bildirgec.org

amerika hakkında tüm yazılar

ipad’in uluslararası lansman tarihi ertelendi!

Lorilleux | 15 April 2010 11:31

ipad sadece ilk hafta amerika'da 500.000den fazla sattı.
ipad sadece ilk hafta amerika’da 500.000den fazla sattı.

Görünen o ki, apple kedi ülkesindeki ipad siparişleri yüzünden yeni oyuncağı ipad’in lansman tarihini planlanan tarih olan nisan sonundan mayıs sonuna erteledi.
ipad şu an sadece amerika’da satışta; fakat satışları sadece ilk haftasında 500.000’i çoktan geçti. Planlanandan çok daha fazla satılmış olması sebebiyle de siparişlere yetişememe sorunu olmaması için tüm dünyada satış başlaması için belirlenen lansman tarihi yaklaışk olarak bir ay ertelendi.

10 mayısta uluslararası pazarlar için ön siparişler alınacak
10 mayısta uluslararası pazarlar için ön siparişler alınacak

10 mayıs tarihinde amerika dışındaki ülkelerden ön siparişler alınmaya başlanacak. Bu tarihte aynı zamanda uluslararası pazarlar için fiyatlar da açıklanmış olacak.

Yurtdışına gitmeden önce okunması gereken yazı.

webking | 14 April 2010 12:19

Hikayeler ve Rüyalar
Hikayeler ve Rüyalar

Amerika ülkemizden en çok ziyaret edilmek veya yaşanmak istenen ülkelerin başında yer alıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri tabii ki çocukluktan bu yana seyrettiğimiz Amerikan filimleri ve bunlardan istemiyerek te olsa etkilenmemiz. Buradaki mekanlar, şehirler, insanlar, yedikleri, içtikleri, giydikleri ve daha bir çok unsur bizim aslında Türkiye’deki yaşamımızı şekillendiriyor. Bu şekillenme Urfalı bir dürümcü’nün ismini “Dürümland” olarak değiştirmesinden tutun da, Traş şeklimizi, saç stilimizi, renkli lens takma ihtiyacımızı ve Amerikan isimlerine benzeyen çocuk isimlerimize kadar bir çok konuda tezahür ediyor. Amerika’da filim çekilen mekanlar, Universal Studios, Paramount Studios gibi sanal ortamlar veya Texas gibi doğal ortamlar her yıl dünyanın bir çok ülkesinden gelen binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Bunun yanında Disney Kanalı aracılığı ile pompalanan Walt Disney dünyası da yine buraya gitmek için sizi çocuklarınız vasıtası ile kendine çekiyor. Ortada bu kadar fazla çekim gücü varken Amerika’ya gitmek bir rüya halini alıyor ve herkesin gizli portföyünde baş sıradaki yerini de doğal olarak alıyor. O nedenledir ki, her yıl ülkemizde yeşil kart piyangosu başvuruların sayısı giderek artıyor. Bu insanlar Türkiye’yi sevmediklerinden mi böyle bir başvuruyu yapıyorlar diye düşünürsek, aslında bunun sadece bir özgürlük hareketi olduğunu görebiliriz. Insanımız istediği ülkeye rahatça girmek istiyor. Amerika vizesi için cebelleşmek istemiyor ve en önemlisi ise itibar görmek istiyor. Çünkü Amerika bu tip filimleri bir çok ülkeye ihraç ediyor ve bu filimlerde Amerikan kahramanlıkları övülerek Amerika hakkında sanal bir itibar yaratılmış oluyor. Insanlar ise Amerikaya vize veya yeşil kart alınca işin biteceğini, itibar göreceklerini ve özgür olacakları duygusuna kapılıyorlar tabii ister istemez. Halbuki Amerika’ya gidip te geldikten sonra aslında bu filimlerin doğru olmayan ve abartılmış bir çok unsurları içerdiğinin onlarda farkına varıyorlar, ancak bazen bunun için çok geç olabiliyor. Mesela yeşil kart çekilişini kazanmış bir kişi veya aile sanki piyangoyu kazanmışçasına seviniyor. Bu uğurda belki de vasat ama mutlu bir şekilde yaşadıkları ortamı bozuyorlar.

