bildirgec.org

aşk hakkında tüm yazılar

Aşk Bitermi :1: Seni Seviyorum!

freefreshfish | 06 March 2002 10:19

Seni seviyorum dedi. Ben de dedim. Hiç yalan söylemem. Ben de, beni seviyordum. Sen böyle herkesin masasına oturur musun dedi. Hayır dedim sadece bana gülümseyenlerin masasına…

Evet ben sana gülümsedim çünkü çok şeker ve seksisin dedi. Seksi miyim?! dedim. Çok dedi. Artık mütevazı olamazdım, şımardım. Yakışıklı mıyım peki dedim. Çok dedi. Sevimli? Çok çekici? Çok çük? Ço.. Ne?.. Sana demedim dedim. Ne demedin dedi. Sana demedim dedim dedim. Anlamadım dedi. Neyi dedim. Boş ver dedi.

Eve gittik. Çok isterikti. Kahve içmek istemezsen yatalım dedi. Televizyonu açıp kanepeye uzandık. Hala çok isterikti, fakat NBA daha çekiciydi. Üstelik kulağımı yalaması hiç hoş değildi. Daha fazla dayanamadı. İbne misin dedi. Hayır, neden dedim. Deminden beri kulağını yalıyorum tık demedin dedi. Tık dedim. Bozuldu. Bu arada yayın da bozuldu. Hep böyle mi olur dedi. Uçak geçerken oluyor dedim. Ne dedi. Uçak yayını bozuyor dedim. Kulağımı ısırdı. Hep böyle mi olur dedim. Ne dedi. Yayın bozulunca kulak mı ısırırsın dedim. Sırtını döndü ve ağlamaya başladı. Bu arada birinci çeyrek bitmişti. Sıcaktı. Balkona çıkıyorum dedim. Ben de geleyim mi dedi. Hayır dedim sen burada ağla, ben biraz sonra gelirim. Seni seviyorum dedi. Ben de dedim.

Balkona çıktım sigaramı yakıp tek manzaram olan duraktaki taksileri izlemeye başladım. Kapı çaldı, açtım. Geri geldim dedi. Gitmiş miydin dedim. Evet, taksi bulamadım dedi. Yaa.., gelsene ikinci çeyrek başladı dedim. Maç bitince benle biraz ilgilenir misin dedi. Karnın açsa mutfakta yiyecek bir şeyler var dedim. Ağlayarak balkona çıktı. Hemen geri girdi. Gözüme bir şey kaçtı, hiçbir şey göremiyorum, bakar mısın dedi. Baktım. Taksiymiş dedim. Neymiş dedi. Daksilmiş dedim. Sağol dedi. Sen de dedim.

Beni öptü. Ben de onu öptüm. Bunu bir daha yapma dedim. Ama sen de beni öptün dedi. Benim tikim var beni öpeni öperim dedim. Sonra boynumdan öptü. Ben de onun boynunu öptüm. Bunu bir daha yapma dedim. Göbeğimi öptü. Maç çok heyecanlıydı. Eee dedi. Dalmışım. İrkilip göbeğini öptüm. Tekrar dudağımdan öptü. Sıkıldım başka bir şey oynayalım dedim. Çok adisin dedi. Evet dedim.

Masanın üzerindeki resimleri kurcalamaya başladı. Bu sevgilin mi dedi. Hayır dedim Dennis Rodman, süper, Chicago Bulls’da oynuyor. Fotoğraftan bahsediyorum dedi. Sadece dönüp baktım. Güzel basketti değil mi dedim. Kaçamak cevap haa, çok mu acıklı hikayeniz dedi. Susar mısın, yayın bozuk zaten dedim. Şimdi anlaşıldı derdin dedi. Evet yeni bir anten lazım galiba dedim. Karşımızda kırık bir kalp var haa dedi. Hayır Seatle Supersonics’le oynuyoruz dedim. Biraz ciddi olur musun dedi. Evet olurum, gider misin dedim. Kapıyı çarpıp gitti.

