bildirgec.org

astral hakkında tüm yazılar

‘kim, kimin rehberi denizim?’

astral | 11 January 2010 17:35

Kimin, ‘kimin rehberi’ olacağı belli olmaz. Seninle telefonda konuşurken bir ses duydum meleğimden bölmeyeyim dedim, sonra düşündüm duyduklarım üzerine.

Hani sen dolmuşta gelirken beni bana anlatmıştın ya, hatırladın mı; o an acayip şeyler söylediğini hatırlıyor musun? Fark ettim o an konuşanın sen olmadığını ama sustum dinledim. Kimin ne zaman rehberlik edeceği de belli olmaz. İçindeki ışık engin senin, çok engin.

Erdemlisin. Erdemli olmaya çalışmakla da olmayacak bir şey erdem, içte olmalı. Doğuştan gelir.

meditasyonyapalim.com
meditasyonyapalim.com

çifte kapak

astral | 11 January 2010 15:16

Cumartesi gecesi 02.00.
Ben onun için yaşamak önemli değil, diyorum çünkü o öyle diyor. Çok komik bir durumla karşılaşıyorum. Biz ayrıldık ya şimdi, buhranlarda, uyuyamıyordur; öyle asık suratlı oturuyordur evde diye düşünüyorum, yorum. Arıyorum. Sesini duyacağım ya, son noktayı koyamayanı resmediyorum şu sıra. Gürültülü bir mekan, barda olduğunu anlıyorum. ‘Ne güzel alemler senin’ diyorum. Evet memleketten arkadaşı çağırdım, eğleniyoruz diyor. Duyamıyorum seni diyor kapatıyor üstelik. Çifte kapak bana. Şimdi ben burada kesin salak rolündeyim son noktayı koyamayandan ziyade.

duyulmamanın kabulu

astral | 11 January 2010 13:58

Bilgisayarımda senin adına yazılmış şiirlerin olduğu bir klasör duruyor. Sözde sana yollayacaktım onları. Şimdi ben klasörün adını mı değiştirmeliyim? Adını ne yazarsam içimi acıtmaz, bulamıyorum.

Kendime anestezi yaptırmak istiyorum. Bitti değil mi? Şimdi kabul-lenme süreci. Kabul et desem kendime bin beş yüz kere, işe yarar mı acaba?

Bu nasıl aşk? Gururun öyle yüksek ki aşkına göre, ilgisizliğinin karşısında ezilmekten yoruldum. Kendimi o ilgisizlikten çekip almak istedim. Ben kendi buhranımı yaşarım ama bu biri benimle ilgilenmediğinden olmamalı. Nereye kadar? Bekliyorum, sabır gösteriyorum, seni olduğun gibi kabul ettim; ama nereye kadar?

kıskandırdık sabahları

astral | 10 January 2010 20:29

www.kahvaltı.biz
www.kahvaltı.biz

Bu sabah kendime bir hikaye yazdım. Hikayemin içinde yer aldım. Yer aldın.

Sabah sırf keyfine kahvaltısı ve çayı hoş olan bir mekana -sessiz sedasız- gittik. Sırf zevkine. Kolumuzun altına aldığımız bir sürü gazetemizi okuduk ayaklarımızı uzatıp sessizce.

Birlikte olmak keyifliydi, her an konuşmak gerekmiyordu. Sabahın –kıskandırırcasına- tadını çıkardık.

Birden tuttun elimden çıktık mekandan. Sormadım, ‘Nereye?’ diye. Tutan sensin elimden ne diye sorayım.

buyurgan

astral | 09 January 2010 14:12

Eric Johansson
Eric Johansson

Çevremizdeki herşey yaşadığımız gezegenin geçiciliğini göstermekte. (3) Eksenin eğik hali, üzerinde baskı yaratıyor; belli. Tüm kararsızlıklarının acısını sonsuz evrenden çıkaramazsın. Kavurucu sıcaklar ve çetin soğuklar, her şey her şey senin kafanın karışmasına neden olurken.

Mahmuzlarında geç açan yongalarını ödünleniyorsun; kusurlu ruhların bedenlerine, yalnız bedenlerine tırmıklanırken.

Sen ki, ortamların geçiciliğini benliğine kazıyan sen; bulunduğun çocukluk dönemlerini, kendini gerçekleştirmek için kullanmazken; sonunda yere serilmektesin derece derece. Buna da adalet demektesin, ‘Tanrının sevgili kuluyum’ diye.

tapınağının altında ilanı aşk

astral | 09 January 2010 12:49

Sevgilime muhteşem bir tablo yaptım. ‘Bana da bir tablo yap’ demişti ama bunun için değil istediğim için zaten onun haberi olmadan bu laftan önce başlamıştım çizmeye.

