmacun satanlar meşhurdu. Sabah kahvaltılık malzemeleri döşenip yol başlarında satanlar, poğaçacılar, pamuk şekerciler, incirciler…
Konu bu değil ama eskiden yoğurtçular ve sütçüler de vardı. Taze yoğurt taze süt alırdık. Zilini sallaya sallaya haber verirdi gelişini…