Come to Papa
Come to Papa

Geçen gün gazetede okuduğum ve birçok internet kaynağında da dışişlerinin başarısı diye lanse edilen. “Avrupa’ya Türk vatandaşlarının vizesiz kabul edilmelerini sağlayacak yol haritası belirlendi” şeklindeki yazı ilginçtir ki çoğu insanımızı sevindirmiş!!Ancak biraz detaylarına bakarsak bunun aslında başarı değil, tam tersine eziklik ve başarısızlık olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu anlaşmaya göre Türkiye, daha önce Makedonya, Sırbistan ve Hırvatistan gibi iç savaştan yeni çıkmış ve parçalanmış ülkeler gibi bir “geri iade anlaşması” imzalamak istiyormuş. Yani başarı bu, dışişleri bu yöntemi bulmuş ve şunu diyor aslında “biz size bir kamyon domates satacağız ama bunlar içinde çürükleri varsa biz bunları geri alırız, merak etmeyin”. Bunun daha da sadeleştirilmiş şekli ise, bize yeter ki vize verin,bunun karşılığında size en iyi insanlarımızı kendi rızamızla verir, karşılığında terörist, hırsız, katil ve buna benzer suç işlemiş insanları geri alırız. Böylece ülkemizi daha da yaşanmaz hale getiririz. Bu nasıl bir başarı olabilir. Ya da buna nasıl sevinilir akıl alır gibi değil. Hem onlara zeki, çalışkan ve dürüst insanlarımızı verecek, hem de bunlar içinde bile biri tesadüfen oradan kaynaklı olaylardan (ki bu gayet olası) çıldırır da, Aman Allah korusun onların vatandaşlarından birinin kılına zarar verirse hemen geri alacağız. ,Eğer bize vize yolunu açacak bir ülke var ise, bunu tüm insanlarımıza açmalıdır. Bunlar içinde katilleri, hırsızları vb. leri de olacaktır ki bu her ülkede olasıdır. Bunu elemine etmek her ülke için geçerli olan vize süreci ile zaten gerçekleşiyor. Bunu kaldırmak insanlarımızı umutlandırarak galeyana getirip sonuçta geri döndüklerinde büsbütün depresif duruma düşürerek parçalamak ve mutsuz etmek olacaktır. Ben Amerika’da bulunduğum süreç içinde de buna benzer birçok durumla karşılaştım. Yeşil kart adı verilen bir sistem ile gelen bir okul müdürü ağabeyimin durumu ise bugün bile hala net olarak aklımda. Adam okul müdürlüğünden Amerika uğruna istifasını istemiş, bin bir zorlukla aldığı evi satmış ve çoluk çocuğu alıp gelmiş Amerika’ya ve orada bir hamburgercide bulaşık yıkıyor ve her gün benim ofisime uğruyor ve dert yanıyordu. İlk söylediği cümle ise hep aynıydı. “Allah beni kahretsin”. Neden mi, çünkü geri dönmek istese artık bir işi yok tu, çocukları okullarını bırakmıştı, tüm ailesi onların artık orada yaşayacağı gerçeğine modlanmıştı, ve en acısı ise karısı Türkiye’de evde oturmaktan ise burada evde oturmayı daha çok sevdiği için ve sözde de çocukları için geri dönmeyi istemiyordu. Adam bir kaç ay sonra kendisi bu eziyete dayanamayarak Türkiye’ye döndü ve daha sonra öğrendiğime göre de karısından boşanmış. Çoluk çocuk ve karısını böylece Amerika’ya hediye etmiş oldu. Taktik bu yani, Amerika aslında İngilizceyi bile doğru dürüst konuşamayan sizi istemiyor, çocuklarınızı istiyor, çünkü kendileri doğuramıyor. Çarpık aile yapısı, garip ilişkiler buna el vermediği gibi tesadüfen oluşan hamilelikler yüzünden istenmeyen çocuklar da ha bire aldırılıyor. Bunun dışında normal yollarla evlenenler ise zaten en fazla 1 maksimum 2 çocuk yapıyorlar.O nedenle bu tip sözde başarılara karnım tok. Böyle bir başarı da, bu şekilde olacaksa vizesiz Avrupa da olmaz olsun, ve varsın ülkemin insanı ülkesinde mutlu olsun.