Porno Sektöründe Oyuncu Kıtlığı

ozanTi | 12 April 2010 14:00

Daha önce neler duyduk porno sektörü hakkında önce onlara bir bakalım ardından da haberimize gelelim…

Daha önce burada porno sektörünün ne kadar uçuk paralar kazandığını gördük. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte bilgiye erişimde olduğu gibi pornoya erişimde de rahatlık oldu.
Buradaysa porno sektörünün neden bu kadar kazanıyor olabileceği üzerine yazılmış güzel bir yazıyı okuduk. Dünyanın kara sermayesi isimli bu yazı gerçekten hoşuma gitmişti.
Burada pornonun bağımlılık yapıp yapmayacağı konuşuldu. Üzerine Bildirgeç‘te bile bu kadar yazı yazılmış olan porno sektörü şimdi oyuncu kıtlığı yaşıyormuş.

“Model Your Town”da son dönemeç…

Lorilleux | 07 April 2010 12:36

Google SketchUp
Google SketchUp “Model Your Town”

internet devi google, daha çok bina modellemenin yaygınlaşması için “model your town” adlı bir yarışma düzenlediğini daha önce duyurmuştu. google, sketchup programıyla binaları modelleyerek bu modellenmiş binaları dünya üzerindeki gerçek yerlerine, google earth adlı programında yerleştiriyor. bugüne kadar google earth üzerinde 10 binlerce bina modeli yerleştirildi. yarışma, adından da anlaşılacağı gibi yaşadığınız mahalleyi/kenti modellemek üzerine kuruluydu. yarışmaya katılmak için tek yapmanız gereken ise, bireysel veya grup olarak yaşadığınız mahalle/kentteki binaları modelleyerek sanal ortama geçirmekti. modellemek için google sketchup ya da google imzalı başka bir 3d modelleme programı kullanabiliyordunuz.


“Model Your Town” yarışmasına katılan şehirler

2 mart tarihinde yarışmaya katılım için son gündü. o güne kadar katılan katılımcılar arasından 5 adet finalist seçildi. bu en iyi 5 modelleme, peru, almanya, ispanya, ingiltereve amerika‘daki mahalle/kent modellemeleriydi.

Bir Amerika vizesi reddi hikayesi :(

webking | 29 March 2010 18:58

Amerika vizesi reddi
Amerika vizesi reddi

Amerika vize olayı özellikle de ülkemizde tamamen bir şehir efsanesi haline gelmiş bir olaydır, her nedense. Geçenlerde bir arkadaşım bu vize ile ilgili olarak bir başvuru yaptı, ama vize başvurusu öncesi olayları, vize alma sürecinden çok daha renkli olduğundan bu bölümü ileride bu tip bir vize başvurusu yapacak olan kişiler için ibret teşkil etsin diye paylaşmak istedim. Arkadaşım bu vize için bir vize danışmanlık firması kullanmıştı, Karya Yurtdışı Eğitim isminde ve İstanbul’dan başvuru yapacaktı. 15 gün evvelinden tüm evrakları ve diğer ilgili okul belgelerini bu firmaya teslim etti ve hayatının hatasını da bundan sonra, bu vizeyi daha önce almış veya çoğunluğu teşkil eden alamamış arkadaşları ile konuşmakla yaptı, kanımca.
İlk konuşma bir internet Chat odasında yapıldı ve burada Amerika vizesi ile ilgili şehir efsaneleri anlatılıyordu. Bunların çarpıcı olanlarından aklımda kalanları aşağıda sizler için listeledim.
1. Amerika kriz durumunda olduğundan hiç kimseyi almıyor artık, başvuruların %90’ını geri çeviriyorlar.
2. Amerika vizesi için başvuru yaparken üzerinde sözde kürt paçavrası renkleri olan bir şey giyerseniz size daha kolay vize veriyorlar.

Amerika ve Isveç Ermeni lobisi ve biz

webking | 16 March 2010 12:56

Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi
Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi

Bu aralar basını meşgul eden sözde “ermeni soykırımı” iddiaları bizi hem karalıyor, hem de gitgide artan oranda dünya çapında kabul görme yönünde bir izlenim gösterip, Türk insanını dünya nezlinde eziyor. Önce Amerika, her yıl olduğu gibi artık geleneksel de denilebilecek bir şekilde bu kozu oynuyor, ve kabul edilmemesi için bizden birçok taleplerde bulunuyor, ama yine de ve buna rağmen (iç baskılar herhalde daha kuvvetli olduğundan) sadece 1 oy ile (bu da gerçekten çok inandırıcı değil), bu yasa geçiyor. Yani Türk insanlarının vergileri bunu savaşmak için harcanıyor, Ermeniler de diğer taraftan bu tasarıyı geçirmek için para harcıyor. Sonuçta kim daha çok para harcarsa veya kimin daha çok adamı varsa o kazanıyor. Futbol müsabakası gibi yani, daha çok parası veya daha çok iyi oyuncusu olan kulübün kazanma olasılığı daha fazla.
Benzer bir maç bu sefer Isveç’te oynanıyor ve burada da yine 1 fark ile yeniliyoruz. Hem de bu maçın hemen arkasından yorgun düşmüş takımımızla !! “Bu ne tür bir hesaplaşma şeklidir, ya da bu ne soykırımmış arkadaş!” demekten kendimi alamıyorum. Isveç ise Amerika’dan daha değişik bir taktik ile “biz bunu uygulatmayız” diyor. Yani eğer uygulanmayacaksa, bunu parlamentoya neden getirdiler o da anlaşılmaz bir durum.
Benim kanım şu, Ermenilerin asıl yapmaya çalıştığı toprak almak veya bu topraklara karşı para kazanmak değil. Bu süreç içinde her yıl Türk insanına verdiği stres ile Türkiye’yi yavaş yavaş ve her yıl küçük düşürmek, yenilme duygusunu her yıl tattırmak ve lobi güçleri ile bizi yenerek bir nevi tatmin olmak. Bu da yeni bir soğuk savaş durumu gibi bir şey. Ancak savaştan daha kötü yanı, bu savaşın pek te bitecek gibi görünmemesi ve bizim ise gidişata göre pek kazanacak gibi görünmememiz. Türk milleti öncelikle Amerika’ya Ermenilerden sonra gittiğinden buraya yerleşik yaşayan Ermeniler artık Amerikalı gibi davranarak, dili ve hukuku iyi bildiklerinden bizi rahatlıkla alt edebiliyorlar. Biz dünyaya açılmakta biraz geç kalmışız bu konuda, o nedenle de insanlarımız bu tip ülkelerde henüz bir konumda gelememiş, ve bu da Türkiye’nin gerçekten bu konuda lobi yapabilecek yandaş bulmasını zorlaştırıyor, ya da Ermenilere göre çok daha fazla para harcamamızı sağlıyor. PKK olayında da keza benzer bir durum söz konusu, hem para hem de insanlarımız ölürken ve biz geriye giderken, diğer ülkeler yerlerinde saysalar bile yine bizden ileride duruyorlar.

Bizim gibi köklü bir medeniyet, kapalı bir toplum modeli ile aslında kültürünü korurken dezavantaj olarak yurtdışı açılımlarını zamanından gerçekleştiremediğinden şu an Türkiye’nin tanınmışlığı ve Türk insanının itibarı Ermenistan gibi yeni kurulmuş bir ülkeye göre bile daha az. Dikkat edilirse şu an Türk dışişleri ,herhalde bunu en sonunda anlamış olacaklar ki, bir başbakan, bir cumhurbaşkanı hemen her gün bir yerde. Daha önce Türklerin ayak basmadıkları yerlere bile gidiyorlar. Tabiri caiz ise Mevlana gibi geziyorlar.
Ama tabii sene 2010 ve en az 50 yıl evvel Ermeniler zorunlulukla olsa da bu turu atmış ve güzel olan yerlere yerleşip buralarda kök salmışlar. Yine de birkaç tohum atmakta fayda var. Belki bunlar ileriki nesiller için dayanacakları birer ağaç olur ve Türk insanın güzelliğini o ağaçlarda görürler.

Vizesiz Avrupa mı ??

webking | 01 March 2010 14:58

Come to Papa
Come to Papa

Geçen gün gazetede okuduğum ve birçok internet kaynağında da dışişlerinin başarısı diye lanse edilen. “Avrupa’ya Türk vatandaşlarının vizesiz kabul edilmelerini sağlayacak yol haritası belirlendi” şeklindeki yazı ilginçtir ki çoğu insanımızı sevindirmiş!!Ancak biraz detaylarına bakarsak bunun aslında başarı değil, tam tersine eziklik ve başarısızlık olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu anlaşmaya göre Türkiye, daha önce Makedonya, Sırbistan ve Hırvatistan gibi iç savaştan yeni çıkmış ve parçalanmış ülkeler gibi bir “geri iade anlaşması” imzalamak istiyormuş. Yani başarı bu, dışişleri bu yöntemi bulmuş ve şunu diyor aslında “biz size bir kamyon domates satacağız ama bunlar içinde çürükleri varsa biz bunları geri alırız, merak etmeyin”. Bunun daha da sadeleştirilmiş şekli ise, bize yeter ki vize verin,bunun karşılığında size en iyi insanlarımızı kendi rızamızla verir, karşılığında terörist, hırsız, katil ve buna benzer suç işlemiş insanları geri alırız. Böylece ülkemizi daha da yaşanmaz hale getiririz. Bu nasıl bir başarı olabilir. Ya da buna nasıl sevinilir akıl alır gibi değil. Hem onlara zeki, çalışkan ve dürüst insanlarımızı verecek, hem de bunlar içinde bile biri tesadüfen oradan kaynaklı olaylardan (ki bu gayet olası) çıldırır da, Aman Allah korusun onların vatandaşlarından birinin kılına zarar verirse hemen geri alacağız. ,

