bildirgec.org

alem hakkında tüm yazılar

Bazı Tasavvufi Sözler

suphi | 31 August 2007 10:17

Rahat gece, tatlı mehtâb bul bana, Her şeyden anlatayım, o zaman sana departmanından…

Son günlerde hafif’deki bilgi kirliliğine bir de tasavvuf ve onun büyükleri hakkındaki yanlış bilgiler eklendi. Kendini bilmez bu cahiller, ayıplarını hüner sanarak sergilemektedirler.

Zavallı câhil, sanır ki, din adamıdır;
din ile ilgisi, yalnız böyle sanmasıdır.

Büyükler, cahilin ve düşmanın ağzını kapamanın kale kapısını kapamaktan daha zor olduğunu söylemişler.

Kendinden haberi olmıyan zevallıya,
yakışır mı, ince bilgileri diline ala?

Topoş Alem

aRRoGaNTe HoMbRe | 07 August 2007 15:36

O gün işten yorgun argın çıkmıştı. Hava hala olabildiğince sıcaktı. Açık mavi t-shirtü hemen ter içinde kalmış, sırtına yapışmıştı. Yeni aldığı keten pantolonu ise biraz uzundu sanki. Yürürken paçaları ayakkabasının altına sıkışıp duruyordu. Saçlarından akan ter damlaları yürürken önüne düşüyordu. Bu sıcaklarda en iyisi kısa saç deyip, saçlarını iki numara kestirmişti daha geçen gün ama ne fayda. 30’una daha basmamıştı. Kısa sayılabilecek iş hayatı ona fazlasıyla yetmişti. Sürekli söyleniyor, Hayat mı lan bu ! dilinden eksik etmediği cümlelerin başında geliyordu. Başı çatlayacaktı sanki, en azından o öyle hissediyordu. Saatine baktı. Karaköy’den Kadıköy’e vapur 18:15’de olmalıydı. Kaçırmamak için adımlarını sıklaştırdı. Önündeki adama ilişti birden gözü. Adam resmen kıvıra kıvıra yürüyordu. Hızlı adımlarla adamı geçti, koşmaya başlamıştı. Iskeleye geldiğinde saat 18:13’ü gösteriyordu. Yetiştiğine sevindi, kaçırsa 15 dakika beklemek zorunda kalacaktı.

Her zaman oturduğu bölüme, üst katta vapurun ön tarafına yöneldi. Temiz hava belki baş ağrısına iyi gelir diye düşündü. Ha siktir dedi içinden. Yer yoktu. Boylu boyunca dolaştı üst katı. Bir o yana bir bu yana sürekli yürüyordu. Sonunda bir yere oturmaya karar verdi. Uzakta büfe bölümünün olduğu yerde bir masaya takıldı gözü bu sefer. Gri pantolonu ve mavi gömleğiyle şık giyimli genç bir adam yine kendi yaşlarında bir bayanla sohbet ediyordu. Pürüzsüzdü cildi, ne sakal ne de bıyık. Adam bacak bacak üstüne attı. Vaaay be dedi. Ulen nasıl yapıyorlar kardeşim şu işi. Ben bi türlü yapamıyorum. Oram buram sıkışıyor yahuu. Sonra adamın mimiklerine dikkat etti. El hareketleri, gözlerini büyütüp küçültmeler, bir kadının edaları gibiydi. Hem de cilveli bir kadının.

Kadınlar Ne onlarla Ne onlarsız

sbaskentli | 29 January 2007 13:28

Kadınlar dediğimiz zaman kimimiz gizemli bir dünyadan bahsedilirmişcesine irkilir , kimimiz tüm hayvani dürtüler ile hormanlarımızı ayaklandırır , kimimiz ise ürkerek kaçacak delik ararız.

Gerçekten de bilinmezlerin karanlık bir alemi gibi karşımızda sisli bulutların ardından belirerek hayatımıza giren ve erkek hayatında bir çok çizginin bilinçli ya da bilinçsiz olarak değşimine sebep olan gizli bir güce sahiptir onlar.

Aslında bir çok zaman yaratılışdan gelen sebeplerden dolayı kadınların hiç bir şey yapmasına gerek kalmadan biz erkekler sersem uzay taşları misali onların yörüngelerine kaptırıyoruz kendimizi.

rakı ve bir üstad

semazem | 14 November 2006 12:14

“Kadehten küçük bir yudum alınıp dilin üst arka tarafında damak boşluğunda hapsedilir. Kadeh yerine bırakılıp sağında duran su bardağı alınır ve hapsedilmiş olan rakı bu suyun yardımıyla boğazdan aşağı gönderilir. Ardından hemen bir küçük lokma mezeyle ağıza yeni bir lezzet tanıştırılır. Bu işlem öyle muntazam aralıklarla devam ettirilir ki saatte bir tek ya da bir buçuk tek rakı içerek akşam saat sekizde oturulan bir dem masasından tam gece yarısı yarım ya da dörtte üç ufak rakı içerek ve sarhoş olmadan bol bol sohbetli iyi bir gece geçirilerek kalkılabilir. Zaten dem erbabının uzun süre içip de aynı dozda çakırkeyiflikle sarhoş olmadan o masayı paylaşanlarla birlikte hayattan keyif almasının sırrı buradadır. Yukarıda anlatılan erbabın içtiği şekildir. Şimdi yeni yetişmeler ve yabancılar, rakıyı yalnızca aperatif içki olarak alanlar bol sulu rakı bulunan kadehten bir küçük yudum alıp yutmaktalar. Zevk alıyorlarsa kime ne?”

diyor Deniz Gürsoy, Oğlak Yayınlarından çıkmış olan Çilingir Sofrasında Rakı isimli kitabının arka kapağında.