bildirgec.org

anı hakkında tüm yazılar

antep’te süpermen olmak

semazem | 29 October 2006 16:03

aaah ah. ne zordur bilemezsiniz.

malumunuz bayram tatili hafta sonuyla birleşti 5 gün tatil. hemen kaçtım bir yerlere. minik bir gap turu ( evet ayakizi grubu ile). dolaşırken onlarca yere uğradık. bunlardan biri de urfa idi. ve sonra da antep.

urfa’ya gidip de poşi bağlatmamak olmaz değil mi. ben de herkese uydum bağlattım. urfa’da hayli dolandım, başımda poşi üzerimde süpermen desenli tshirt ( bunun türkçesi nedir yahu ? )

sonra bindik otobüse, başımda poşi üstüm süpermen. indik antep’e başımda poşi üstüm süpermen.

hava da hafiften kararıyor, bizler de çarşıyı dolaşıyoruz . gözümde fotoğraf makinem ne bulsam çekiyorum başımda poşi üstüm süpermen. bir yerde baharatçılar kuru yemişçiler var, o açıdan bu açıdan derken dalmışım. bi ara bi delikenalı gelip “nereden abi ? ” dedi ankara dedim sıcak ve samimi. sorna bunu soran delikanlı pazara doğru dönerek “ankaralı süpermen abi pazarımıza gelmiştir” diye bağırdı ve bir alkış koptu. ulan gülsem mi ağlasam mı ne yapsam kaldım ortada. bizim ekip de gaza geldi sırıtıyor herkes. hemen vizörü gözüme yapıştırıp yüzümü kapattım, hem fotoğraf çekiyorum hem de kaçmaya çalışıyorum ama ne mümkün. millet aldı sazı bir kere her kes “süpermen abi” ile başlayan bir şeyler söylüyor. aha dedim internetten “yurdumdan insan manzaraları” köşesinde hazır ol kendini görmeye, antep’in sokaklarında başımda poşi üstüm süpermen.

Photoshopta Yapmışlar

ahmetkucukoglu | 16 October 2006 15:16

Ben babamla beraber bundan bir sene önce photoshop çalışıyorduk. Photoshop la kalkıp photoshopla yatıyorduk. Neyse birgün Atv nin Santra programını izliyoruz. Santra nın amblemi çok hoşuma gitmişti. Babam evet bencede güzel olmuş dedi. Bende babama espri olsun diye Photoshopta yapmışlar dedim. O gün bugündür nerede böyle güzel resim vb. çalışma görsem Photoshopta yapmışlar lafım aklıma gelir ve söylerim. Buda bizim aramızda bir espri oldu.

AŞKIN KREDİSİ

astral | 16 October 2006 00:12

Merhaba tatlım. Dün gece seni rüyamda gördüm. Bunu niye yazdığımı ya da bir anlamı olur mu, olmaz.. Yalnız belki de görüşmeyelim demem, seni aklımdan, ruhumdan çıkarmamı sağlamıyor. Belki sadece bunu bil diye.

Üzgünüm, çünkü hiçbir zaman sevgimi anlamadın. Aslında en başından beri anlamayacağını da biliyordum. Sen de zaten ‘hiçbir zaman hiç.bir umut vaat etmedin’.

Buraya kadar her şey normal. O zaman sorun olmamalı değil mi? Değil. Sana çok defa söylemiştim ya, birlikte uyuyabildiğim tek yaratık sensin diye…

Aslında hiç uğraşmamalıyım. -Bu yazıyı yazmak uğraşmak sayılırsa.- yani ‘e beni anlamıyorsa, bunu sana söylediğimde değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmiyorsan, en azından ya hayır de, bir çiçek al gel, semboliktir ama bir şey anlatır en azından senin edimsizliğinden daha fazladır…

Üç Boyutlu Çerçeve

Dengeli | 24 July 2006 21:29

İşte çok basit ama bir o kadarda orjinal bir tasarım. Üç boyutlu çerçeve

Mantık basit; istediğiniz objeyi iç çemberdeki polifilme yerleştirip, iç çemberi de dış çemberin alt yarısına monte edip dış çemberi kapatıyorsunuz.

Neleri çerçeveleyebileceğinize dair tek sınır çerçevenin boyutları:) mesela bebeğinizin ilk ayakkabısı olabilir bunun gibi:)

Yada sevgilinizle içtiğiniz şarapların mantarları:)

Online ölümsüzlük

anafikir | 05 April 2006 15:02

Eternity4all‘a kendiniz ile alakalı materyalleri(fotograf, video, yazı) siteye koyuyorsunuz ve iddialarına göre sonsuza kadar sizin yaşadığınıza dair bu kanıtlar saklı kalıyor.

Daha bilim adamları ölüme çare bulamamışken işe yarayacak bir servis gibi görünüyor. Fakat 10 fotograf, 3 video, 3 yazı için 300$ fazla değil mi?