İkinci yarı başlamıştı. Kapı çaldı. Yine mi taksi yok diye açtım. Yan komşu, bir şeyin yok ya dedi. Ne aramıştınız dedim. Hayır senin bir şeyin var mı diye soruyorum, gürültü geldi de dedi. Cereyan var, kapı çarptı, hiçbir şeyim yok dedim. İyi geceler dedi.

Salona döndüm, masaya oturdum. Fotoğrafa baktım. Hiçbir şeyim yoktu, sevgilim bile. Rodman iyi oyuncu dedim kendi kendime. Telefon çaldı. Maç çok güzeldi. Telefon tekrar çaldı. Maç gerçekten iyi gidiyordu. Telefon sustu. Televizyonu kapadım. Elimde fotoğrafla kanepeye uzandım. Kapı çaldı. Uyandım sabah olmuş. Açtım. Bir iki saniye sesim çıkmadı. Elimden fotoğrafı attım. Kapıyı çarpıp içeri girdik. Kapı çaldı. Komşu bir şeyin yok ya dedi. Sevgilim var dedim. Kapıyı kapayıp döndüm. Seni seviyorum dedi. Seni seviyorum dedim.

Ferhat Şahin

mavi.net

1998

Not : üçlemenin son halkası burada

Aşk Bitermi :2: Biter Hemde Bal Gibi!

freefreshfish | 06 March 2002 10:19

Kapı çaldı. Uyandım, sabah olmuş. Açtım. Bir iki saniye sesim çıkmadı. Elimden fotoğrafı attım. Kapıyı çarpıp içeri girdik. Kapı çaldı. Komşu bir şeyin yok ya dedi. Sevgilim var dedim. Kapıyı kapayıp döndüm. Seni seviyorum dedi. Seni seviyorum dedim.

Dolu-dolu bir günün ardından şiddetli bir sevişme gecesi yaşandı. Birbirimizsiz geçen altı ayın acısı çıkarıldı. Yaşanan sorunlardan hiç söz edilmedi. Sanki bir daha yaşanmayacakmış gibi, sekiz top süngerle olay kapatıldı. Tekrar aşık olundu. Tekrar sevişildi, günün hangi saatinde olunduğu umursanmadan. Seni seviyorum dendi, takriben üç milyon kez. Hem de adam başı. Mışıl uyunurken saçlar okşandı, yüzler seyredildi. O gün yaşadığım en mutlu gündü galiba.

Aşk biter mi? Biter, hem de bal gibi.

Soğuk geliyor dedi. Balkon kapısı açıktır dedim. Yoo, kapalı, kafanı televizyondan kaldırırsan görürsün dedi. Kaldırdım ve gördüm. Süngerler eskimiş dedim. Ne dedi. Süngerler dedim yarın sekiz top daha alırım. Tamam da dedi yarın benle iş yemeğine gelmen lazım. Yarın finaller var gelemem dedim. Okulun yeni açıldı ne finali dedi. N.B.A. finalleri dedim. Beni ihmal ediyorsun dedi. Off bee! dedim. Bağırma bana dedi. Sana bağırmadım, harika bir basketti, kendimi tutamadım dedim. Beni ihmal ediyorsun dedi. Tamam yarın süngerlerim dedim ya dedim. Uzun bir sessizlik yaşandı. Bu benim işime geldi, maçı sonuna kadar rahatça seyrettim.


Aşk biter mi? Biter, hem de bal gibi.


Off bu da olmuyor dedi. Ne dedim. Elbiselerim dar geliyor artık, yarın ne giyeceğim yemekte dedi. Rejime başla, yarın bir daha dene dedim. Hiç komik değilsin dedi masadaki pastadan bir lokma daha alıp. İyi geceler dedi. Sana da dedim.

aşk karanlık bir tüneldir

hüzünbaz | 06 March 2002 10:19

Nasıl başladı biliyorum.
Bir gazetenin haftalık ekinden kesip masasının başucuna bantları o ufacık duygu selini önce. Günlerce kaldı orada, zavallı bir halde, yapayalnız.
Arada bir gözü takılıyordu ona kuşkusuz. Benim de.
Vatanı insan olan bir sürgündü. Öyle yazıyordu, 4×5 lik bir kağıt parçasında.