Amerika, Harvard ve Türk üniversiteleri tahlili

webking | 22 February 2010 14:46

Harvard üniversitesi
Harvard üniversitesi

Harvard üniversitesi, bilindiği üzere Amerika’nın en eski üniversitelerinden biri ve dünya çapında bilinen en popüler üniversitesidir. Bu üniversiteye dünya çapında Amerika’da Eğitim almak isteyen birçok kişi her yıl başvurmaktadır. Harvard, Amerikan vatandaşları dışında dünyanın diğer ülkelerinden insanların kabul olasılığı oldukça düşük bir üniversitedir. Bunun en büyük nedeni ise “önceliği Amerikan vatandaşlarına vermek” olarak kısaca açıklanabilir. Çünkü Harvard’tan mezun olmuş kişiler dünyada belirli yerlere çok daha kolay gelirler ve bu kişiler otomatik olarak her hangi bir işe bir adım önde başlarlar. Amerika’nın Obama dahil bir çok başkanı bu üniversite mezunudur. O nedenle bu gücü kullanan kişinin Amerikalı olması gerekir ve böylece de Harvard aslında gayet milliyetçi bir üniversite olarak ta değerlendirilebilir. Buraya kabul edilen %1’i bile bulmayan uluslararası öğrenciler ise, ya zaten böyle bir nüfuza ihtiyacı olmayan, ya babası bir ülkenin başkanı, veya dünya çapında bir şirketin sahibi, ya da ödül almış bilim adamlarının oğulları veya kızları vb. kişilerden seçilir. Diğer başvuru sahibi binlerce kişiden ise başvuru ücretleri ($200+$50=$250) olarak toplanarak, dünyanın en zengin üniversitesinin kasası her yıl tüm dünyadan gelen paralarla daha da doldurulur. Bu başvuru karşılığında ise bir A4 kâğıdı hediye edilir, bu kâğıtta ise kibarca “siz bizim istediğimiz kişi değilsiniz” denir. Başvuru sahibi her ne kadar kişisel olarak başarılı olursa olsun, bu pek bir şey değiştirmez. Hatta böyle bir başvuru tehlikelidir bile, Harvard’ı bitirip küçük bir ihtimalle de olsa, Amerika’da kalmayıp ülkesine dönerse Amerikan çıkarları açısından bu hiçte olumlu olmayacaktır ve onların verdiği gücü Amerika için değil de bir başka ülke için kullanacaktır ki bu kabul edilebilir değildir.

Dahi, ulusal kahraman ve vatan haini : Satranç Sanatçısı Bobby Fischer

geceyazankedi | 18 February 2010 11:58

Bir satranç üstadı…
Bir ulusal kahraman…
Bir Vatan haini…
Yalnızlık ve kaçışlar içinde bir ölüm…

Kim ne derse desin Bobby Fischer‘ın bizim dünyamıza ait olmayan hayatı 64 siyah ve beyaz kare içinde yaşandı ve bitti. 9 Mart 1943’te California‘da yahudi bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi bir dahiden bekleneni yaptı ve okulla arası gerçekten berbattı bunda en büyük etkenlerden yegane olanı ise Bobby 6 yaşındayken ablasına alınan satranç takımı. O günlerde geleceğini bu kadar etkileyeceğini düşünmeden sahip olduğu bu takım onun tek yapmak istediği şeydi.

Ondan bahsedenler “Bobby ile iletişim gerçekten zordu heyecanla konuşabileceğiniz tek konu satrançtı ve konuşmanın durakladığı yerlerde Bobby’nin elindeki ufak kağıt üzerinde satranç hamleleri planladığını görürsünüz.” der. 14 yaşında ulusal turnuvaları kazanan en genç satranç oyuncusu olarak tarihe geçer. Soğuk savaşın en çetin günlerinde satranç bu çarpışmanın en sıcak yüzüdür ancak sovyetler kendi sisteminin bir kanıtı olarak sunduğu satrançta her sene dünya şampiyonluğunu elinde tutmaktadır.

TARİHTE İLKLER

mcosar | 24 January 2010 12:52

http://www.hkarabulut.net/index.php?Itemid=39&id=15&option=com_content&task=view