Artık hayatında beni istemiyor görünse de ben buna inanmak istemiyorum çünkü ona aşığım sadece bana kızgın ve o da bana aşık. Tüm bu düşüncelerle güya biraz dinleneceğim bir alan arıyorum kendime, gazete okuyorum, kafam dağılacak.

tapınağın altındalar, tam bu noktada evlen benimle diyor

aşk ve gurur

astral | 09 January 2010 11:49

eric johansson
eric johansson

Kendi kendimle karşı karşıya getirdi bu aşk beni. Kendime ‘Ne yapıyorsun? dediğim bir haldeyim. Neden? Açıklayayım: Onun için gururundan daha büyükdeğil bu aşk. Benim içinse aşkım çoktan gururumu aştı.

O bana hiç güzel söz etmezken -şu günlerde etmiyor- ben çevresinde dolanıyorum, benim için değerini anlatıyorum. Peki ben bu muyum?

Eski sevgililerim şu halimi görse bir yerleriyle, en rahat halleriyle, kendilerini çok keyifli hissederek gülerler. Belki onların beni affetmesini de sağlardı, o da ayrı. Epey adiliklerim olmuştu ya, üstelik hiç de vicdam yapmadığım.

saniye, okyanus, kadın

astral | 06 January 2010 17:07

Karşımda yeni aldığım Atatürk’lü bir saat. Saniyesi duruyor, tüm saat duruyor. Kalkıp saniyesini gevşetiyorum tekrar çalışıyor, sanırım ilgimi istiyor; erkekçe bir kapris olmalı. Saniyeler küçük ve önemsizdir. Lakin saniye durunca saat duruyor. Zamanı sorgulamak duruyor. Zaman duvarda asılı kalıyor, geriye kalan saniyeden öte sadece bir iki çubuk oluyor. Artık ne akrebin önemi ne yelkovanın adı kalıyor. Kalkıp ya ilgi göstermek gerekiyor ya da duvardaki saatin sadece asılı duran bir objeye dönüşmesini yadırgamamak.

Saniyeler önemsizdir, küçüktür; paylaşımsız olacak kadar küçük ve mütevazidir kimi zaman ama saniye dediğiniz o ince çubuk durursa akrep çalışmıyor; zamanın durması akrebe değil saniyeye bağlı, o küçük paylaşımlarda/ o küçük zaman aralıklarında/ önemsenmeyecek kadar küçük zaman aralıklarında/ çoğu zaman hiç de önemsemediğimiz zaman aralıklarında.

Sonra çıkart hayatından, ben seni gecenin yarısında uğurlamaya bir gün önce gelmişken…

astral | 05 January 2010 14:27

Yatağa yattım. ‘Beni istemiyor’ dedim. Ağlamaktan kızarmış gözlerim düşündü. O yorganda kokunu duymak daha da üzerime getirdi her şeyi. Hayatımın en güzel iki gününü geçirdim sadece bir gün önce. Bir gün önce.

Ben fotoğrafımızı çekemeyen kadınım. Ya sadece fotoğraf, anı olursak diye. İki gün çantamda taşıdığım makineyi çıkartamayan kadınım. Oysa bizim birlikte hiç fotoğrafımız yok lafın hem içime oturmuştu hem de ne kadar duygusal düşünüyor diye daha da beter içime oturmuştu.

Saati 04.00’ a kurdum. Uyumaya çalıştım. Uyandım. Yatakta döndüm, çok fazla düşündüm. Cümlelerden kurtulamadım. Neden dedim. Sevmenin kendisi mi yalan dedim. Yalan dedim yalan. Sondu bitti. Aşk yok artık. Kumarbaz oyunda kaybetti, aşktan elini eteğini çekmek vaktidir. Adına iki ayda elli yazı yazmışım, bu mudur yalan olan? Ama dedim ya aşkın kendisi yalan diye… Tüm bunlar beynimi yakmışken, saat dörde yaklaşmıştır herhalde diyerek kalktım, saat 01.00’miş kayıp odadaki kırmızı saate kafamı çevirdiğimde…

meditasyon

astral | 04 January 2010 11:11

www.loadtr.com87309-meditasyon.htm
www.loadtr.com87309-meditasyon.htm

Bundan yirmi yıl önceydi. Sıradandı. O zaman da hayatın yoruculuğu vardı. Dayanamayacağım zamanlar o zaman da üzerime geliyordu. Çare arıyordum. İlk çareyi/ kendi kimliğime yakın olan çareyi meditasyon yapmak da buldum. Nedir bu meditasyon şaşası?

Nefesini sayacaksın. Ona kadar sonra gene onakadar. Aylarca devam ettim. Kitaplarda böyle yapmam yazıyordu. Tabii ayrıntılar var ama bir süre sonra o ayrıntılar fani kalıyor. İşin özü kafayı dinlendirmek. Ayrıntılar: ışık uygun olmalı. Loşolursa iyi olur ya dakaranlık. Sessizlikde önemli. Oturuş da önemli ama dediğim gibi düzenliyapıldığında bunlar fani kalıyor. Olay bunlar değil. Ben bunlara ve her şeye uyup devam ettim. Bu mudur dedim, bir şeyiyanlış yapıyorolmalıyım.