İsimsiz bir yanıt gönderdi bir gün o adrese.Bekle beni dedi, yine yazacağım…
Günlerce yazmadı ama. Haftalarca. Aylarca. O kağıt parçası hala duruyordu öylece, gelip geçtikçe yanından bekliyorum diyerek, eskiyip sararmayı sürdürerek.
İlkyaz geçti. Yaz zaten geçiverirdi. Ve güz geldi.

Alışkılar birbiri üstüne bindi, ezerek bir alttakini, doldurarak dağarcığına gündelik hınçlarını.

Günü birtakım telaşlarda geçirdiğini biliyordum, iş dışındaki günü, görevlerini. Görev bildiklerini sadık bir köle gibi uygulamaya şartlıydı oldum olası. Nelerdi onlar? Sıkça düşündüğüm, yanıt aradığım, bulduğum yanıtlara ise ad veremediğim bir soruydu bu aslında. Evden çıkarken ya da günün herhangi bir zamanında telefonla verilen yönergelerdi bunlar. Satmayı düşündükleri daire için gazetenin ilan bürosuna uğramayı unutmamalı, kiraya verecekleri çatı için de. Yayınevinden sözleşmeyi de alacak, bir miktar ödeme yapsalar iyi olur. Pipo tütünü bir de. Kedilere ciğer. Gecikir mi acaba?

Çıkmazlarını seziyordum. Yine de seyirci olmaktan öteye geçemedim. Sanırım kendisinin bile farkında olmadığı, ya da yavaştan yavaştan farkına varır gibi olduğu bir gizil baskı altındaydı. Tetikte. Uyandı uyanacak.

Görünürde sorunsuz, çoluklu çocuklu, canımlı cicimli bir yaşam. İyi güzel. Kötü olan, kale içinde oluşu. Dört duvarın dışında büyü bozuluyor, gerçek yaşam başlıyor. Aldatmaca bitiyor. Eviçi ilişkileri çoklu ilişkilere, dostluklara dönüştüğünde uyuyan dev uyanıyor, bir gözünü açıp dilindeki zehiri dışa vurmakta hiçbir sakınca görmüyor. O zaman insan en kötü insan bir yaratık, insan bir pislik o zaman.

Hep düşündüm, düşünüyorum, onu tanıyıp sevdikten sonra. Onca zaman nasıl olup da sürdürür öylesi bir birlikteliği diye. Dolum noktasına ancak geldiğine karar veriyorum o zaman, bu noktayı çok geç bulduğuna.

Bir erkek, bir kadın, iki çocuk ve üçü yavru beş kediyi kapsayan onbeş yaşında bir evlilik.
İyi günleri olmadı mı? Oldu, kendilerine göre. Bir arada olduklarında. Çevreden soyutladıklarında bedenlerini ve kişiliklerini. Ama ülkenin üç büyük kentinden birinde , en kalabalık olanında yaşayıp, buna rağmen inziva yaşamı sürmek ne ölçüde olasıdır ki?
Olasıdır dedi adam ve asla taviz vermeksizin bunu kanıtlamaya girişti. Eve kapandı ilk iş. İşini eve taşıdı. Kadın dışarıda çalışıyordu, bu yeterliydi. Öyle ya, dışarısıyla bağlantılar da gerekiyordu. Örneğin marketten yiyecek ve içki almak gibi. Her gün ciğerciye uğramak gibi. Daktilosunun başında (henüz bilgisayarlar yaşamdan çok uzaktı) saatlerini verdiği çok edebi best-seller çeviriler karşılığı kazandığı paralar da yayınevine gidilmeden alınamıyordu o yıllarda. Ve o paralar dairelerine bir daire daha ekleyecekti.

Adamı tanımak, gerçek anlamda yani, olasızdı. Kadın için bile. Ama o, tanıdığını sandı. Öylesine büyük bir yanılgıydı! Korkunç acılar getirdi beraberinde. İnsan denenin olaylar karşısındaki tepkilerini ölçmek, -sıradan insanınkileri bile- olanaksızdır kimi zaman. Hele hele o kişi sıradan biri değilse!
Sıradanlık deyince; toplumun değer yargılarının bizi nasıl etkiyip yönlendirdiğini, ahlak anlayışının değişmezliğini, alışılmışın ve oturmuşluğun tersyüz edilivermesi halinde ise ortaya çıkacak olumsuzluğun sapkınlığa dönüşmesini düşüncelerde ve duygularda, kitaplarda ve yasalarda, göz ardı etmek mümkün olabilir mi? Önce adam göz ardı etti, sonra kadın.

