‘Sakin ol, oturaklı ol, hanım hanım ol, büyüklerinle alçak sesle konuş, fazla da konuşma, daha çok dinle, herkesi eleştirme, agresif olma, fevri olma’ derdi hep annesi ona.. Babası fazla konuşmazdı. Baba en önemli kısımlarda müdahale ederdi. 17-18 yaş civarlarında bu cümleleri çok duymuştu.
Ortaokul ve lise yıllarındaki sessizlik ve ezikliğin arkasından üniversitede bir açılma dönemi.. Rahatlama, sosyalleşme dönemi ve anne babanın hani şu 17-18 de söylediği cümleleri kulak ardı etme dönemi. Kendine yazık etme dönemi çünkü kendi doğrularını kendi belirlediğinde bunların evrensel olduğunu sanma dönemi.. Kişiliği oluşturacak her türlü öneriyi unutma dönemi.. Aktif ve de canlı-sosyal kişiliğin bazı ortamlarda bastırılması gerektiğini unutma dönemi. İşte ufaklık böyle büyüdü ve şimdi iş hayatında. Şimdi 25’in üstünde, o kadar yıldan sonra kendini değiştirmeye çalışıyor, doğrunun ne olduğunun farkında ama bu saatten sonra zor olduğunu da biliyor. Şimdi uğraşacak, herşey için en baştan uğraşacak, başından beri böyle olmaya çalışsaydı şu an daha farklı olacaktı herşey onun için, biliyor.. Delilerin değil kibarların, gösterişlilerin değil mütevazilerin, konuşkanların değil nerede ne konuşacağını bilenlerin bu dünyada prim yaptığını biliyor. Anne-babasına yine de minnettar ama kendine kızgın.
Mücadele yeni başlıyor.
Demekki neymiş, anne babanın dediklerini can kulağıyla dinlemek gerekirmiş..