bildirgec.org

ayrılık hakkında tüm yazılar

Kekilli’den anne-oğul dramı; Die Fremde (2010)

queennothing | 15 December 2010 17:35

Aktris Feo Aladag‘ın ilk yönetmenlik deneyimi olan Türk-Alman ortak yapımı “Die Fremde” (When We Leave/ Ayrılık), 2010 senesinde vizyona girdi. Berlin ve İstanbul’da çekilen film, çeşitli film festivallerinde 20’ye yakın ödül kazanırken, Oscar Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film Oscar’ına aday adayı oldu. Filmde Sibel Kekilli, Nizam Schiller, Derya Alabrora, Settar Tanrıöğen, Tamer Yiğit, Almila Bağrıaçık, Florian Lukas, Serhad Can, Nursel Köse ve Ufuk Bayraktar rol alıyor.

Berlin’de yaşayan Umay, evlenir ve kocasıyla birlikte İstanbul’a yerleşir. Mutsuz bir birliktelik yaşayan genç kadın, gördüğü şiddete dayanamaz ve oğlu Cem’i de yanına alarak tekrar ailesinin yanına, Berlin’e döner. Kocasını terkederek yeni hayat umuduyla babaevine dönen Umay ne yazık ki hayal kırıklığına uğrayacak, başta ailesi olmak üzere yakın çevresi tarafından ‘namus’ gerekçesiyle kocasına geri dönmesi için baskı görecektir.

gene de uzanır semaya öperim kara gözlerini..

kharis | 09 September 2010 12:43

güneşin doğuşuyla gömdüm seni,

bilmem kaçıncı bu sefer,

sen de 10 ben diyim 25,

evet evet 25 oldu bugün,

papatyalara küseli de 25 oldu.

hep sevmiyor sevmiyorsun,

kharis’im bu doğru,

ama Hephaistos’ımı unutmadım

vurdu, ve gitti…

beyazını bile göremez oldum,

aldığın beyaz güller ah..

beyaz saçların,

ellerimi doladığım..

kokun geliyor burnuma..

çilek kokusu..

gül kokusu..

kokladığım kokuların en pamuğu belki..

Yolun Açık Olsun Birtanem…

firatocal | 02 September 2010 14:20

Bana çektirdiğin tüm acılar için şükranlarımı sunuyorum sana ey sevgili… Bende açtığın her yara , hayat bataklığı içinde çırpınan çaresizliğimi bana daha iyi anlattı… Kendime olan körlüğümü , yalancılığımı ve yabancılığımı bir kere daha fark etmemi sağladı…

Sonsuz kere teşekkürler sana , bütün dünyamı yıktığın , kalbimi per perişan bir viraneye dönüştürdüğün için… Gözyaşlarıma hiçbir zaman acımaman ne kadar doğru kararlarmış her defasında… Tüm erkekler hiçbir zaman büyüyemeyecek çocuklardı senin için… Issız terk edilmiş oyun parklarındaki hayat boyu yapayalnız kalmayı hak eden sahipsiz ruhlardı onlar… Ne de haklıydın bıçak kadar keskin ve soğuk sözlerinde bir tanem…

Canın ne zaman yansa, o güne kadar yaşadığımız bütün güzel şeyleri tutuşturuverirdin tafralı basit bir tartışmanın cılız ateşiyle… Ve geçip karşısına zevkle seyrederdin üzerlerine tir tir titrediğim anılarımın yavaş yavaş çığlıklar içinde yanışlarını… Kendimi yeniden ve daha açık anlamamı sağladığın için , yaşadıklarımdan çok daha öğretici olan ortak günahlarımız için müteşekkirim sana…

Sana kızamıyorum… Senden nefret edemiyorum… Çünkü ruhumu ve bedenimi paramparça eden sözlerin ve hareketlerin , karanlığa gömülü ve hiçbir zaman girmeye cesaret edemediğim derinliklerimi keşfetmeme yaradı…