Sonsuz olarak kalacağı içindir belki de. Ama ben nerden bileyim kardeşim ben öldükten hemen sonra hesabımı silmeyeceğinizi. Bütün aileme, çocuğu torunu haberdar etmeli ki hesaptan, öldükten sonra “neden sildin bakiim onu” diyecek biri olsun (Türk usülü güvensizlik/garanti sistemi).

kendimi kendime anlatırken,ağırlaşışım…..

natalie anne makker | 23 February 2006 16:36

Sıkıcı bir sabah olmadı ,gün de fena gitmiyor ama daha güzellerini yaşamıştım.

Bugüne kadar ne yaptın tully diyorum ne yaptın en iyi yaptığın şey neydi mesela.Yerli yersiz her boka ağladın.Onlarca kedin oldu,herbirine akla mantığa uymayacak isimler koymaya kalkıştın ama ev halkı tarafından engellendi bu mantıksız isimler sözlüğü kıvamındaki adlar hayvanların için.(her zaman devrik cümle kurdun,ama bunu özellikle yaptıgın için hiç gocunmadın ve lisede türkçe öğretmenin tüm devrik cümlelerine rağmen seni hep 5’te 5 ile geçirdi.)Üniversite sınavında türkçeyi full çıkardın,bu takdire şayandı,tebrikler…Adını biber koyduğun kedin kireç kuyusunda öldü,maraz koyduğun doğuştan zeka özürlüydü bir gün evden çıktı ve gelmedi,hamsi ve şemsi kardeşler zulmüne dayanamayıp terkeylediler hane-i divanını,recai sahi recaiye ne oldu ya?o da kaçtı galiba yada öldü.Zaten koyduğun bütün aptalca adlı kedilerin yalan oldu gördüğün gibi…..

‘biber gazı yemiş gördüm seni!’

| 14 June 2005 23:31

bugün yine bir DTCF klasiğiyle karşı karşıyaydık. olaylar başladığında tuvaletteydim.ufak çaplı sataşmalar duydum önce.ne olduğunu tahmin etmek güç değildi tabii;sağ sol çatışmasıydı muhtemelen.olan biteni anlamak için pencereden dışarı baktım.birbirlerine laf atan birkaç kişi vardı önce.sonra birkaç kişi daha geldi ve birkaç kişi daha…derken birden bire birbirlerine taşlar,sopalar,soda şişeleri ve hatta sandalyeler fırlatmaya başladılar.millet can havliyle çalışma salonuna koştururken,çatışmacı gençler de onları takiben kütüphane binasına girerek,yığdıkları sandalye ve masalarla kapıyı içerden kilitlediler.ağlayan,haykıran,olacakları endişe içerisinde bekleyen günahsız orta bahçe ahalisi kütüphane binasında mahsur bekleyedursun,çevik kuvvet geç de olsa gelerek olaylara müdahale etti(biber gazıyla tabii her zamanki gibi). gözler sulu,beyinler bulanık bir halde okulun bir ucuna gidip,karmaşa sırasında kaybettiğimiz arkadaşımızı beklerken,olup bitenler hakkında birkaç saniyeliğine de olsa düşünme fırsatı bulabildiğim o an,en çok neye takıldığımı idrak edemedim; insanlıktan çıkmışçasına,bir hiç uğruna, birbirlerine zarar vermeye çalışan bu insanlar mı,okulun prestiji(!) daha fazla sarsılmasın diye çevik kuvveti içeriye aldırmayarak,olayların içerde tüm hızıyla devam etmesini tetikleyen dekan mı,bizim bu karmaşada bile derse alınmamız mı,yoksa polislerden birinin bir diğerine yaptığı(sanırım çok sıkılmış) ‘biber gazı yemiş gördüm seni,heheh!’ esprisi mi,karar vermekte güçlük çekiyorum doğrusu. bu gibi durumlarda hayat çok anlamsız geliyor bana…

komik bişii gibi…

| 27 April 2005 21:15

metroya bindim,eve dönüş yolundayım.yorgunluğa ve sırtımdaki çantanın ağırlığına dayanamayarak yere oturdum,huzurlu bir şekilde yolculuğa devam etmekteyim..derken;bi ara gözlerimi kapamamla “çotanak!”diye bi sesle irkilmem bir oldu.ne olduğunu anlayamadım önce,daha sonra yarı korku,yarı şaşkınlık,yarı sübek bir ifadeyle ortalarda dolaşan çocuğa ilişti gözüm..akabinde kahkaha krizi…son durağa kadar gülerek geldim…olay şöyle gelişti:tahminen ortaokula giden sevimli yavru,biraz meraktan biraz da arkadaşlarına şebeklik yapma maksadıylan vatman kapısının aynasına yüzünü dayayarak içeriyi görmeye çalışmaktadır;arada ufak çapta sesler çıkarmaktadır.derken;amca sen içerden cama çotadanak vur,çocuk tavana zıpla,çığlığı bas,güleyim mi korkayım mı şaşır…hahah,çok komikti.metro ahalisi kahkahaya boğulurken,çocuğun bi yandan da küfrederek kendini ilk istasyonda dışarı atması…arkadan adamın kapıyı açıp “velet nerde velet?”diye sorması…hahah,çok eğlendim:)))