Boğazda balığa çıkıyoruz teknemizle. teknemiz kamaralı malum Çanakkale’nin rüzgarı hiç eksik olmaz, kıyıda üşümessiniz belki ama denizin üzerinde donarsınız.neyse çıkıyoruz denize , herkeste bir heyecan. nede olsa balıklar gelecek, salıyoruz oltaları. bu arada boğaz akıntısı meşhurdur, 500grlık kurşunla atarsınız oltanızı mecburen. çekerken elleriniz kopar birde balıklar sıralandıysa çapariye çekene kadar ellerinizde biraz hasarlanır. ama hepsine değer.balıkların pırıl pırıl parlayarak geldiğini görünce ne yorgunluk kalır ne de yara bere. kovalar dolar. balık göründümü bütün tekneler yanaşır yanına. her yer tekne dolar. ama herkesin rıskını verir allah, oyüzden kimse nazar etmez yanındakinin tuttuğu balığa.şimdi kovalar doldu dedik. eee ne olacak şimdi tabiiki balıktan sonra yeşil salata ve rakı olmassa olmazları sofranın. kendi tuttuğunuz balıkla kurulu bir sofrada ailece yenen yemeğin tadına doyum olmaz.deniz balıkçılığından bahsetmişken kıyı balıkçılarınında hakkını yemeyelim. saatlerce beklersiniz kıyıda balık vursun diye. şans bazen güler bazen gülmez, bizde teknemiz yokken az balık tutmadık kıyıdan. kalabalık olunca biraz dolaşıyor tabii misinalar ama olsun dedik ya herşeye değer çünkü bunlar derya kuzusu. uskumru, mercan, karagöz, lüfer, çinekop ve bunlar gibi birçoğu tadından yenmez.