Meçhul Bir Kadına Adanmıştır…

firatocal | 30 August 2010 11:33

Hüzün diğer adıydı kadının … Hayal kırıklığı ise soyadı … Sicilin den silinmez künyesi … Etine , ruhuna ebedi kazılı …

Aldığı ilk nefes ile kanatlarını yitiren aşk kurbanı melek misali ağlamaklı zümrüt gözleri… Sevgilisinden çok , kaybettiği saf sevgiyi aramaktan yorgun…

Tanrısını terk etmekten bin pişman… Her ayrılık yorgunu kadın kadar bıkkın aşktan…

Sorguluyor günahını… Dalıp dalıp gidiyor gözleri , şimdiden çok çok uzaklarda olan , yitirdiği sonsuz ve el değmemiş günahsız mutluluklara…

Ayıp değil..

| 26 August 2010 15:35

İçimdeki ıslık beni çağırır..
biryerlerdeyim
Etrafım gündüz
Birkaç adım ötede çipil gözlü, kelkül bıyıklı pişmiş kelle.
Konuşan kesik baş.
Duymuyorum..
…………………………
Hasret!

Her su başını hasret masalı yapan ayrılık.

Etrafın billur kadeh şıkırtaları,

Bir yanda sen “körpem”,

Bir yanda seçtiğim yolun olanca ağırlığı..

Pınar perisi olsan da hasret dedirtiyor, gitsemmm!

Gitsem!

Ayıp değil bu hasret iki gözüm, ayıp değil.

Bir yanda sen, yeni zaman güzeli.

ALO…

pillihafif | 26 August 2010 11:12

Baş ağrısı…
Buz dolabının bitmek bilmeyen uğultusu…
Pencereyi açınca içim üşüyor,dinmeyen rüzgar,düşmekle düşmemek arasında seçim yapamayan yapraklar,neyi ertelersiniz?
Yere çömeldim.Mutfakta.Nedense..?
Neydi bugün olanlar öyle?
Can sıkıntısı…
klasik müzik açayım bari yazarken,en sevdiklerimden…
Sabah arabayı dönüş yolunda arabanın tekine vurmakla başladı gün,rezildi…
-Geç kaldınız pillihafif.sizi bekleyen…
-Kahvemi getirin!

Koltuğa oturmakla hay aksi demem selamlaşıyor takvimle gözlerimin buluştuğu vakit.O da nesi? 26 ağustos.Doğum günü…
Arıyorum.
Canım,bu akşam görüşelim mi? Sanırım konuşmamız gereken önemli konular var.Susuyor.Susuyor ve devam ediyorum.Ordamısın?
-E Evet.Ben…Peki !
Kapatıyorum.Hediye almalıyım.Klasik bişey olmamalı.Neyseki buldum.

Kapıdayım.
-Kim o?
-Kimi bekliyorsan o.
Sarılıyor.Donuk biraz.Buz gibi.Gözlerini gözlerimle paralelliyorum.Bin damla yaş belki.Ne oldu dememe fırsat kalmıyor.Parmaklarıyla dudaklarımı kapatıp,
-Sus,dinle beni.Biliyorum ,neden bahsedeceğini.Ama önce dinle.Günlerdir anlamıştım zaten.İlgisizliğinden,telefonu hemen kapatmak istediğinden,görüşmediğimiz anların rutine binmesinden…
İstersen gurursuz de,anlayışsız,sıkıldım artık anlamıyor de ya da…
Ama yapamamki sensiz asla!
Yinede alışmalıyım buna.Gidip bilet aldım uzaklara.Kirpiğimdeki tuzları emanet almak isteseydin bırakacaktım belki yanına ama.Layık değildi bu sevda bu şekil bir ayrılığa…
Şimdi konuş dinliyorum tüm kalbimle,hadi konuşsana!