Sevgili sevgili

nisyankar | 24 February 2002 13:11

İsmet Özel’den:

Aşk içinde aşk için seslenişin en uygun biçimini bulduğum kanısındayım. Merhamet belki çok yüce bir şey ve muhtemel ki merhamet aşktan üstündür.

Tapınmak… onun yüceliğine diyecek yok. Belki tapınmadaki kesinlik ve keskinliğe aşk hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Bütün diğer işlerle uğraşan bütün insanlar gibi tapınanlar ve merhamet duyanlar da seslendikleri zaman mutlaka hissettikleri bir farkı dile getirmiş olurlar. Aşktaki sesleniş ise farksızlığı ve bir tür özdeşliği vurgulamalı her şeyden çok. Aşkın seslenişi sevgisi olanadır ancak. Çoğu kimsenin sandığı gibi seven taraftan sevilen tarafa doğru bir akış değildir. Sen benim sevgilimsen bunu mümkün kılan sadece benim senin sevgilin oluşumdan başkaca bir şey olmasa gerek. Bu yüzden sana seslenirken hep bir yankıya kulak verir gibi sayarım kendimi.

Aşk Dosyası 2 : Nasıl statü değiştiririm?

olhor | 11 December 2001 17:42

Dosyanın bu ikinci bölümünde, nickinden çok kırılgan, çok hassas ve duygusal olduğunu anladığım Sevgili “İngiliz anahtarı” nın sorusuna cevap vermeye çalıştım. Dosyanın birinci kısmında anlattıklarım sizin durumunuza uymuyorsa, sizde ingiliz anahtarı gibi arkadaş statüsünü sevgili statüsüyle nasıl değiştirebileceğinizi merak ediyorsanız hemen koşun okuyun.

Sevgili İngiliz anahtarı, arkadaş statüsünden sevgili statüsüne geçmek (kimine göre upgrade) cidden sıkıntılı bir iştir, sıkıntılı olmasının ana nedeni söz konusu kızın (hadi diyelim adı Ece olsun) Ece’nin “ama ben seni hep arkadaş olarak gördüm” diyerek işin içinde sıyrılma ihtimali olmasıdır. Böyle durumlarda birinci bölümde anlattıklarıma ek olarak yapılması gereken başka şeylerde vardır. Bunlardan en kesin çözüm (iğrençlikle suçlayabilirsiniz beni ama doğru napiyim) söz konusu bayanı/erkeği vede 2 şişe şarabı bir araya getirmektir. Bilindiği üzere alkol aşk katalizörüdür, şarapsa aşk katalizörlerinin Rolls Royce’udur. Yani benim önerim bu yöntemi dene hala bir şey olmadıysa uzunca bir süre hiçbir şey olmayacak demektir kasma kendini. Bir başka yöntemde işaretlere dikkat etmek denen şeydir, uygulaması şöyle yapılır: Grup halinde yürürken arkada kalınır, söz konusu bayanın/bayın aldığı pozisyon değerlendirilir. Bu pozisyon “öncü birlik” dediğimiz, seninle ilgilenmez bir tavırda başkalarıyla konuşma ve önünden yürüme gibi bir hal almışsa durum pek iç açıcı değildir. Ama kız/erkek “hilal” vede “kurt kapanı” olarak anılan, senin yanında dolaşıp seni lafa tutmaya, gereksiz bir şeyler söylemeye, hatta ara sıra garip bakışlar atmaya dayanan pozisyona geçerse durum iyidir. Yani kurt kapanı pozisyonunu hissedince yapman gereken kapalı defanstan çıkıp, atak bir 4-3-3’e geçmektir.
Eklemek gereken başka bir şeyde, “öncü birlik” pozisyonunda olan bireyin taktik icabı bu düzenlemeye geçmiş olma ihtimalidir. Yani söz konusu birey “acaba bana kurt kapanı yapacak mı?” diyede düşünüyor olabilir. Biliyorum kötü ama insan dedigimiz canlı (özellikle dişi kısmı) böyledir, en ufak bi olayı bile taktik savaşına çevirir.
Yapılması gereken taktikleri iyi analiz etmek ve oyunu okuyup duruma göre hareket etmektir. Yani bir nevi teknik direktör/oyuncu olmak gerekir. Aşk dosyasında ele alacağımız hemen her konu gibi, bu sorduğunda ince iştir. Dikkatli olmak gerekir.
Bu sorunun bir başka çözümüde direkt olmaktır. Bu yöntemde söz konusu kızın/erkeğin yanına gidilir vede “bunca yıllık arkadaşız bi kere versen ölürmüsün?” sorusu sorulur. Bu yöntemin başarılı olduğu henüz görülmemiştir, yinede son çare olarak denenebilir.

