Hikayeler ve Rüyalar
Hikayeler ve Rüyalar

Amerika ülkemizden en çok ziyaret edilmek veya yaşanmak istenen ülkelerin başında yer alıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri tabii ki çocukluktan bu yana seyrettiğimiz Amerikan filimleri ve bunlardan istemiyerek te olsa etkilenmemiz. Buradaki mekanlar, şehirler, insanlar, yedikleri, içtikleri, giydikleri ve daha bir çok unsur bizim aslında Türkiye’deki yaşamımızı şekillendiriyor. Bu şekillenme Urfalı bir dürümcü’nün ismini “Dürümland” olarak değiştirmesinden tutun da, Traş şeklimizi, saç stilimizi, renkli lens takma ihtiyacımızı ve Amerikan isimlerine benzeyen çocuk isimlerimize kadar bir çok konuda tezahür ediyor. Amerika’da filim çekilen mekanlar, Universal Studios, Paramount Studios gibi sanal ortamlar veya Texas gibi doğal ortamlar her yıl dünyanın bir çok ülkesinden gelen binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Bunun yanında Disney Kanalı aracılığı ile pompalanan Walt Disney dünyası da yine buraya gitmek için sizi çocuklarınız vasıtası ile kendine çekiyor. Ortada bu kadar fazla çekim gücü varken Amerika’ya gitmek bir rüya halini alıyor ve herkesin gizli portföyünde baş sıradaki yerini de doğal olarak alıyor. O nedenledir ki, her yıl ülkemizde yeşil kart piyangosu başvuruların sayısı giderek artıyor. Bu insanlar Türkiye’yi sevmediklerinden mi böyle bir başvuruyu yapıyorlar diye düşünürsek, aslında bunun sadece bir özgürlük hareketi olduğunu görebiliriz. Insanımız istediği ülkeye rahatça girmek istiyor. Amerika vizesi için cebelleşmek istemiyor ve en önemlisi ise itibar görmek istiyor. Çünkü Amerika bu tip filimleri bir çok ülkeye ihraç ediyor ve bu filimlerde Amerikan kahramanlıkları övülerek Amerika hakkında sanal bir itibar yaratılmış oluyor. Insanlar ise Amerikaya vize veya yeşil kart alınca işin biteceğini, itibar göreceklerini ve özgür olacakları duygusuna kapılıyorlar tabii ister istemez. Halbuki Amerika’ya gidip te geldikten sonra aslında bu filimlerin doğru olmayan ve abartılmış bir çok unsurları içerdiğinin onlarda farkına varıyorlar, ancak bazen bunun için çok geç olabiliyor. Mesela yeşil kart çekilişini kazanmış bir kişi veya aile sanki piyangoyu kazanmışçasına seviniyor. Bu uğurda belki de vasat ama mutlu bir şekilde yaşadıkları ortamı bozuyorlar.Çocuğu okuldan alıyorlar, tüm dost ve akraba ile vedalaşılıyor, anne ve baba işlerinden istifa ediyor, evi, arabayı satıyorlar ve büyük umutlarla Amerika’ya göç ediyorlar. Bu kişiler için artık geri dönüş ise tüm bağlar koptuğundan hayal oluyor tabii. 1-2 yıl içinde ellerinde avuçlarında kalan paralarını da Amerikan bütçesine katkı ve vergi olarak ödedikten sonra bir aydınlanma oluyor tabii ama, iş işten çoktan geçmiş oluyor.

Sincap koşuyor, Zaman geçiyor
Sincap koşuyor, Zaman geçiyor

Bundan sonrası ise ne yazık ki çoğunlukla tirajedi, yurtdışı bir çok ülkeden gelenler gibi bu Türk ailesi’nin (sadece para kazanan kişi gözüyle bakılan) sözde aile reisi ise kurulu düzen içinde bir çarkı adeta bir sincap gibi çevirmeye başlıyor. Bu çark öyle hızlı dönüyor ki, yıllar su gibi akıp gidiyor. Sincap yaşlanınca da bir bakıyor ki ailesi dahil hemen hiç kimse etrafında kalmamış ve o zaman yanlışının farkına varıyor ve çoğunlukla da bir bakımevinde hayatının geri kalan kısmını tamamlıyor.Bu acıklı olaylar her yıl binlerce insanımızın başına Amerika başta olmak üzere daha bir çok ülke için geliyor. O nedenle insanlarımıza tavsiyem, bu tip hayati bir hamle yapmadan önce çok düşünmek, az hareket ve bulunulan durumun değerlendirilip ona göre bir plan yapılması olacaktır. Ülkemiz bir çok insanın görünce dibinin düştüğü bir cennet, insanlarımız ise çoğu ülke insanına göre daha insan ve daha az yapmacık. Kendi ülkemizde bir çay içerek bile mutlu olabilen insanımız, Amerika’da Starbucks veya Dunkin Donuts’tan kahve içerken o huzuru, o muhabbeti ve o mutluluğu çoğunlukla yakalayamıyor. Hele bu bir aile ise, adaptasyon bir o kadar daha zorlaşıyor ve hikayenin sonunda çocukları Amerika’ya hediye etme ihtimali de gayet yüksek tabii.Amerika’nın teknolojik veya bilimsel güzel yanları vb. olabilir, ancak bunları öğrenmek, ülkemize uygun olanları uyarlamak ve görüp işin çivisini çıkarmadan dönmek en güzeli. Eğer amaç Amerikada eğitim almak ise buna da diyecek bir şey yok, ancak burada eğitimi tamamladıktan sonra güzel ülkemize faydalı çalışmalarda bulunmak, Türkçe isimli ve bize uyarlı mekanlar açmak veya işler kurmak, ve hatta bunların olumlu olanlarını ülkemizin insanlarına öğretmek bu görgünün en güzel ve faydalı yanı olacaktır.Ülkemizin, topraklarımızın, insanlarımızın değerini bilelim ve gereksiz yere bir başka ülkeye hak ettiğinden fazla itibar vermeyelim, bu en büyük dileğim. Keza, diğer ülkelerin bizden öğrenmesi gereken bir çok yönümüzü onların farkedip bize hak ettiğimiz değeri verecekleri günler çok yakındır. Türk Milleti eşi az bulunur doğallıkta, girişimci ve mutlu ortamlar yaratabilme yeteğine doğuştan sahip yegane millettir.