Kimin, ‘kimin rehberi’ olacağı belli olmaz. Seninle telefonda konuşurken bir ses duydum meleğimden bölmeyeyim dedim, sonra düşündüm duyduklarım üzerine.Hani sen dolmuşta gelirken beni bana anlatmıştın ya, hatırladın mı; o an acayip şeyler söylediğini hatırlıyor musun? Fark ettim o an konuşanın sen olmadığını ama sustum dinledim. Kimin ne zaman rehberlik edeceği de belli olmaz. İçindeki ışık engin senin, çok engin.Erdemlisin. Erdemli olmaya çalışmakla da olmayacak bir şey erdem, içte olmalı. Doğuştan gelir.

meditasyonyapalim.com
meditasyonyapalim.com

Sırada yanına oturduğum o an her şeyi anladığım gibi yolda yürürken hani eve gelirken, -bizim uzun yürüyüşlerimizden biri- demiştin ya; gece ‘Tanrım özümü koruyarak sana dönmeme izin ver’ diye dua ediyorum diye. Bu, ne erdemli bir laf! O an ve sonrasında bunun üzerine çok düşündüm, çok.Dedim ya, ‘Kim kimin rehberi?’ Diyelim sen spiritüalizm hakkından bir şey bilmiyordun sonra etkilendin ve daldın olaya. E, tatlım senin özünde var; ben boşuna demiyorum: ‘Bu yüzyılda insanı, sadece insan olduğu için seven, sadece ve sadece gönlü için onunla olan kaç kişi var?Bu gün telefon konuşmamızda gene bana rehberlik edecek acayip laflar ettin vesselam: ‘Biz ne zaman algı seviyesine ulaşacağız. Beşerin anlayacağı idrakda olduğumuzda artık tekamülümüzde ona göre işleyecek. İlahi düzen mekanizmasının şifrelerini olaylardan ziyade sezgi yoluyla almaya başladığımızda ve buradan ne almam gerekiyor diye sorduğumuzda ve dersimizi anlayıp, temrinin bir ötesine ulaştığımızda asıl konu çözümlenecek. İşte çektiğimiz acılarımızın hepsi burada yatıyor.’Kim kimi buldu, kim kimin rehberi önemli değil. Rehberimsin, ihtiyacımsın. Beşeriz, ölümlüyüz ve faniliğimizin farkında olmayan ahmak karakterine de bürünmüyor da değiliz.Ne kadar bilirsek o kadar az öğrenmiş gibi davranmıyor muyuz hele, doğru ne yanlış daha kendimizin çıkamadığı konular tonla. Alışamıyoruz hala hala bedenli olmaya sevgili varlığım. Sen benim ışığımsın. Gözlerindeki ışık ve kalbinin temizliği var ya ömrümü iste, senin.Hani her şey kitaplar, laflar da değil; o kalbe sahip olmak. Pir Sultan Abdal çok mu kitap okumuştu ya Aşık Veysel? İçimiz deniz mi buna bakmak lazım. Oruç tutup sinir dağıtıyorsak en sevdiklerimize fani bunlar. Erdemi kapıda bıraktığımızın resmidir.Tabii, dedik ya bedenliyiz diye mükemmeli beklememeli biz bedenlilerden. Lakin söylemek istediğim ve fark ettiğim ötesi: söz ne de kitap. Algı ve his çok önemli. Bu sen de var. Neden mi? bugün bana söylediğin cümleleri var ya o kitabı altı kere oku, ‘Ne diyor burada ya hadi makarna yiyelim dersin’ bu zihniyet dolu. Algı içtedir. Yirmi dokuz harfle yazılmış her şey de sadece araç. İşte ışık senin içinde.İstek olursa gerisi gelir demişler ya birtanem o laf boş değil. Senin özün pırıl pırıl. Seni yok edebilirler ama ruhunu kirletmeleri zor işte bu yüzden benim denizim olduğuma karar verdim bugün ve elbette rehberim.Sevgilerimle varlığım. Hayatımın ışığısın.