aşık olmak hakkı

hüzünbaz | 10 December 2001 17:28

İnsan hakları beyannamesinde böyle bir hak yer almamıştır. Hiçbir anayasada, hiçbir yasada aşık olmak hakkı diye bir haktan söz edilmemiştir. İnsanlar köleliğe karşı baş kaldırmış, özgürlük için canlarını bile ortaya koyarak mücadele etmişlerdir, bu hak da insan haklarını belirleyen bütün metinlerde yer almıştır. Seçme-seçilme hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi nice hak böyledir.

Böyledir de neden hiçbir zaman insan hakları belgesinde yoktur? Önemsizdir desek değildir, uğruna mücadele edilmemiş desek insanlar ayağa kalkar, nedendir bilmiyorum, kimsenin bildiğini de sanmıyorum.

Düşündüm… neydi bu ? neden bu hakkı bir türlü kimselere veremiyorduk? Yaşadıklarımızı söyle bir gözümün önüne getirdim…..

Aşk bitti :/

gorcan abi | 01 October 2001 17:49

Bir buçuk senedir beraber olduğum kız arkadaşımdan ayrıldım. Ayrılmayı ben istedim ama yine de üzgünüm işte :/

Bir gün aşkımın bittiğini anladım. Artık heyecanlanmıyordum buluştuğumuzda. Öpüştüğümüzde gözlerimi kapayamıyordum. Ellerim titremiyordu. Tabii bunlar doğal şeyler uzun süreli ilişkilerde. Biraz daha zaman tanıdım kendime ve ona. Ama etrafımdakiler artık ilgimi çekmeye başlamıştı. Diğer kızlara bakıyordum artık gittiğimiz barlarda. Sevgilimin en yakın arkadaşı bana hiç bu kadar çekici gelmemişti…

Ben böyle biri olmamalıydım. Hayatı boyunca kızlar tarafından terkedilen biri bunu en sevdiğine nasıl yapardı? Ama yapmak zorundaydım. Çünkü yalan söylemek en sevmediğimdi… Çok üzüldü minik sevgilim ayrılmak istememe. Biraz daha beraber olalım dedi. Saklandı kolumun arkasına :)) Dayanamadım tekrar aşık olduğumu sandım. Fakat bir süre sonra yine yanıldığımı anlamıştım.

Bu hafta sonu evime geldi. Burayı gösterdim, yazdıklarımı… O da birşeyler yazdı, güldük eğlendik. Fakat sanki sevgilim değil de herhangibir kızmış gibi davranıyordum artık ona. O gün söyledim işte aklımdakileri. Herşey bitmişti. Üzülmüştü, ağlıyordu 🙁

Daha sonra binmesi gereken otobüse bindirdim ve ben de bir arkadaşıma gittim. Çok düşündüm onu, rüyamda gördüm, uyuyamadım… Ertesi gün eve geldiğimde aradım. Kızgındı bana… Yapabileceğim birşey yoktu işte. Duygularım buydu ve hayatımda ilk defa bu kadar cesur olmuştum.

Şu an çok mutlu değilim. Hatta üzgünüm oldukça ama en azından yalan söylemedim ve kesinlikle aldatmadım sevgilimi…