sefil düşünceler ve küçüklükler arasında kaybolup hayattaki büyük sırrı çözemedik,soru da cevapsız ve acımasız kaldı ;nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın,neyi yapabilecekken yapmadın, başka bir yol, başka bir anlam arıyordun,yanlış zilleri, yanlış kapıları çaldın, yanlış yollara saptın, yanlış insanları sevdin, yanlış yataklarda uyudun, yanlış evlerde yaşadın .neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bukadar küçümsüyorsun?

Kostas Mourselas’ın romanı olan Kızıla boyalı saçlar; insanoğlunun yüzyıllardır peşinden koştuğu şeyi anlatıyor “özgürlük”. Yaşadığımız karmaşalardan, kalp kırıklıklarımızdan, umutsuzluklarımızdan ve kayboluşlarımızdan artırdıklarımızla ortaya çıkan şey belki de “özgürlük”. Yaptıklarımızın ya da yapacaklarımızın arkasında ne kadar durabiliriz, neler yapabiliriz, nasıl davranabiliriz? Roman aslında bu soruların karşılığını yanıtlıyor. 2 ana karakter üzerine yoğunlaşan romanda özgürlük tutkusu, özgürlük için aşılan engeller, içsel problemler ve insan psikolojisinin en derin tahlillerine inilmiş. 2 zıt karakterin ortak noktalarda anlam kazanmaya çalışmaları ve hemen hemen her noktada yaşanan çelişmeler ilginç bir yan oluşturuyor. İnsan kendini ne kadar eleştirebilir, ne kadar yargılayabilir ve bu yargılama ne zaman son noktaya gelebilir?İnsan her zaman kendi içinde çelişkiye düşmez mi zaten? Bir olmamız gereken söz konusudur birde olmak istediğimiz yapabileceklerimizin sınırlılığı. Kendimizden bir parça bulmak zor değil. Konu özümseniyor ve kendinizi birden karakterlerle bağdaşırken yakalıyorsunuz. Okundukça ilk başta kişiye ne kadar uzak olduğunu düşünebilirsiniz ancak derinlere indikçe karakter tahlilleri daha da açıklaştıkça anlaşılıyor. İlk başta göze çarpan karakter; kendi halinde, yaşadıklarının ve yapısının bilincinde olan, sınırlarını ölçebilen, karakterini zayıf olarak nitelendirilebileceğiniz geleneklerine bağlı bir adam. Başarılarının altında ezilmiş, ahlak ile erdem arasında sıkışan bir kişilik. Öbür yandan, hayatları ya da arkadaşlıkları arasında hiçbir bağ kuramayacağınız, korkularının ardına sığınmayan, planları olmayan, ana ve onu mutlu edebilecek şeylere göre yaşayan toplumu düzenleyici sosyal kuramlardan çok uzakta bir kişilik. Birbirlerini tamamlayan 2 insan olarak çıkıyorlar karşımıza. Aslında tek bir insandan, tek bir içsel çekişmeden bahsediliyor gibi. Birinin düşüncelerinde yaşadığı çelişkiler diğerinin eylemleri olacak biçimde, olayların gelişme şekli ve süreci bakımından birbirleri ile çok güzel harmanlanmış durumda. İlerledikçe görülüyor ki biri düşüncelerinde özgürlüğü tadarken diğeri eylemleri ile özgürleşiyor. Biri diğerinin varlığını tamamlıyor, anlamları bu şekilde yakalanıyor. Dediğim gibi zıt noktalar ağır basmakta ancak ikisi de birbirlerinde eksik olan yönleri ifade etmede oldukça başarılı kurgulanmış. Tabi ki kurguda bunun doğal sonucu olan kıskançlık da söz konusu fakat bu kıskançlık çekişmeye götürmüyor kişileri, hayranlık ve kopmasının güç olduğu bir bağlılıkta ortaya çıkıyor zamanla.Bunlara ek olarak; çok fazla yan karakter geçiyor, hepsinden ayrıntılı bir şekilde bahsediliyor ve bir çeşit kopukluk hissi verebilir. Bu olay, bu insan ne alaka şimdi? Etkisi yarattığını düşünebilirsiniz ancak yarattığı etkinin aksine şaşırtıcı derecede bağlantıları olan olayları fark etmekte güçlük çekmeyeceksiniz. Bağlayıcılığı burada orta çıkıyor işte, ustaca işlenmiş bir konu. Bir dönemin ve insanlarının resmini kişisel yargılarla filtrelenmiş olarak değil, herkesin söylemeye ve kabul etmeye çekindiği bir düşünce sistemi doğrultusunda ifade ederek okuyanın birçok şeyi sorgulamasında eleştirel bir yaklaşım kazanmasına ışık tutuyor. Düşüncelerin ve kişiselliğin tüm uç noktalarına ulaşabiliyor – Kızıla Boyalı Saçlar-