Gülümsüyorum
-Bebeğim benimle evlenir misin?

Telefon.
3.çalışta açıyorum.
-Alo
-Canım,günaydın.Bir rüya gördüm bu sabah.Sesini duymak istedim.
-Günaydın.iyiyim.Ben de seni arayacaktım .Görüşelimmi bu akşam konuşmamız gereken önemli konular var…

-Hayır,uzaklara bilet ayırttım…

gece…

firatocal | 17 August 2010 11:08

üşüyen düşlerimi şefkat dolu elleriyle örten sırdaş dostumdur gece… gözlerimi kapatıp tüm savunmasızlığımla kendimi bıraksam bile , bilirim bana ihanet etmeyeceğini…

bazen özlem dolu aşk kokan bir sevgili olur , bazense koruyup gözeten , başını güvenle yasladığın bir anne … dalıp gidersin düşler diyarına mehtap kokan , yakamozun ışıl ışıl aydınlattığı elleriyle…

yaşam yorgunu bedenimi , ayrılık bitkini ruhumu dinlendiren kendinden emin , yalnızlar rıhtımıdır kadim dostum gece… dobradır , dostların en harbisi… kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği gerçekleri düşlerime fısıldayan acı gün dostumdur…

sırtını hiç dönmez bana… gün boyu aklıma gelmese bile adı , güneşle veda
laşma anımda tüm affedi
ciliğini giyinip , güler yüzüyle karşılar onca karanlığın arasın dan … ayrılığın şiirini yazdırır kalp kırıklıkları üstüne… elimi kesse de kırıntıları , acıtmaz gün boyu canımı acıttığı kadar herşey onunla…

HİÇ YAŞANMAMIŞ GİBİ

mavilikler | 13 August 2010 17:40

Geldin nihayet. Kapıyı açtın anahtarınla… İçeri girdin. Aynı koridorda ilerledin ağır ağır.

Hiç şaşırmadın her şeyin bu kadar aynı olmasına. İstediğin an kaldığın yerden devam edebilirdin çünkü. Onca zaman hiç geçmemiş gibi aradan, daha dün ayrılmışsın gibi açıp kapıyı girebilirdin içeri.

Odanın kapısından girdin. Fasulye ayıklıyordum ben. Televizyon açık… Bir kadın feryat figan bağırıyor ekrandan. Canını acıtan biri var çünkü. Susmak bilmiyor.

Ben hiçbir şey söylemiyorum ama. “O kadar zaman nerdeydin?!” bile demiyorum. Sen kapıda dikilmiş, benden bir şeyler söylememi bekliyorsun. “Onca gün hiç yaşanmadı.” dememi… “Çocuklar her zamanki gibi kavga ettiler kahvaltıda. Okula geç kalacaklardı nerdeyse. Küçüğün ayakkabısı delinmiş. Bütün gün top koşturmaya ayakkabı mı dayanır?” Böyle şeyler söylememi istiyorsun sana. Henüz dün kapıdan çıkmışsın gibi…

ORMAN

mavilikler | 05 August 2010 15:34

Neden sürekli gelmemi istiyorsunuz? Yanınıza… Hayır! Gelmeyeceğim! Ben iyiyim burada.

Gülüşünüz, yüzünüzdeki beni düşündüğünüzü, böylelikle de kendiniz dışında herhangi birini düşünebileceğinizi gösteren, bu yüzden de kendinize duyduğunuz nedensiz hayranlığa bir dayanak kazandırdığı için sizi çok mutlu eden o endişe ifadesi bu sefer kandıramayacak beni.

Belki gerçekten üzülüyorsunuz. Kendinizle barışmanızı sağlayacak bir araç değil yalnızca yüzünüzdeki ifade. Ama ben oraya gelirsem biliyorum, şu an gerçek de olsa her şey bir yalana dönüşecek. Yine kendinize dönecek, burnunuzun ucunu göremeyeceksiniz.